MESLEĞİM AŞIM MI?... AŞKIM MI?
Eski bir Çin atasözü der ki; insan sevdiği işi yapıyorsa hiç çalışmıyor sayılırmış... Sevdiğiniz işi mi yapmak istersiniz yoksa yaptığınız işi mi sevmek istersiniz? Aşk evliliği mi? Görücü usülü evlendiysen onu sevmeye çalışmak mı? gibi bir durum sanırım bu.
"Ben tiyatroyu severek ve eğlenerek yapıyorum, bir de bana avuç dolusu para veriyorlar." diyor bir röportajında Haluk Bilginer. Herkes onun kadar şanslı olamıyor ne yazık ki...
Üniversitede öğrenciyken, otobüste iki Tıp Fakültesi öğrencisinin konuşmasına kulak misafiri olmuştum. Bir anket uygulanmış son sınıflara, bununla ilgili konuşuyorlardı. Bir tanesi "Bu mesleği niçin seçtiniz sorusuna nasıl yanıt verdin?" diye sordu. "Para için tabii ooğlum.." dedi diğeri. Bıçak parası onun gibilerle icat oldu anladım. Belki ailesinin ekonomik durumu kötüydü, belki para güçlü olmaktı vs. vs. Bir düzine tahmin yürütülebilir. Ama malzemesi insan olan bir mesleği, para nedeniyle seçmeyi kaldımıyor kalbim, kaldırmayacak...
Yıllarca lisede ve son 5 yıldır ilköğretimde rehber öğretmen ve psikolojik danışman olarak çalıştım. İlköğretimde model alınan, hayranlık duyulan kişilerin meslekleri favoridir genellkle çocuğun gözünde. Bir de ailesinden ezberledikleri. TV ve internet de etkili olmaya başladı son yıllarda meslek seçiminde. Mafya babası, FBI ajanı olmak isteyenler bu grupta. Mesleki üniformalar da hala etkiliyor onları. Ya aileler... Topçu, popçu, manken olmaya eskisi kadar tepkiyle yaklaşmıyorlar artık ekranda nasıl lüks bir yaşam sürdürdüklerini gördükçe.
6,7,8. sınıflardan sorumluyken "sihirli sandalye oyunu" oynuyordum onlarla. Isınma oyunları sonrası grup U düzenindeyken önceden süslenmiş sandalyeyi getiriyordum. Sandalyenin sihri, üzerine oturanı gelecekte olmak istediği kişiye dönüştürmesiydi. Bir süre bunu hayal ediyor sonra grup ve ben açık uçlu sorularla gelecekteki hayatının hayalini anlamaya çalışıyorduk. Mesleklerle ilgili bilgileri onlara anlatsam bu kadar öğrenemezlerdi. Açık havada çalışamayacağını anlayanlar arkeolog olmaktan, ameliyatlarda o aletleri kullanamayacaklarını söyleyenler beyin cerrahı olmaktan, havuzlu bir villaya polis maaşıyla kavuşamayacağını öğrenenler polis olmaktan vazgeçti o sandalyede. Nöbeti olan, seyahat gerektiren, mecburi hizmeti olan, sermaye gerektiren vs. mesleki gerçeklerle, kendi gerçekleri arasında yüzleştiler. Ailesinin sosyo-ekonomik durumu zayıf olanlardan bazıları ressam, tiyatrocu,yazar olmayı başlangıçta hobi olarak seçmeye ve sonrasında mesleğe dönüştürmeye karar verdi. Bir tanesi aşçı olmayı çok istiyordu. Onun, birlikte yaptığımız SBS tercihleri sonrası Mengen'de bu alanda yerleşmesi, gözlerindeki prıltı dün gibi aklımda. Hayallerini, heveslerini, ilgi ve yeteneklerini gerçeklerle harmanlayıp seçimi ona bırakmaktı; sihirli sandalye oyunu...
Aşkla seçilse de meslek, ömrü ilişkilerdeki gibi mi olur? Tanıdığım mutlu bir çift vardı eskiden, umarım hala öyledirler. "Nasıl başarıyorsunuz bunu?" diye sormuştum. İlişkileri rutine girdiğinde en basiti evdeki eşyaların yerlerini değiştirdiklerini, durumları uygunsa küçük bir tatile çıktıklarını söylemişlerdi. Katıldığım ORAV çalışması evde eşyaların yerini değiştirmek gibiydi. Ne yazık ki sırf hizmet içi eğitim yapmış olalım diye önümüze sunulan çalışmaların hepsi böyle olmuyor. Bir okulda uzun süre çalışmamak, yer değiştirmek de "kendi seçimimizle" tatile çıkıp ilişkiyi güçlendirmek, tekrar flört dönemine dönmek olabilir mesleğimizle.
Bir saatlik mutluluk için şekerleme yapınız.
Bir günlük mutluluk için balık tutunuz.
Bir haftalık mutluluk için tatile çıkınız.
Bie aylık mutluluk için evleniniz.
Bir yıllık mutluluk için bir servete konunuz.
Bir ömür boyu mutluluk içinse sevdiğiniz işi yapınız.
-Bir Çin Atasözü -
(Kalabalık olduklarından mı internette dolaşan her güzel söz, onlara malediliyor? Emin değilim :) )
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...