5.SINIFLAR; SUDAN ÇIKMIŞ BALIKLAR-1
5.sınıflar branş öğretmenlerine, branş öğretmenleri 5.sınıflara hazır mı?
Yaşamı anlamak isteyen biri varmış... Duymuş ki; Himalayalar'ın yamacındaki bir mağarada yaşayan bir derviş var. Bilse bilse anlamını yaşamın, O bilir. Uzun bir yolculuktan sonra nihayet varmış mağaraya. Derviş yoğunlaşma halindeymiş, o vardığında. Beklemiş ve sormuş sonunda; "Yaşam nedir?" "Yaşam;pınardır." demiş, derviş. "Bu kadar uzun bir yolculuktan sonra, bana bu iki kelimeyi mi söylüyorsunuz?" diye kızmış adam. Derviş de "Eğer yaşam pınar değilidir diyorsanız, o zaman yaşam pınar değildir." demiş. Dervişin amacı yaşama bir cevap bulmak değilmiş. O ne biliyormuş ki bir iki cümle ile yaşamı tanımlasın... Dervişin amacı, kendisine bu soruyu yöneltenleri yine yaşamla ilgili düşündürmekmiş...
Sınıfta bir sessizlik... Etkileyici bir giriş olacağını düşünmüştüm oysa ilk felsefe dersim için. “Hap gibi yutma söylenenleri, okuduklarını. Düşün… Senin cevabın ne? Cevapları bulsan da, bulmasan da… Yolda kal, yol al, sor, araştır, cevapların değişebilir, esnek ol, kendine de başkalarına da…” diye niyetlenirken… Öyle olmadı. Anlamsız bakışlarla uğurladım, 9.sınıflara hazır olmamışlığımı... Sofi'nin Dünyası'nı neyse ki okumakta geç kalmıştım. Tavşan kürkünün derinliklerinde... diye başladığımı düşünemiyorum bile. Tek bir cümlesi ferahlatıyor belki; " Felsefe, insanların hayretinden doğmuştur." Ben de istenmedik cinsten bile olsa o sessizlikte, bir hayret yaratmıştım. PDR mezunu olduğum halde, psikoloji öğretmeni olarak atanmış, müdürün, “yaparsın, yaparsın!” gazıyla edebiyat da dahil bir yelpaze dersi omuzlamış ama daha ilk dersimde fena halde çuvallamıştım. Son üç yılım, hastanede genellikle yetişkinlerin danışmanlığında geçtiğinden ve bir de kendi “hemen büyüyeyim” çabamdan olsa gerek, 14-15 yaşlarındaki ergenlerle ortak bir frekansta nasıl buluşulur sorusunu kendime sormakta, ilk hafta sınıfta kalmıştım. Kendi paradigmamı beklemiştim onlardan, farkında olmadan. Oysa onlar yaşamı sorgulamıyor, yaşıyorlardı. Kız-erkek meseleleri, "Evden ne zaman para gönderiler?" derdi, meslek edineyim kestirmeden, geleceğimi garantileyeyim çabası... vs. ile dolu idi gündemleri.
Hemen kendimle toplantıya geçtim, hafta sonu. "Bak kızım Dilber!" dedim kendime. "Tamam, sen felesefe grubu ya da değil, bu dersleri vermek için yetiştirilmemiş, eğitilmemiş olabilirsin. Psikoloji, sosyoloji, felsefe, edebiyat bilmek ve sevmekle, onları öğretmek farklı şeyler, biiirr... önünde iki seçenek var, ya bildiklerini, bilmediklerinle harmanlar bu dersleri sevdirirsin ki severlerse zaten öğrenirler ya da... yok başka seçenek bu da ikiii... toplantı sona erdi." dedim.
Eğitimde yeni bir davranış değişikliğinin meydana gelebilmesi, öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyine bağlıdır. Bu nedenle öğrenci kazanacağı yeni davranış için gerekli olan ön koşul niteliğindeki bilişsel, duyuşsal ve devinişsel davranışlara sahip olmalıdır.
Hepimiz hayatın öğrencileriyiz. İlk ingaaamızdan, son nefesimize dek. Mesleki hayatımızın da bir ilk ve bir son nefesi var; adına emeklilik dediğimiz. Bu sürecin bir yerlerinde hatta son yıllarda sıkça bir yerlerinde sürekli bir şeyler değişti. Öğretmeniz… Bilirim ki, çocuklar bizden daha kolay uyum sağlar yeniliklere ama olmaz! Öğretmeniz… Model alırlar bizi, yürüyorsak; koşmak mecburiyetindeyiz. Önce biz hazır olmalıyız ki onların hazır bulunuşluğuna artılar ekleyebilelim.
4+4+4 = ? Sonucunu yaşayarak öğreniyoruz. Pek çok sınıf öğretmeni arkadaşım gibi ben de ikinci 4'ten bir eksiltip, ilk sayıya ekleme taraftarıyım.
Rehberlik saati yok... Sınıf rehber öğretmeni yok. Yeni bir okul. Uyum haftası yok. Saldım çayıra, mevlam kayıra 5.sınıfları...
5.sınıflar; tüm derslerinde branş öğretmenlerine, branş öğretmenleri; 5.sınıflara hazır mı?
(İğneyi yalnız kendime batırdım şimdilik, çuvaldızım yok.)
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...