ARAP KIZI
ARAP KIZI CEMİLE
(yazıda geçen olay gerçektir, mekan ve insan isimleri hayalidir)
Murat’ın tayini Kars’a çıkmıştı.Kars Öğretmen evine geleli birkaç gün olmuştu.Ataması Kars’a yapılmış ama nerede görev yapacağı belli olmamıştı.Aralık ayının dondurucu karı, tipi ve soğuğu öğretmen evinden dışarı çıkmasına izin vermiyordu.Sabahtan akşama kadar lobide televizyon izleyerek, gazeteleri okuyarak vakit geçiriyordu.Kaldığı oda altı kişilikti.Odada dinlenirken içeriye tanımadığı bir adam girdi ve selam verdi;
-Merhaba..
-Merhaba, buyurun bir şey mi istediniz?
-Ben bu odada kalacakmışım, resepsiyondan söylediler.
-Şu köşedeki yatak boş, orda yatabilirsiniz...
Adamda öğretmen tipi yoktu.Ellili yaşlarda, kel kafalı, pos bıyıklı, esmer, orta boylu biriydi.
-Buralı değilsiniz herhalde..
-Adana’lıyık..Kızımın öğretmen olarak tayini buraya çıktı. Onunla geldim.
-Hayırlı olsun..Ne öğretmeni?
-Zıraat mühendisi ama Sınıf öğretmeni olarak atandı.Siz ne öğretmenisiniz?
-Bende sınıf öğretmeniyim, yeni atandım.Görevlendirmeyi bekliyorum.
Adının Kadir olduğunu öğrendiği Adanalı amcayla sabah kahvaltı yaparlarken masalarına bir bayan oturdu.Adı Cemileymiş.Babasından daha esmerdi, beline kadar uzanan simsiyah saçları vardı ve kara gözlüydü.Küçücük gözleri ve tedirgin bakışları vardı.
-Hocam, ben memlekette bir inşaatta bekçiyim.Zor bela izin aldım geldim.Bugünde dönmem gerekiyor.Sende çok iyi bir insana benziyorsun.Kızım sana emanet.Kızımın görev yeri belli olunca, onu görev yerine götürebilir misin?
Hiç düşünmeden gayri ihtiyari cevap verdi;
-Sen hiç merak etme Kadir amca..Cemile’yi atandığı yere götürür, göreve başlamasını sağlarım..
-Allah razı olsun oğlum, gözüm arkada kalmayacak..
Adana otobüsü öğleden sonra kalkacaktı.Kadir amcayı yolcu etmeden önce bir lokantada yemek yediler.Yemek parasını Murat ödedi. Kadir amca otobüs biletini aldıktan sonra kalan üç-beş lirasını da kızına verdi.
Öğretmen evine dönerlerken Cemile bir an bile olsun Murat’ın yanından ayrılmıyordu. Çok ürkek ve çekingendi.Geç saatlere kadar lobide sohbet ettiler.Çünkü Cemile Murat’tan ayrılmak istemiyor bir kedi yavrusu gibi sokuldukça sokuluyordu.Zıraat Fakültesini Adana’da okumuş, şehirden dışarıya adım atmamıştı.İlk defa bu kadar uzak yerlere gelmişti ve çok korkuyordu.Murat, Cemile’nin bu ürkek ve korkak haliyle bir dağ köyünde öğretmenlik yapabileceğine pek ihtimal vermiyordu.
Üç gün boyunca geceleri ayrı odalara yatmaya gidinceye kadar kahvaltıda, lobide, çarşıda her yerde beraber vakit geçirdiler.Cemile, Murat’ın koluna girmeye başlamış, utangaçlığı ve ürkekliği geçmiş, dili açılmıştı.Durmadan konuşuyor, espri yapıyor, kahkaha atarak gülüyordu.Öğretmen evinde herkes bunları sevgili zannetmeye başlamıştı.
Ertesi gün atamaların sonucunu öğrenmek için Milli Eğitim Müdürlüğüne gittiler.Hükümet Konağının koca salonunda duvara asılı büyükçe bir Kars haritası vardı.Atandığı köyü öğrenen öğretmen adayları, duvardaki haritadan gideceği köyü bulmaya çalışıyordu.Murat’a Derebucak köyü İlkokulu, Cemile’ye de Bağyurdu köyü İlkokulu çıkmıştı.Köylerin ikisi de aynı ilçe sınırları içerisindeydi.Öğretmen evinden bavullarını alıp İlçe dolmuşuna bindiler.İlçeye geldiler,öğretmen evine gittiler.Fakat öğretmen evi lokal gibi bir yerdi, pansiyonu yoktu.İlçede bir tane otel vardı.Otele gidip yan yana iki oda tuttular.Cemile odada tek başına kalmaktan korkuyor, sık sık Murat’ın kapısını çalıyordu.Murat, bir an önce bu kutsal emaneti görev yapacağı köye bırakıp kurtulmak istiyordu.
Ertesi gün Murat, alelacele Cemile’yi Bağyurdu Dolmuşuna bindirdi.
-Murat Hocam, siz gelmeyecek misiniz? Dedi Cemile.
-Cemile, köyün Muhtarıyla görüştüm. Küçük bir köymüş ve sadece okulun lojmanında kalacak yer varmış. Yani ben gelsem bile aynı gün geri dönemiyorum, dolmuş ertesi gün geri geliyor..Kalmak istesem kalacak yer yok, ikimiz lojmanda kalamayız, laf olur, söz olur...
-Ama ben tek başıma ne yaparım, ne ederim.Babam, beni size emanet etmişti...
-Cemile, muhtarın yetişkin kızları varmış, sen korkmayasın diye kızlarından biri senin yanında kalacak..
-Hocam, haftaya Cumartesi Otantik kafede sizi bekleyeceğim, orda buluşalım..Beni unutmayın...Ben size emanetim...
Murat, kutsal emanetten kurtulmanın rahatlığı ile Derebucak köyü İlkokulunda göreve başlamıştı, köyde tek öğretmendi. Ama aklı Cemile’deydi.Cumartesi gününü iple çekti.Sabah köy dolmuşuyla ilçeye geldi, Otantik kafeye koştu ama Cemile yoktu.Köy dolmuşunun kalktığı kahve önüne gitti. Dolmuş öğle üzeri gelecekmiş.
Dolmuştan inen Cemile büyük bir sevinç içinde Murat’ın boynuna sarıldı.Dolmuştaki yolcular meraklı gözlerle, fısıldaşarak bakıyorlardı. Murat ister istemez biraz kastı kendini. Çünkü burası mazbut bir ilçeydi.Otantik kafeye gittiler.Akşama kadar kahve-çay içmekten Cemile’nin bitmek bilmeyen konuşmalarından bıkmıştı.Arap kökenli olduğunu, Suriye’den göç ettiklerini, iki kardeşi olduğunu, köyü hiç sevmediğini, muhtarın kızının çok pis olduğunu anlatıp durdu.
Murat, Cemile’ye babasına verdiği sözü tuttuğunu, emanet görevinin bittiğini uygun bir dille söylemek istiyordu ama buna cesaret edemedi.Ama bu kızdan mutlaka kurtulmalıydı.
Otantik kafeden sonra tek konaklama yeri olan Turistik otele gittiler. Cemile kendine bir oda ayırttı. Murat , köye döneceğini söylese de ona da bir oda ayırttırdı.Otelin lobisine oturdular.
-Murat Hocam, biraz önce babamla görüştüm, sana selamı var..
-Ve aleykümselam..Sizde çok selam söyleyin...
-Babam diyor ki, Murat Hoca bize yemek ısmarlamıştı, sende maaşını aldıysan ona yemek ısmarla, borçlu kalmayalım, diyor..
-Tamam, öyle olsun...
Yemekte susmayan Cemile, yemekten sonrada durmadı;
-Hocam, evlenmeyi düşündünüz mü?
-Evlenmeyi kim düşünmez..
-Farzedin ki biz evlendik...
-Eeee!
-Araba aldık, yaz tatilinde memleketlerimize gideceğiz...
-Ne zaman evlendik, ne zaman araba aldık Cemile?...Türk filmi izler gibiyim.. Allah bilir doğacak çocuklarımız erkek olur, sen onları da askere gönderirsin...
-Yaaa Hocam, varsalım ki dedim yaa...Önce Adana’ya mı uğrarız, yoksa Aydın’a mı?
İşler sarpa sarıyordu. Murat, Cemile’nin kendisine evlenme teklifi yapabileceği ihtimalini aklına getirdi.Bu çılgın kız bunu yapardı.Bu kızdan kurtulmalıydı, yoksa bütün hafta sonları azap olacaktı.Biraz ters konuşup Cemile’yi ürkütmeliydi.
-Bizim adetlerimize göre önce erkeğin evine gidilir.Sonra kadının evine gidilir...
-Ama Hocam, Adana yolumuzun üzeri...Önce Aydın’a uğrarsak, oralardan tekrar geri gelmek zor olur...Giderken Adana’ya uğrarız, sonra Aydın üzerinden döneriz... Nasıl?
-Olmaz, önce erkeğin memleketine gidilir, çünkü evin reisi erkektir.Ne derse o olur...
-İnanmıyorum Hocam yaaa! Çok eski kafalısın, ne reisliği? Kadının hiç mi değeri yok?
-Kadının değeri olmaz mı..Kadın bizde çok değerlidir, o yüzden evden dışarı çıkarmayız...
-Nasıl yani..? Ya çalışıyorsa...
-Kadın çalışabilir ama maaşını kocasına vermeli, harcamalarını onun izniyle yapmalıdır.
-Hocam, inanmıyorum size! Ben Aydın’lıları modern insanlar olarak bilirdim.Hem ben maaşımdan kuruş koklatmam size..Doya doya harcarım, gezerim, tozarım..
-Yapamazsın, maaş kartına el koyarım..
-Hocam, size çok kızdım.Siz üzülmeyesiniz diye tatillerde önce Aydın’a gitmeye razıydım ama ben önce Adana’ya gidicem.Siz isterseniz annenizin yanına tek başınıza gidebilirsiniz..
-Bana kızmaya hakkın yok Cemile..
-Ne demek hakkım yok, siz kötü, dağdan inme, kadınları köle olarak gören bir zihniyetten geliyorsunuz..
-Cemile! Bak, çok ileri gidiyorsun..
Cemile birden deliye dönmüştü, kendini kaybetmiş, yüksek sesle bağırmaya başlamıştı.
-Gidersem ne olur, beni döver misiniz? Ben boşanmak istiyorum, seninle yapamam!...
Lobide herkesin dikkati, sevgili zannettikleri bu garip çiftin üzerindeydi.
-Cemile kendine gel.Herkes bize bakıyor...Zaten biz evli değiliz... Sen başlattın muhabbeti. Varsayalım evlisiyiz biz...
-Seninle bir dakika bile duramam burada, ben odama gidiyorum...
*
Murat bir daha Cemile’yi görmedi.Görmediğine seviniyordu aslında, iyi kurtulmuştu. İki ayda toplam sekiz hafta sonu Otantik kafede çay kahve içmekten, Cemile’nin bitmek bilmeyen tek taraflı muhabbetinden gına gelmişti.
Cemile İlçeye de gelmiyordu.Bir gün öğretmen evinde otururken Bağyurdu köyünün muhtarıyla karşılaştı.
-Merhaba Hocam, nasılsan?
-Sağol, muhtar emmi, sizler nasılsınız? Cemile Hoca ne yapıyor? Hiç görünmüyor, ilçeye gelmiyor mu?
-Senin haberin yok mu Hocam? Cemile Hoca evlendi..
-Neee! Ne zaman? Kiminle..?
-Cemile’den sonra köye bir erkek öğretmen daha atandı.Erkek öğretmeni caminin lojmanına yerleştirdik. Bir hafta sonra biz evleneceğiz dediler. Önce İmam nikahı, sonrada belediye nikahı kıydık.Senin içinde çok üzüldük...
-Benim için niye üzüldünüz ki?
-Cemile Hocayı senle evlenecek zannediyorduk...
-Yok, Muhtar emmi, o kız bana emanet verilmişti.Sevgilim falan değildi.
-Sen öyle diyorsun ama bütün Sarıkamış Cemile’nin sana ihanetini konuşuyor..
-Milletin ağzı torba değil ki büzesin, bırak konuşsunlar...Cemile ilçeye de gelmiyor, balayına mı çıktılar?
-Lojmandan dışarı çıkmıyorlar.Bütün ihtiyaçlarını dolmuş şoförüne sipariş ediyorlar.
-Allah mesut etsin, bir yastıkta kocatsın...
-Hayırdır Hoca.. Çok sevinmiş gibi duruyorsun. Biz üzülürsün zannetmiştik.
-Ne üzülmesi muhtar emmi, sevincimden zil takıp oynayasım geliyor.Verilmiş sadakam varmış...Ben, Allah’ın sevgili bir kuluymuşum...Gerisini, kocası olacak o salak düşünsün...
Büyük bir beladan kurtulduğunu düşündü.Namaz vakti olmamasına rağmen hemen çarşı camiine gitti.İki rekat şükür namazı kıldı.Cami kumbarasına o ay hesabına yatan ek ders ücretinin hepsini bağışladı.Kurban bayramında iki kurban kesmeye niyet etti.Kutsal emanetin ağırlığından kurtulmuş olmanın gönül huzuru içinde görev yaptığı köye sevinçle döndü..
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...