Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
EĞİTİM BİLİMLERİ VE GERÇEK 1 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

EĞİTİM BİLİMLERİ VE GERÇEK

                                       EĞİTİM BİLİMLERİ ÜZERİNE

            Öğretmen adayları için KPSS’de sorulan Eğitim Bilimleri sorularını incelediğinizde “Çocuk Eğitimi” konusunda çağ atladığımız düşünülebilir.Ama bu soruları cevaplayan öğretmen adayları göreve başladıklarında sahip oldukları bu teorik bilgileri, gerçekte hiçbir zaman kullanamaz.Eğitim Fakültesi son sınıfta okuyan öğretmen adaylarının;

            “Hocam, dört yıl çocuk eğitimi aldık ama kendimizi hala bomboş hissediyoruz, öğretmenliğe nasıl başlayacağımızı bilemiyoruz.Bir çok arkadaşımız bu işi yapamayacağını düşünüyor...” şeklindeki tereddütlerine tecrübeli hocalarımız şöyle cevap verirlerdi;

            “Öğretmenliği Eğitim Fakültesinde değil, öğretmenliğe başladığınız gün öğrenmeye başlarsınız...”

            Hayatında köy görmemiş yeni yetme öğretmenlerin sözde sürgün öğretmen gibi tek başlarına dağ köylerine gönderilmeleriyle başlayan bu süreç çok sıkıntılıdır.

                                                           *****

            İlk öğretmenliğe başladığı bir dağ köyündeki genç öğretmene, çocukları dövmesi için baskı yapan muhtar;

            “Hoca, sen bu çocukları dövmirsen.Bunlar anca dayaktan anlar.Sen yumuşak huylusin, bunları dövmirsen, bunlar akşam evde yaramazlik yapir..Senden önce bir Kemal Hoca vardi, çok disiplinliydi, çocukları döver, mum gibi yapardi, akşam evde rahat ederdik...”

            Göreve başladığı okulda öğrenciler arasındaki küfürlü konuşmaları engellemek için gayret sarf eden bir öğretmen, okula çocuğunu görmeye gelen bir babanın çocuklarını severken kullandığı ifadeleri duyunca çok şaşırmıştır.Babanın yöresel bir sevgi ifadesi haline gelen küfürlü ifadeleri aynen şöyledir;

            “Ula it oğli it! Ula pezemengin oğli!, napirsiz looo?”

            Baba gittikten sonra abisi kardeşine derki;

            “Ula Zülkif pezemengi, babonun elini niye öpmirsin?”

            Bu bölgede uzun yıllar birkaç kuşaktır süregelen ve babadan oğula, abiden kardeşe geçen, anlamı sevgi ifadesi olarak algılanan küfürlü kelimelerin önüne nasıl geçilecektir?

            Bir başka bölgede cinayete kadar gidebilen bir kavga sebebi olabilecek bu küfürlü ifadeler bu bölgede gayet normal karşılanmaktadır.

            Genç ve tecrübesiz öğretmenler bu sorunla baş edebilmek için hangi eğitim metodunu uygulayacaktır?

                                                             *****

            Temizlik alışkanlığını, tırnak kesmeyi, elleri sık sık yıkamayı öğretmeye kalkan bir öğretmen sabah temizlik kontrolü sırasında beşinci sınıf öğrencisinin idrar koktuğunu fark etmesi üzerine kulağına eğilerek sorar;

            “Ahmet, geceleri altını mı ıslatıyorsun?”

            “Hayır örtmenim, biz sekiz kardeş aynı yatakta yatıyoruz, küçük kardeşim altını ıslatınca kokusu bizede geçiyor.” Genç öğretmen pot kırmaya hazırdır..

            “Sabah kalkınca banyo yapmıyor musunuz?

            “Örtmenim, evde su yok ki banyo yapalım.Hava çok soğuk olduğundan iki haftada bir kazan kaynatılır.Bizde o gün yıkanırız...”

            “......!?”

            Öğretmen bu sorun üzerine veli toplantısı yapar ve toplantıya gelen velilere çıkışır.

            “Çocuklarınız çok pis kokuyor, onları haftada en az iki defa banyo yaptırın.Pis çocuk istemiyorum..”

            “Hoca! Evlerimizde su tesisati yohtir.Hamam yohtir.Çoluk çocik aynı odada yatıp kalkirik.Evde on nüfis vardir.Köy çeşmesinden taşıma suyla bayo yaptıririk.Hava çok soğuktir, banyo yapinca hasta olirler. Sizin dediğiniz heç olmaz bir şeydir...”

            “..........!?”

 

                                                             *****

            Teneffüste oyun oynarlarken birinci sınıfa giden bir çocuğun kolu kırılır.Genç öğretmen hemen koşturur.Babasını çağırır ve Devlet hastanesine götürmesini ister.Babanın cevabı çok ilginçtir.

            “Devlet hastahanasına götirirsek bu çociğin koluna alçi yaparlar, iki ayda eyileşmez, çok ağri yapar...”

            “Nereye götüreceksiniz..?”

            “Komşi köyde sınıkçı var, ona götüreceğim.Bir haftada kolu iyileştirir..”

            Genç öğretmen ne yaparsa yapsın babayı ikna edemez.Çocuk sınıkçıya götürülür.İşin ilginç yanı kırık kol bir haftada iyileşmiş ve çocuk okul bahçesinde birdirbir oynamaya başlamıştır.

            Genç öğretmen sınıfta ders anlatırken içeriye köyün imamı girer.

            “İyi dersler Öğretmen efendi, kolay gelsin”

            “Buyrun Hoca efendi bir şey mi istediniz?

            “Köyümüze üç aydır bir damla yağmur yağmadı, köylü olarak yağmur duasına çıkacağız...”

            “Ben ne yapabilirim?”

            “Öğretmen efendi, yağmur duası yaparken günahsız çocukların yüzü suyu hürmetine yağmur isteyeceğiz.Onları yağmur duası için götürmeye geldim.”

            “Ama nasıl olur? Milli Eğitimin haberi var mı?”

            “Milli Eğitime haber vermeye gerek yok öğretmen efendi.Ben çocukları iki saat sonra getiririm...Haydi çocuklar...”

            “...........!?”

                                                            ******

            Yıldız, beşinci sınıfın en çalışkan öğrencisidir.Öğretmeni ondan çok umutludur, okutulursa doktor veya mühendis olabileceğini birkaç kez babasına söylemiştir.Öğretmeni bir gün Yıldız’ın okula gelmediğini fark eder.

            “Çocuklar Yıldız bugün niye gelmedi?”

            “Örtmenim, Yıldız nişanlandı.Babası bir daha okula göndermeyecekmiş..”

            “........!?”

                                                             *****

            Sınıfın en çalışkan öğrencisi İbrahim bir haftadır okula gelmiyordu.Öğretmen, köy meydanından babasını gördü.

            “Tuncer dayı merhaba..”

            “Merhaba Hoca, merhaba.Nasilsan?

            “Sağ olun, iyiyim.İbrahim’i okula niye göndermiyor sunuz?

            “Hoca, havalar ısındı.Bizim kaz sürüsü var.İbrahim onları güdecek, okula gelemez...”

            “Başka birisini bulsanız olmaz mı?”

            “Valla Hoca, İbrahim’i göndermezsem dörde giden kardeşi var, onu gönderirim...”

            “........!?”

 

            Sizce bu genç öğretmen, dört yıl boyunca Eğitim Fakültesinde kendisine öğretilen anlı şanlı Eğitim Bilimlerinden hangi metodu uygularsa bu sorunlarla baş edebilir?

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...