Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
2.BÖLÜM: Cennetten Yeryüzüne Düşen Damla: OHRİD-1 5 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

2.BÖLÜM: Cennetten Yeryüzüne Düşen Damla: OHRİD-1

"Tanrı’nın cenneti yaratırken bir damlasını yeryüzüne düşürdüğü, o damlanın düştüğü yerin de Ohrid olduğu rivayet edilirmiş."

  • Kiril alfabesi Ohrid’de doğmuş.
  • Ohrid Gölü, Avrupa’nın en derin ve en eski krater gölüymüş.
  • Ohrid eski şehri, Unesco Dünya Kültür Mirası listesine alınan yerler arasındaymış.
  • Hala eski yöntemle kağıt üreten bir atölye varmış.
  • Ohrid’de yılın her günü için bir kilise yapılmış, küçücük şehirde 365 kilise varmış diyor, araştırmacı gazeteci yolcumuz, Müdür Yardımcımız Sulhiye Baştüzel. İki arada bir derede çat pat İtalyanca, Fransızca derdimizi anlatacak cümleleri, gideceğimiz yerlerde görmezsek olmazları indirmiş, şok bir eğitim uyguluyor bize. Non capisco (nono kapito) (anlamıyorum) desek de nafile, eğitime devam...

Makedonya'ya doğru az gittik, uz gittik...dere tepe düz gittik non capisco, non capisco diye diye Selanik'ten sonra. Yol boyunca en çok ilgimizi çeken şey, kaza geçirip orada hayatını kaybedenler için yapılmış kuş yuvası şeklindeki anıt mezarlar.

 

 

 

Lay lay lom modundayken, bir de bakmışız ki Makedonya gümrüğünde rehin kalmışız :) otobüsün yeşil kartı Keşan'da unutulduğu için... Herkesin sinirler gerginken, Ali hoca sesleniyor çocuklara: "Prova zamanı". Alan müsait, cep telefonundan müzik eşliğinde bizim çocuklar Kırklareli yöresiyle coşturuyor meydanı. Gelen geçen araçlardakiler el sallıyor müziğin, dansın evrenselliğine. Gevşiyoruz, literatür teknikleri uygulamadan.

     

Sonra bizimkinden daha eski model ama beklemekten olsa gerek daha rahat hissettiğimiz bir otobüs geldi bizi almaya... Tekrar düştük yola.. Makedonya'dayız ama otobüste Türkçe müzik çalıyor. Yol üzerinde doğanın rengarenk cömertliğini ve Atatürk'ün gittiği liseyi görüyoruz. El sallayıp, fotoğrafını çekebiliyoruz yalnız, yaşadığımız gecikmeden dolayı...

             

     

 

Dere tepe düz gittiğimiz yol, kıvrımlara dönüşüyor...virajlar yığınına...ve yüksek dağların arasında, Ohrid Gölü‘nün kıyısına kurulmuş o şehre ve göl kıyısındaki otelimize ulaşıyoruz nihayet hava karardığında. Ben şanslıyım, çekim yasası icat edilmeden de şanslı olduğuma inananlardan. Göl tarafına bakıyor odam :) Balkonda sessizliği, huzuru kokluyorum, sabah nasıl bir manzaraya uyanacağımın farkında olmadan...

 

 

 

 

(To be continued...)

 

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...