Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
Ne Öğret(me)sek? 0 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

Ne Öğret(me)sek?

ÖĞRETME’NDEN ÖĞRETMEN’ E …

Merhabalar,

Ben aranıza yeni katıldım ama uzun zamandır takipçinizdim. Tek dileğim "öğretmen" olabilmek. Örav’a da bu konuda bana sağladığı katkıdan dolayı teşekkür ederim.  

Ben 9 yıllık öğretmenim. 33 yaşındayım. İlkokul, ortaokul, hazırlık+lise, üniversite, yüksek lisans derken şöyle bir düşünecek olursanız yarı yaşımdan uzun bir zaman okumakla geçmiş. Bu süre zarfında da hayatıma bir sürü öğretmen girmiş. Bir sürü öğretmen tanımış, bir sürü öğretmenin öğrencisi olmuşum. Ama şöyle geriye dönüp düşünüyorum da çoğunu hatırlamıyorum bile. Kim bilir bana neler öğrettiler, öğrenmem için ne kadar gayret gösterdiler… Ama üzülerek söylüyorum birçoğunu hatırlamıyorum. Bir de hatırladığım ama hatırlamaktan mutlu olmadığım yani pek de iyi hatırlamadığım öğretmenlerim var. Şahsen onları da hatırlamıyor olsam olurdu. Çünkü onlar bana, onlar için yazılıdan aldığım not iyi olmasına rağmen, onlar için bu not dışında bir şey ifade etmediğimi hissettirdiler. Ama birkaç öğretmenim var ki onları hiç unutmuyor ve her zaman sevgi ve saygıyla hatırlıyorum. Çünkü onlarla aslında bir öğretmen ve öğrenci arasında olması gereken en önemli şey var hala aramızda, bir bağ… Öğrencinin başarısıyla, ne öğrendiğiyle, ne kadar öğrendiğiyle ilgilenmeyen, ona bağlı olmayan ama aynı zamanda öğrenciyi hep daha iyi olması yolunda destekleyen, sevildiğini, değerli ve özel olduğunu hissettiren görünmez ama güçlü bir bağ.  Önceleri bu durumun sebebiyle ilgili pek düşünmemiştim. Sonra öğretmen olup mesleğe başladığım ilk gün, ilk öğrencilerimi karşımda görünce, o meraklı, korkmuş gözlerle bana bakan minik yürekleri,  farkettim ki öğretmen olmak çocukları sevmekle başlar… Ve ben en zor kısmını başarmıştım aslında ilk günden… Yüzümde içten bir gülümseme oluştu birden, onlara bakan gözlerimin içi güldü. Ben güldüm, onlar güldü. Sevdik işte birbirimizi ilk günden. Zaman zaman bocaladım, birlikte öğrendik çoğu zaman. Ben onlara öğrettiğimi sanarak aslında onlarla öğrendim. Yaptıklarım aykırı, yanlış ve disiplinsiz geldi çoğu zaman meslektaşlarıma. Kimi zaman da “Kendini boşu boşuna yoruyorsun. Ağzınla kuş tutsan da bunların olacağı bu.” diyerek şevkimi kırdılar zaman zaman.  İşte o zamanlar ne yalan söyleyeyim “Pes ediyorum!”  demek geldi içimden ve kısa bir süre için de olsa “ Ben de bırakıyorum.” dedim ve bekledim. İçinden gelenleri yapmak yerine sıradan şeyler yaptım ; dersi eğlenceli hale getirmek yerine ben anlattım onlar dinledi. Drama yaptırmak yerine ben söyledim onlar yazdı vs… Ama dayanamadım. O günler boyunca öğrencilerim kadar ben de sıkıldım kendimden ve derslerden. Çünkü böyle olmamalıydı. Bu hem bana hem çocuklarıma göre değildi hem de çok sıkıcıydı. İçimdeki çocuk olmayınca minicik çocukların arasında kocaman kaldığımı fark ettim ve tekrar ben olmaya, tekrar çocuk olmaya karar verdim. İçimdeki çocuğu geri çağırdım. İçimdeki çocuk ip atladı onlarla ritmik sayarken, bazen maç yaptı. Şarkılar söyledi, bebek uyuttu dizlerinde. Onlarla birlikte yedi beslenme saatlerinde, onlarla güldü, onlarla ağladı. Çocuk da mutluydu ben de ve çocuklarım da tabi. Çocuk mutluydu çünkü, içinden geldiği gibi davranıyor, eğleniyordu; ben mutluydum çünkü, içimdeki çocukla ben, çocuklarımla çok yol kat ediyorduk, hep dünden ileriye gidiyorduk en önemlisi. Çocuklarım da mutluydu çünkü, eğlendiklerini zannederek öğreniyorlar, bana güveniyorlardı. İçimdeki çocukla çok iyi arkadaştılar. Ve böyle olmak, böyle kalmak için hemen bir sebep buldum kendime. Ben herhangi biri takdir etsin diye yapmıyordum ki öğretmenliği; onların eleştirileri, benimle dalga geçmeleri de benim için önemli olsun. Yaptığım işin tek önemli ve kayda değer geri dönütü vardı benim için, o da minik yüreklerin gözlerinde gördüğüm ışık ve yüzlerindeki o içten tebessüm. Severek, koşarak gelmelilerdi okula ve içten sarılmalılardı bana. Sonrası kolaydı, öğrenirdik işte birlikte, öğretirdik birbirimize, öğrenirdik birbirimizden…

Sesinizin kısıldığı bir gün öğrencinizin yanınıza gelip gerçekten üzgün bir şekilde “Öğretmenim sakın siz hasta olmayın. Siz hasta olunca ben çok üzülüyorum ya!.” ya da “Öğretmenim tatilde sizi çok özlüyorum.” demesinden ya da okul çıkışında sizi öpmeden gitmek istememesinden, en sevdiği çikolatayı uzatıp “Öğretmenim bunu size getirdim.” demesinden, ders sırasında öğretmenim diyecekken size yanlışlıkla “Annee!” diye seslenip arkasından “Öğretmenim yanlışlıkla size anne dedim ama zaten siz bizim annemiz sayılırsınız.” demesinden daha güzel ne olabilir ki ? Sevmeyi, sevilmeyi, saygı duymayı, hoşgörüyü öğrensek birbirimizden daha ne ?

Onlar, yıllar sonra onlara neleri, nasıl öğrettiğinizi unutabilir belki ama size olan sevgileri hep aynı kalır…

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...