OKUL ÖNCESİ EĞİTİM NEDEN ÖNEMLİDİR?
Hepimizin malumu, çocuklarımız bu çağda ev hapsine maruz bırakılarak büyümektedir. Köylerde veya imkânlar dahilinde sakin ve doğal ortamlarda büyüyen çocuk sayısı oldukça azdır. Genellikle apartman dairelerinde, beton yığınlar arasında kendini ve çevreyi tanıma, keşfetme olanağı bulamadan zamanını geçirmekte olan çocuklar…
Bu çocukların tek suçu bizim çocuklarımız olmaları herhalde. Çünkü onları bu hayata hapseden bizleriz. Hepimiz şehrin en lüks semtinde, en lüks binasında oturma derdindeyiz. Oysa geleceğimiz olan çocuklarımızı bu yaşam tarzına mecbur bırakmış olma suçu çoğunlukla hiç hatırımıza gelmez.
Bütün bu olumsuz tablonun ardından karşımıza yepyeni bir pencere beliriverir. Anaokulları, anasınıfları vb. kurumlar. Çocukların bütün eksik yanlarını tamamlamaya çalıştıkları bu nadide eğitim yuvaları çoğu anne-babanın yapamadığını yapmaya çalışmakta ve bir nebze olsun çocuk olma duygusunu tattırmaktadır. Üstelik bireysel yaşamaya mahkûm olan nesli sosyalleştirmek, paylaşım ruhunu canlandırmak, birlikte yaşama kültürünü aşılamak gibi oldukça mühim misyonlar da yüklenmiş vaziyette bu kurumlar.
Annelerin veya babaların biz çocuğumuzla ilgileniyoruz, onlara imkan tanıyoruz gibi sözlerle kendilerini kandırmalarına hiç gerek yok. Hiç birimiz onlara çocukluklarını yaşatmak için enerji harcamıyoruz. Kendi rahatımız, kariyerimiz ve yaşantımız yanında onlara küçük bir yer ayırıyoruz ve terkimizde yol almalarını istiyoruz. Oysa o da at koşturmak derdinde ve tasavvur edemeyeceğimiz kadar geniş hayaller peşinde.
Bir diğer yanlışımız da kendi çocukluk deneyimlerimiz ışığında çocuklarımızı da şekillendirme meylimiz. Hatırlıyorum da çocukluğumuzda çamurdan, tahtadan ve telden oyuncaklar üretirdik. Sabahtan akşama kadar doya doya oynar, akşam annemizin büyük ısrarları ile eve dönerdik. Oysa şimdiki çocuklara bir iki saat oyun parkında zaman geçirmelerini çok görüyoruz. Bununla beraber “Biz çocukken söz dinlerdik.” “Biz çocukken çok saygılı idik.” “Biz şöleydik.. Biz böyleydik…” cümleleri hiç dilimizden eksik olmuyor.
Bu sıkıntılar ve yoksunluklar içinde büyüyen çocuklarımızı hiç olmazsa okul öncesi eğitimden mahrum bırakmayalım. Orda kendilerini gerçekleştirmelerine, fark etmelerine, bir şeyleri keşfetmelerine olanak tanıyalım. Bireysel yaşamanın insanı mutlu etmeyeceğini, birlik olma ruhunun, birlikte başarmanın ve paylaşmanın insana huzur verdiğini görmelerine fırsat verelim. İlkokul yaşları bu kavramların keşfedilmesi için geç olabilir.
Bir kuşun bile kafeste mutlu olmadığı hepimizin kabul ettiği bir olaydır. Bu durumda aklı olan, düşünen, keşfetmeyi bilen, kendini geliştiren insanı hapsetmeye hiç mi hiç hakkımız yok. Gerek okul öncesi eğitim kurumlarında gerekse evlerimizde, yaşam alanlarımızda ve hayatımızda çocuklarımız için, geleceğimiz için bir şeyler yapalım. Zaman çok geç olmadan.
Hasan GÖZLÜGÖL, 12/04/2013
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...