CEZAEVLERİNDE EĞİTİM
NİTELİKLİ SUÇLARI NİTELİKLİ EĞİTİM ALANLAR İŞLER
Suç ve suçlu kavramları ilk insandan beri var olan bir durum.Hz.Adem’in (a.s) ilk çocuklarından Habil ile Kabil’in ilk öldürme hikayesini, dini literatürü biraz okuyan herkes bilir.İlk suçlular mağaralara hapsedilmişler veya idam edilmişlerdir.İlk binası mağara olan suçlu evleri zamanla; Kafes, Zindan, kule, mahzen, taş hücre, dam, mapushane, hapishane, cezaevi derken en son hali Avrupa Birliği muktesabatı çerçevesinde ceza infaz kurumu olmuştur.
Mahkum profiline bakıldığında 1960’lara kadar adi suçlu diyebileceğimiz cinayet, adam kaçırma, kız kaçırma, hırsızlık, taksirli suçlar vb. mahkum profili karşımıza çıkıyor.
1960 yılına kadar ceza infaz kurumlarındaki ortalama mahkum profilinden bahsedecek olursak genelde %35 cahil, %45 okur-yazar, %15 ilkokul, %5 ortaokul ve üzeri eğitim seviyesi karşımıza çıkıyor.Eğitim durumlarına paralel olarak köylü, çiftçi, işçi, işsiz, esnaf, serbest meslek erbabı, asker kaçakları, memur vb. meslek gruplarını görüyoruz.
1960 yılından sonra sanayileşmenin başlamasıyla birlikte köyden kente yaşanan yoğun göç, modern şehir hayatı suçlu ve suç tiplerinin çeşitlenerek artmasına sebep olmuştur.Şehir hayatına ve yaşamına bodosloma giren ve yerel yetkilileri hazırlıksız yakalayan “gecekondu” kültürü ile birlikte mafya, çete, bar, pavyon kültürü oluşmuş, bu hormonlu kültür her alanda kendini hissettirmiştir.Yerel yöneticilerin siyasi rant yaklaşımı ile beraber çok değişik suç grupları oluşmaya başlamış, toplumu yönlendiren hayat tarzları resmi kültürün önüne geçerek kayıt dışı ve gayri resmi bir gerçek olarak toplumun karşısına çıkmıştır.
Özellikle 1980’li yıllardaki sağ-sol çatışmaları ceza infaz kurumu suç potansiyelini derinden etkilemiştir.O yıllarda cezaevlerindeki infaz rejimi hükümlü/tutukluları kalabalık koğuşlara (80-100 kişi) kapatmaktı.Ceza yönetiminin ıslah edemediği bu kalabalık mahkum kitlesini eğitimli sağ ve sol teorisyen örgüt liderleri kendi ideolojilerinin uygulayıcı militanları olarak yetiştirmeye başladılar.Otuz yıldır halledemediğimiz bölücü-yıkıcı sağ-sol terör oluşumları cezaevlerini eğitim merkezi olarak kullandılar.
Kalabalık koğuşlara konulan nitelikli hırsızlar, bu koğuşları eğitim merkezleri gibi kullanarak binlerce yeni hırsız ve kapkaççının yetişmesini sağlamışlardır.
2000’ li yılların başında kurulan F Tipi, L Tipi, T Tipi Ceza infaz kurumları hükümlü/tutukluları illegal örgütlerin ve nitelikli hırsızların kıskacından kurtararak devletin hakimiyetini sağlamıştır.Kalabalık koğuşlar yerine, tek, üç, yedi ve onbeş kişilik odalara yerleştirilen hükümlü ve tutuklular tahliye sonrası uyum çalışmaları kapsamında iyileştirme ve yardım çalışmalarına katılmaktadırlar.
F Tipi Ceza infaz kurumlarının başarısı kısa bir sürede resmi istatistiklere de yansımıştır. İzmir’de 2002 yılında resmi vaka olarak bildirilen yankesicilik, gasp ve kapkaç olayları günde 250 adet iken, 2011 yılında bu sayı günde 2-3 vakaya düşmüştür.
EĞİTİMLİ SUÇLU SAYISINDA İNANILMAZ ARTIŞLAR
Özellikle 1990’lı yıllardan sonra eğitimsiz insanlar kadar eğitimli,nitelikli insanlarda ceza infaz kurumlarına suçlu olarak girmeye başlamıştır.
1990’lı yıllarda ceza infaz kurumlarındaki ortalama mahkum profilinden bahsedecek olursak genelde %10 cahil, %15 okur-yazar, %50 ilkokul, %15 ortaokul, %8 Lise, % 2 Üniversite ve üzeri eğitim seviyesi karşımıza çıkıyor. Bu dönemde eğitim durumlarına paralel olarak köylü, çiftçi, işçi, işsiz, esnaf, serbest meslek erbabı, memur, amir, yönetici,terör, fabrikatör vb. zengin sınıfı meslek gruplarını görüyoruz.Eğitim seviyesi arttıkça suç potansiyeli azalacağı yerde giderek artmaktadır.
Bilimsel çalışmalar eğitimli toplumlarda suç ve suçlu sayısının minimize olacağını söylese de, yurdumuzda bu durum eğitim seviyesinin yükselmesiyle ters orantılı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Cezaevlerini dolduran kitlenin eğitimsiz kaldığı, öğretmensiz okullardan kaynaklandığı söylense de durum aslında böyle değildir.Kısa vadede öğretmensiz okul sorunu ortadan kaldırılsa da, “Baba beni okula gönder”, “Haydi kızlar okula” kampanyalarıyla toplumun ulaşılmadık bir ferdi kalmasa da sorun eğitimsiz insanlara ulaşabilme sorunu değildir.Sorun nitelikli eğitim verilemeyişi ile ilgilidir.
2013 yılına geldiğimizde ceza infaz kurumlarındaki ortalama mahkum profilinden bahsedecek olursak genelde %1 cahil, %2 okur-yazar, %40 ilkokul, %30 ortaokul, %20 Lise, % 7 Üniversite ve üzeri eğitim seviyesi karşımıza çıkıyor.Son elli yıllık dönemde toplumun eğitim seviyesinin yükselmesiyle beraber suçlu profilinde eğitim seviyesinin yükseldiği göze çarpıyor.Günümüzde ceza infaz kurumlarına giren hükümlü/tutuklu profili sosyolojik bir vaka olarak başlı başına bir toplum sorunu olarak karşımızda duruyor
Son on yılda ceza infaz kurumlarına tutuklanarak gelen hükümlü ve tutuklular ile yapılan ilk görüşmede karşınıza Belediye Başkanı, Belediye Başkan yardımcısı, Vali, Vali yardımcısı, Rektör, Dekan, Öğretim Görevlisi, Üst düzey kamu görevlileri, Savcı, Hakim, Pilot, Genel Müdür, Öğretmen, okul Müdürü, Sendika başkanları, polis, asker, mühendis, mimar, doktor, Profesör, Doçent,General, Albay, Müftü, İmam, müezzin, Cerrah, Futbolcu, manken, teknik direktör, bilişim uzmanları, kalpazanlar, arkeologlar, diplomatlar, sanatçılar vb. toplumun elit kesimlerinden insanlar çıkıyor.
Gelişen toplum yaşamı ve modern hayat tarzı, suçlu profilini öylesine değiştirmiş ki artık karşınıza at hırsızları, kız kaçıranlar gibi eğitimsiz adi suçlular değil toplumun bel kemiğini oluşturan sosyolojik piramitin en tepesindeki insanlar geliyor.
Toplumun eğitim seviyesi arttıkça ceza infaz kurumlarındaki suçlu sayısı azalacağına daha da artarak (2000’li yıllarda 60 bin, en son 130 bin) korkutucu boyutlara ulaşmıştır. “Bir okul aç, bir hapishane kapat” sözü tarihe karışmıştır. “Balık baştan kokar” atasözündeki gibi kokuşma, toplumu yöneten ve geleceğe hazırlayan kadrolarda başlamıştır.
Bir beldede toplumun refahı için birlikte çalışması gereken kaymakam, Belediye Başkanı, Jandarma Komutanı ve Tapu Müdürü gibi en üst seviyede eğitim almış, donanımlı görevlilerin kişisel menfaatleri için bir araya gelerek suç şebekesi oluşturmaları irdelenmelidir.
Kentin varoşlarında yaşayan eğitimsiz ve donanımsız insan kitlesinin taş ve molotof kokteylleriyle güvenlik güçlerine saldırması ile Başkentin en büyük üniversitesinde okuyan eğitimli öğrencilerin, güvenlik güçlerine taş ve sopalarla saldırmasını hangi sosyolojik gerçeklerle açıklayabiliriz.
Okul denen entegre tesise işlenmek üzere giren insan tipi, on altı yıllık bir eğitim sürecinden saldırgan, güvensiz, donanımsız ve suç işleme potansiyeline sahip bir kişilik olarak çıkıyorsa eğitim sisteminin de sorgulanması gerekmektedir.
Sonuç olarak görev yine öğretmenlere düşmektedir.Temel ahlaki değerlere sahip, milli manevi duygularla donatılmış, vicdan sahibi, vatan-millet sevgisini içinde taşıyan nesillerin daha dikkatli yetiştirilmesi gerekmektedir.
Atatürk’ün, “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” sözü, içinde bulunduğumuz toplumun inşa mühendisleri olarak biz öğretmenleri sorumlu tutmaktadır.
*(Yazıda kullanılan istatistiki rakamlar tahmini ortalamalar olup, hiç bir yerden referans alınmamıştır ve kişisel iş tecrübesinin kanaatleridir.Yazının hepsi veya bir kısmı kaynak gösterilerek kullanılabilir.)
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...