Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
Türküler, özellikle de "Bozlaklar" yetim kaldı !!! 4 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

Türküler, özellikle de "Bozlaklar" yetim kaldı !!!

Neşet ERTAŞ’ın vefatı üzerine en çok  atılan başlık bu olsa da bence asıl yetim, hatta öksüz kalan gerçek sevdalar büyük aşklardır.

       Hangimiz Aşık VEYSEL kadar vefasıza bile sevdalı, toprağa ağıt yakacak kadar vefalı , Neşet ERTAŞ gibi bağlamanın tellerine aşkımızı akıtabilecek kadar sevdalı olabiliriz. Elli yıl önce doğsak bu dediklerimi yapmak daha kolaydı çünkü bir ağacın altında yarım somun ekmekle akşamı hatta ertesi sabahı ederken sevdamızı hayal edip aşkımızı büyütebilirdik. O zaman köprüden geçti gelin demeden bile bağlamanın telleriyle dinleyenlerin ruhunu titretebilirdik.

        Günümüzde her gün 24 saat olsa da insanların her yeni günde yapacağı iş sayısı artıyor yani 24 her gün daha fazla bölünüyor, sevdayı büyütüp aşka dönüştürmeye vakit kalmıyor. Bilimsel olarak aşk hormonu olarak ta bilinen vücudumuzun salgıladığı dopamin ve noradrenalin hormonlarının salgılanma süresi azalıyor. Dağdaki çobanın bile cep telefonuna gelen bilgi mesajları ile konsantrasyonu her gün defalarca bozuluyor. Bu kaotik sistemin ivmesi her geçen gün insanın duygularından çalıyor, Bozlaklar yetim aşklar kimsesiz kalıyor.

      Çoğunuzun bildiği benimde çok sevdiğim Northwestern Üniversitesi işletme bölümü mastır öğrencileri ile zaman yönetim dersi profesörü arasında geçen hikaye aklıma geldi. Hayatımızdaki büyük taş parçaları hangileri ve kavanoza daha neler koyabiliriz. Aslında yarınları da düşünerek her zaman kavanozda biraz daha yer bırakabiliriz.

Görüntülenme Sayısı:Google.Apis.Requests.RequestError User does not have sufficient permissions for this profile. [403] Errors [ Message[User does not have sufficient permissions for this profile.] Location[ - ] Reason[insufficientPermissions] Domain[global] ]

  • Sewgili Ali KARA, Çok güzel bir noktadan bakmışsın. Tebrikler. Kavanozda yer bırakmak mı, kavanozu ihtiyaca göre büytebilmek mi?

    | cevapla |1 defa beğenildi.

    VEYSEL PARLAK

    29.9.2012

  • Aslında ben de kendimce bir şeyler karalayacaktım günceme. Ali Hocam’ın güzel gönlünden dökülen cümlelerle güncesine yazdığını görünce, yorum eklemek daha doğru olur diye düşündüm.

    Öncelikle Neşet Ertaş’ın nasıl Neşet Ertaş olduğunu anlamak isteyenlere Can Dündar’ın “Garip Belgeseli”ni izlemelerini öneririm.  Youtube’da mevcut.(Telif durumu hakkında bilgim olmadığı için link veremiyorum.) Çocukluk ve gençliğinin düğünlerde babası Muharrem Ertaş’ın yanında köçeklik yaparak, kaşık çalarak sefalet içerisinde geçtiğini, abdallığından dolayı nasıl horlandığını, sahibi olduğu (sözü ve müziği bizzat ona ait olan) türkülere, TRT’nin sahiplik yerine kaynak kişisi payesini vermesinin, onu uzun yıllar telif gelirlerinden mahrum bıraktığını,  türküleri kasetleri doldurup rantlar devşirilirken, onun Almanya’da geçim derdiyle düğünlerde türkü söylediğini, kısacası, “Garip”liğinin nasıl başladığını ve ömrünün sonuna kadar nasıl devam ettiğini bu belgeseli izleyenler daha yakından anlayacaklardır.
    Belgeselde yer almayan bir anı değerli üstat Mahzuni Şerif’ten aktarmak isterim:
    Bizi Neşet’le Eskişehir’e konsere davet ettiler. Gittik biz otelde kaldık. Adam(organizatör) konseri verdikten sonra bizi otelde bırakıp kaçtı. Hiçbir kuruşumuz yok ikimizin de. Benim paramı vermedi, fakat Neşet’in parasını vermiş. Ama Neşet o kadar ulu gönüllü bir Türkmen çocuğudur ki –onu hâlâ unutamadım- “Kardaş, dedi yav. Ne demek vermedi. Aha bana verdi ya iki yüz kağıt.” Yarısını bana verdi, yarısını da kendi aldı. Hatta diğer kalan yarısını da bizimle gelen diğer sazcılara bölüştü. Kendisine yirmi beş lira kaldığını sanmıyorum.
    Garip, sözcük olarak gurbet kökünden gelir. Ömrünü gurbette geçiren bir “Garip”, bu dünyadan tüm bilgeliği, duruluğu ve derinliğiyle göçtü, gitti...

    Diğer taraftan ben, Ali Hocamın aksine, cep telefonu ve teknolojinin türkülerin daha hızlı yayılıp dinleyenlere ulaşmasına katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Anadolu’nun çeşitli yörelerinde düğünlerle hayatlarını kazananların kültür taşıyıcılarının müziklerinin bizlere ulaşmasının teknolojiden daha kolay yolu yok.

    | cevapla |0 defa beğenildi.
  • Mustafa hocam yazıma göstermiş olduğunuz ilgi beni çok mutlu etti, bahsettiğiniz belgeseli sonuna kadar izledim gerçekten çok güzeldi, belki biraz dikkatsiz yazdığımdan yanlış ifade etmiş olabilirim bende sizin gibi teknolojinin sanat eserlerinin yayılmasında katkıda bulunduğuna inanmaktayım , türkülerimiz gibi sadece o anın duygularıyla yapılabilecek bazı eserlerin artık yapılamayacağına inanmaktayım.

    | cevapla |0 defa beğenildi.

    Ali Kara

    30.9.2012

  • İTÜ'den fahri doktora ünvanı almış, Can Dündar'a konuk olmuş. İstanbul'a ilk gelişini anlatıyor:
    "cebimde iki buçuk liram vardı. kırşehir'den ankara'ya kadar da otobüs iki buçuk lira, ben istanbul'a gidiyorum. ankara'da otobüsten indim, çığırtkanın birine gittim dedim ki "ben istanbul'a gideceğim, param yok". elimde sazım var ya, "çal" dedi ben başladım çalmaya... sırası gelince çığırmaya gidiyor, geri geldiği zaman çal demesine gerek yok, alıştım çalıyorum. ne zaman vardıysam, ta gece yarısına kadar saz çaldım. en son otobüsün arkasında şöyle bir oyuk yer vardı beni oraya verdi, istanbul'a kadar ayakta geldim."

    - "neşet ertaş ayakta geldi istanbul'a, bugün de ayakta alkışlandı."

    | cevapla |0 defa beğenildi.

    ahmet gündüz

    2.10.2012


  • İTÜ'den fahri doktora ünvanı almış, Can Dündar'a konuk olmuş. İstanbul'a ilk gelişini anlatıyor: "cebimde iki buçuk liram vardı. kırşehir'den ankara'ya kadar da otobüs iki buçuk lira, ben istanbul'a gidiyorum. ankara'da otobüsten indim, çığırtkanın birine gittim dedim ki "ben istanbul'a gideceğim, param yok". elimde sazım var ya, "çal" dedi ben başladım çalmaya... sırası gelince çığırmaya gidiyor, geri geldiği zaman çal demesine gerek yok, alıştım çalıyorum. ne zaman vardıysam, ta gece yarısına kadar saz çaldım. en son otobüsün arkasında şöyle bir oyuk yer vardı beni oraya verdi, istanbul'a kadar ayakta geldim." - "neşet ertaş ayakta geldi istanbul'a, bugün de ayakta alkışlandı."

    | cevapla |1 defa beğenildi.

    Ahmet Gündüz

    2.10.2012

  • yüreğinize sağlık

    | cevapla |0 defa beğenildi.

    Ali Arı

    22.2.2014

Yorum Yap

İsim*

email*Sizi bilgilendirmek için kullanılacak

Yorumu Ekle