BİR CEZAEVİ ÖĞRETMENİNİN GÜNLÜĞÜ
BİR ÖĞRETMENİN CEZAEVİ GÜNLÜĞÜ
Alkatraz Kuşçusu, Esaretin Bedeli, Edmon Dante, Yeşil Yol...İlk gençlik yıllarından itibaren en az iki üç kere zevkle izlediğim klasikleşmiş cezaevi filmlerinden bazılarıdır.Cezaevlerini, arada bir haberlerden duyduğum kadarıyla suç işleyenlerin götürüldüğü bir yer olarak bilirdim.Orada kimler çalışır, ne yaparlar hiç düşünmedim bile.İnsanın aklına gelmeyen başına gelir derler ya...Hiç hesapta, planda, düşüncede, hayalde bile yokken birden bir anda cezaevi öğretmeni oluverdim.Birazdan okuyacaklarınız, on yıllık cezaevi öğretmenliği anılarımın binde biridir.Cezaevi anılarımın çoğunu e-kampüs orav'da hikayeleştirerek, kurgulayarak yayınladım.
20 Kasım 2000:31 yaşındayım.Milli Eğitim Bakanlığında çalışırken hiç düşünmeden ani bir kararla istifa ettim.İstifa ettiğimde doğuda ücra bir köyde stajyer sınıf öğretmenliği yapıyordum.Stajyerken izinsiz istifa ettiğim için MEB kadrolarına üç yıl boyunca atanamama cezası aldım.
24 Kasım 2000:Öğretmenler gününde işsiz bir öğretmenim.MEB, on bin sınıf öğretmeni kadrosu açtı ama başvuru beş binde kaldı.İhtiyaç var ama başvuramıyorum.Evliyim bir çocuğum var ve işsizim.
30 Ekim 2002:KPSS ile cezaevi öğretmenliğine atandığımı internetten öğrendim.Çok heyecanlıyım.Tekrar devlet kadrosuna geri döndüm ama cezaevi öğretmeni ne iş yapar? Sorusu beynimi kurcalıyor.Adliyede katip olarak çalışan bir yakınım, oranın cezaevi müdürüne sorduğunda şu cevabı almış. “Öğretmen sabahtan akşama gazete okur”
14 Ocak 2003:Bugün çok sevinçliyim.İşe başlayacağım gün ikinci kızım dünyaya geldi.Üç ay süren bir güvenlik soruşturmasından sonra göreve başlayabilecektim.İçimde tarif edemediğim bir korku ve heyecan vardı.Daha ilk kapıdan girer girmez her kapıda ve her bölümde beni polisler karşıladı.Bir polis beni öğretmenlerin odasına götürdü.Öğretmenlerle tanıştık.Bana kısa bir cezaevi turu yaptırdılar.Ama hiçbir şey anlamadım.Her yer demir kapılar, elektronik turnikeler ve manyetik çelik bariyerlerle çevriliydi.Her koridorda her bölümde bizi izleyen kameralar vardı.Cezaevinin tam orta bölümünde camları karartılmış ve içi uzay üssüne benzer yüzlerce monitörün bulunduğu izleme salonu var.
16 Ocak 2003:Polis zannettiğim görevliler polis değil İnfaz Koruma Memuruymuş.Üniformaları aynı polislerinki gibi…
21 Ocak 2003:Ürkekliğim ve tedirginliğim geçinde öğretmen odasından çıkıp idari katta dolaşmaya başladım.Kurum müdürünün odası ve kaç tane olduğunu ilk etapta bilemediğim kadar 2. müdür odası gördüm.Savcı Bey’in odası, Emanet para, infaz kalemi, telefon dnleme, mektup komisyonu, saymanlık, anbar memurluğu, personel kalemi, psiko-sosyal servis, sağlık servisi, baş memur odası ve daha onlarca birim…
23 Ocak 2003:Cezaevi F Tipi olarak planlanmış ve temelinden çatısına kadar bütün duvarlar ve ara bölümler yekpare perde beton tekniği ile inşa edilmiş.Kameralar, manyetik ve elektronik sistemler…Günlük hayatta şimdiye kadar görmediğim güvenlik tedbirleri uzay üssünde çalışıyormuşum hissini veriyor.
28 Ocak 2003: Göreve başlayalı on beş günü geçti.Artık öğrencilerimle karşılaşmak ve onlara ders vermek istiyordum.Milli Eğitimdeki okullardaki gibi çocuklara değil yetişkin mahkumların okuma yazma bilmeyenlerine ders vereceğimi öğrenince çok şaşırdım.Ben çocuk eğitimi üzerine yetiştirilmiştim. Yetişkin eğitimi için hiçbir şey bilmiyordum.Yapabilir miydim...?
04 Şubat 2003:Cezaevi giriş güvenliği üst seviyede tutulduğundan aramalarda sorun olmaması için saatimi, yüzüğümü, bozuk paralarımı v.b metal eşyalarımı evde bırakıp geliyorum.
11 Şubat 2003:Her sabah kuruma girerken, cep telefonumu cezaevi dışında yer alan personel dolabına koyup kilitliyor, ziyaret kabulden elbiyometri kartımı alıyor ve bütün metal eşyalarımı ve cep telefonumu dolabıma koyuyordum.Sonra duyarlı kapıdan geçiyor, dedektörle arandıktan sonra x-ray cihazından geçen eşyalarım görevli tarafından kontrol edildikten sonra idari kat giriş turnikelerine geliyorum.Elbiyometri kartımı cihaza gösterip sağ elimi sensöre okuttuktan sonra turnike açılıyor ve içeri giriyorum.
Haziran 2003:Akşam iş çıkış cep telefonumu açtığımda bir sürü cevapsız arama ve mesajla karşılaştım.Yakın çevreme cezaevine girerken güvenlik nedeniyle cep telefonumu dışarda bırakmam gerektiğinin mantığını bir türlü anlatamadım.Cevapsız aramalardan aradığım herkes telefonlarına cevap vermediğim için beni acımasızca suçladılar...
Aralık 2003: Ankara Eğitim Merkezinde beş günlük eğitim seminerindeyim.Türkiye’nin değişik bölgelerindeki cezaevi öğretmenleriyle tanıştım.Benimle beraber atanan cezaevi öğretmenlerinin hepsinin bayan olduğunu görünce çok şaşırdım.
Ocak 2004:Cezaevinde göreve başlayalı bir yıl oldu.Bir yıl boyunca aklımda kalan ve alışamadığım fiziki engeller var.Öğretmen odasının penceresinde kalın demir parmaklıklar hem de kalın tel örgü var. Demir parmaklıktan ve tel örgünün karelenmiş görüş açısından dışarıyı görmekte zorlanıyorum.
Şubat 2004:Mahkumların öğretmenle görüşme dilekçelerine yanıt verebilmek için odamdan çıktım.İdari kattan elbiyometri kartımı gösterdim, sağ elimi cihaza okuttum ve ana giriş bölümüne geçtim.Keskin bir U dönüşü yaptım ve mahkum bölümüne geçiş için elbiyometri kartımı gösterdim, sağ elimi cihaza okuttum ve mahkum bölümü kapı altı alanına geçiş yaptım.Yaklaşık yüz metre yürüdükten sonra manyetik kapı butonuna basarak ara bölmeye girdim.Kapıyı kapattım.Üç metre sonra paralel çalışan başka bir manyetik kapının butonuna bastım, kapı açıldı ve kontrol merkezi önüne geldim.Burası üç ayrı ana koridora açılan bir kavşak noktası.Elimdeki dilekçelere bakarak A blok ana koridoruna yöneldim.Karşıma yine paralel çalışan iki kapıdan oluşan manyetik bir giriş sistemi çıktı.Bu kapıları da kamera kontrolünde geçtikten sonra yüz metre yürüyerek A blok ana koridoruna ulaştım.A blok vardiya görevlilerine A blok 35 nolu odadaki mahkumla mazgaldan temassız görüşeceğimi söyledim.Öğretmen bile olsam tek başıma mahkumla görüşmem kurallara aykırı olduğundan bir görevli bana eşlik etti.A 19 nolu koridorun kapısını elindeki anahtarla açan görevliyle beraber yüz metre daha yürüyerek 35 nolu odanın önüne geldik.Görevli kapıdaki küçük mazgalı açarak mahkuma seslendi.Odamdan çıkıp mahkumla yüz yüze gelmem on beş dakikayı bulmuştu.Birde bu yolun sistematik bir şekilde geri dönüşü vardı.Diğer bloklarda bulunan yirmiye yakın mahkumla görüşmem birkaç gün sürebilir...
Mart 2004:Başka bir cezaevinde görev yapan bir öğretmen arkadaş, cezaevi öğretmenlerinin de ek ders ücreti aldıkları bilgisini verdi.Müdür Bey’e giderek durumu anlattım.Geçmişe dönük veremeyeceklerini ama bundan sonra ek ders ücreti alabileceğimi söyledi.Haftalık 22 saat ek ders ücretini %25 fazlasıyla alacağım söylendi.
Nisan 2004:Cezaevinde benden başka ek ders ücreti alan görevli olmadığından mutemet ek ders evrakının nasıl hazırlanacağını bilmiyordu.Pek oralı olmayınca ek ders işlemlerini ben yapmaya başladım.Maaş ve ekders ücetimin kurum müdürünün maaşından fazla olduğunu görünce çok şaşırdım.
Mayıs 2004:Açık öğretim sisteminde okuyan öğrencilerin hafta sonları sınavları için tatil günlerinde de cezaevine geliyorum.Milli Eğitim okullarında çalışan müdürler ve öğretmenler sınav görevi için cezaevine geliyorlar.İki gün boyunca cezaevini, bir müze edasıyla gezdiriyor ve meraklı sorularına cevap veriyorum.İki günde dört oturumda 24 saat ek ders ücreti alıyorum.
Haziran 2004:Cezaevinin her yeri kamera ile görüntülendiğinden hareketlerime çok ediyorum.Müdür Bey odasından beni izliyor olabilir...
Temmuz 2004:Sabah duyarlı kapıdan geçerken alarm çaldı.Bütün metel eşyalarımı x-ray cihazından geçirdiğim halde kendim sinyal verdirmeden geçemiyordum.Görevliler ayakkabımda metal olabileceğini söylediler.Ayakkabılarımı çıkararark x-ray cihazına koydum.Terlikle geçiş yapabildim.Ayakkabılarımın tabanında metal bir parça olduğunu söylediler.Eşyalarımın bir kısmını X-RAY cihazından geçtikten sonra bulamadım.Yüzüğüm yere düşmüş.Kemerimi bir memur yanlışlıkla almış gitmiş.Bozuk paralarımın bir kısmı yoktu.Bundan sonra içinde metal olmayan ayakkabı giymeye ve bozuk para, yüzük vb. geçişimi engelleyen maddeleri takmamaya karar verdim.
Ağustos 2004:Mahkumların ziyaretçileri ile görüşebilmek için sık sık cezaevi dışında bulunan ziyaret kabul binasına gitmemiz gerekiyordu.Ama bu geliş ve gidişler çok sıkıntılı oluyordu.Her içeri girişte tekrar duyarlı kapıdan geçiyor ve eşyalarım x-ray cihazından geçirilerek içeri alınıyor.
Eylül 2004: Okuma yazma bilmeyen sekiz mahkumu tespit ettim.Onlara Halk Eğitim Kanalı ile kurs açtım.Dersleri ben veriyorum.Daha doğrusu vermeye çalışıyorum.Yaş seviyeleri uygun değil.Yirmi yaşında olanda var, altmış yaşında olanda var.Bazılarının görme problemi var.Derse karşı ilgi göstermiyorlar, onları zor motive ediyorum.Bazıları okuyabiliyor ama yazamıyorlar.Ama bana karşı çok saygılılar.Ders dışı muhabbetleri, dertleri çok oluyor. "Hakim gene tahliye etmedi", "Anam öldü, cenazesine gidemedim", "Bizim karı başka bir adamla kaçmış, burdan bir çıkayım... İkisinede dünyayı dar edeceğim".
Kasım 2004: Okuma yazma kursunda başarılı olanlara sertifikalarını verdim.Küçük bir tören yaptık.Okuma yazma sertifikalarını ellerine alan koca koca adamların hepsi çocuk gibi seviniyorlardı...
Aralık 2004:Cezaevi lojmanlarına yerleştim.Artık 7/24 saat ailecek cezaevindeyiz...Burası ormanlarla kaplı bir dağın eteğinde, şehirle hiç alakası olmayan bir bölge.Şehirle bağlantı yolu çok bozuk ve adeta bir mahrumiyet yeri...
Ocak 2005: Halk Eğitim işbirliği ile mahkumlar için Bilgisayar, Takı-tasarım, Erkek Berberliği, Satranç ve İngilizce kursları açtık.Yeni gelen öğretmenlerle tanıştık.
Nisan 2005: Mahkumlar arası bilgi yarışması düzenledim.Birinci gelen takıma kitap hediye ettik.
Kasım 2005:Bugün tekli odada kalan bir mahkumla görüşmek için A Blok'a girdim.Çok heyecanlıydım çünkü görüşeceğim mahkum on bir kişiyi öldürmüş ve ağırlaştırılmış müebbet cezalısıydı.Labirente benzeyen, bu yeni ama kasvetli kalenin yekpare beton duvarları içinde sonu gelmeyen bir yürüyüş yapıyordum sanki..Tekli odaların bulunduğu koridor o kadar uzundu ki. Sanki zaman tünelinde başka alemlere açılan karanlık ve korkutucu bir dehlizde kapana kısılmış gibiydim.Dar ve yüksek koridor dış dünyaya tamamen kapalıydı., Loş, soğuk ve rutubetliydi.Tavanda bir boydan bir boya uzanan, kalın ve ince yüzlerce boru, dev bir ahtapotun kolları gibi bütün binayı sarmış, içinden geçen suyun basıncıyla yılan gibi tıslıyordu.İçime bir ürperti geldi.Korkmaya başladım. Tavandaki tozlu lambalardan bazıları yanıp sönüyor, küflü ve karanlık duvarlarda sanki gölge oyunları oynatıyordu.Mahkumla mazgaldan görüştüm ve ardıma bile bakmadan kaçarcasına hızlı adımlarla idari kattaki odama döndüm.Bu günü asla unutamam...
Mart 2006:Bugün elektrikler sabahtan akşama kadar kesikti.Jeneratör arıza yapınca elektronik sistemler kilitlendi.Manyetik kapılar ve elbiyometri turnikleri çalışmayınca bütün çalışanlar içeride mahsur kaldık.
Kasım 2006:Cezaevine bir öğretmen arkadaşın ataması yapıldı.Artık iki öğretmeniz.Yeni gelen öğretmene cezaevini gezdirdim.Yapacağı işleri ve dikkat etmesi gereken kuralları anlattım.Göreve başladığım ilk yıllarımı hatırladım...
Nisan 2007:Bu sabah işyerine gidince ortalık ana-baba günü gibiydi.Herkes bir yerlere koşuşturuyordu.Ambulans sesleri ortalığı inletiyordu.Sonradan öğrendiğime göre bir mahkum kendini asmış ve ölmüştü.Ölen mahkuma okuma yazma dersi vermiştim ve çok iyi tanıyordum.Cezaevinin her köşesinde bir ölüm sessizliği vardı.Çok etkilenmiştim ve bir hafta kendime gelememiştim.Böyle bir olayı ilk defa yaşıyordum.
Aralık 2007:İstanbul Eğitim Merkezinde beş günlük eğitim seminerindeyim.Türkiye’nin değişik bölgelerindeki cezaevi öğretmenleriyle tanıştım.İstanbul’u gezdik, Boğaz turu yaptık.Eminönünde balık-ekmek, Güllüoğlunda baklava yedik...
Nisan 2008:Başkontrolör personelin çıkışına izin vermeyince üç saat içeride mahsur kaldık...Cep telefonlarımız dışarıda olduğundan ailelerimize haber bile veremedik.Odadaki telefonlarımızla santrale bağlanmadan şehir içi görüşme yapamıyoruz.Herkes aynı anda santrale yüklenince film koptu...Bir görevli olarak, mesai bitiminde çıkamayıp beş dakka bile içeride kalmak bile çok kötü bir duygu...
Haziran 2008:Terör örgütü mahkumları süresiz açlık grevindeler ve sabah akşam oda kapılarını yumruklayarak slogan atma eylemi yapıyorlar.Cezaevi yıkılacakmış gibi gümbürdüyor.Akşamları slogan ve kapıya vurma uğultusundan lojmanda bile uyuyamıyoruz...
Mart 2009:Yapılan bir perasyonda tutuklananan bir kaç ilçenin Belediye Başkanları geldi.Ayrı odalara yerleştirdik.Normal zamanda randevu bile alamayacağımız üst düzey tutuklu yetkililerle ilk görüşme formu doldurmak beni biraz terletti.Çok heyecanlandım.
Kasım 2009:Avrupa Birliği projesi kapsamında Antalya’da beş yıldızlı bir otelde bir haftalık eğitime alındım.Cezaevi öğretmenliğinin en güzel yanı arada bir çıkan bu eğitim seminerleri.Keşke her gün seminer olsa.
Ocak 2010:Bugün bir mahkum daha intihar etti.Yatağını ateşe vermiş ve dumandan zehirlenerek ölmüş.Ölen mahkumun Açık İlköğretim Okulu kaydını yapmıştım...
Şubat 2010:Bugün ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü iki mahkum kavga etmiş ve biri diğerinin kaşıkla gözlerini çıkarmış, şahdamarını koparmış.Heryer kan içindeydi.Ortalık mezbahaneye dönmüştü.
Ağustos 2011:Bir mahkum firar etmek üzereyken dış bahçede jandarma eri tarafından son anda yakalandı.Merkez kontroldeki kamera kayıtlarından çatıya nasıl çıktığını, kamufle olmak için kiremit rengi mont giydiğini,sürünerek birbirine bağlayarak ip gibi kullandığı çarşaflarla çatıdan nasıl indiğini film gibi izledik.Jandarma eri ödüllendirildi..
Aralık 2011:Cezaevinin kötü yemeklerinden olsa gerek kalınbağırsak rahatsızlığım başladı.Doktora gittim, kalınbağırsağımın bir kısmının alınacağını söylediler.Çaresiz bıçak altına yattım.Üç ay işime devam edemedim.
Haziran 2012:Memleketin en büyük mafya babasını bizim kuruma nakil geldi.Tek başına bir odaya yerleştirildi.Bu adamı televizyonda çok görüyordum.Şimdi ilk görüşme yapacağım için heyecanlıyım...İlk görüşmemi yaptım, kibar biri ama delişmen balışları var, insanı etkiliyor...
Haziran 2013:Ben ilk işe başladığımda kurum girişinde dikili olan küçük bir limon çamı fidanı vardı.Aradan geçen on yılda kocaman oldu.Cezaevine atandığım yıl doğan küçük kızım on bir yaşına girdi ve benden doğum günü hediyesi olarak cep telefonu istiyor...
Temmuz 2013: Göreve başlayalı on yılı geçti.İlk başlarda korkarak başladığım cezaevi öğretmenliğinde memuriyetimin üçte biri geçti.Evden cezaevine , cezaevinden eve pekte sosyal olmayan bir hayatım oldu.On yılın sonunda sıkılmaya başladım.Bir öğretmen olarak mahkumlardan tek farkım, akşam eve gidebiliyor olmamdı.Hafta sonları bile merkezi sistem sınavları için cezaevine gelmek zorunda kalıyorduk.Onlarca müdür ve memur geldi ve gitti.Saçlar beyazladı, çocuklarımız büyüdü.Bekarlar evlendi ve çoluk çocuğa karıştı.Mahkumlar geldi, gitti.Bazıları müebbete mahkum olduğuklarından hala buradalar.
Ağustos 2013:Kütüphanede çalışan memur arkadaş psikolojik rahatsızlık sonucu hastaneye kaldırıldı.Durumu ağır.Son zamanlarda psikolojik travma geçiren memur sayısı onu geçti.Bir kısmı malulen emekli oldu, bir kısmı rapor aldı.Kararımı verdim.Cezaevinde daha fazla görev yapamazdım.On yıl boyunca ekmeğini yedim, suyunu içtim.Çocuklarımın nafakasını çıkardım.Lojmanından yararlandım ama psikolojik olarak çok yıprandığımı hissettim.Başka bir kuruma geçebilmek çok zor.Çünkü Bakanlık muvafakat vermiyor.Sindirim sorunlarım devam ediyor...
20 Ağustos 2013: Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne tayinimi istedim ve otuz günlük izin alarak tatile çıktım.
16 Eylül 2013: Bugün izin dönüşü, tayinimin Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne çıktığını öğrendim.Çok sevindim.On yıl boyunca beraber görev yaptığım mesai arkadaşlarımın bir hafta sonra ilişik kesme teklifini kabul etmedim.Bir ana önce ilişiğimi keserek buradan kurtulmak için can atıyordum.Tahliyesi gelmiş mahkum gibi seviniyordum.
17 Eylül 2103:Yeni işyerim şehrin en kalabalık caddesinde bulunuyor.Odam en üst katta ve ben bütün caddeyi kuş bakışı izleyebiliyorum.Penceremde demir parmaklık ve tel kafes yok.Kuşlar kadar özgürüm artık.İşe geliş ve gidişlerde metroyu kullanıyorum.Bu kadar kalabalık insanla iç içe olmayı özlemişim.Otobüs duraklarının yerini, hangi otobüsün nereye gideceğini öğrendim.İnsan içine karışmak harika bir duygu.İşyerine giriş yaparken aranma ve taranma yok.Cep telefonumu kullanabiliyorum.Odamdaki kurum hattından dilediğim yeri arayabiliyorum.İstediğin saatte dışarı çık, gez, dolaş.Bankada ve resmi yerlerde işini hallet.Alış verişini yap, yemeğini ye. Allahım..Özgürlüğüme tekrar kavuştuğum için sana şükrediyorum...
16 Eylül Salı 2014:Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde göreve başlayalı bir yıl oldu.Çalışma koşulları cezaevleri ile kıyaslanamayacak derecede çok daha iyi.Sağlığıma tekrar kavuştum.Cezaevlerinde halka kapalı çalışıyorsunuz ama DSM'de aynı nüfus veya tapu dairesi gibi halkla iç içesiniz.Cezaevi öğretmenliğinden DSM öğretmenliğine geçişte tek dezavantaj, ek ders ücretlerinin % 25 daha az alınması.Vede hafta sonları cezaevlerinde yapılan ve öğretmene büyük maddi katkı sağlayan merlezi sistem sınavlarına katılamıyor olmanız.Benim aylık gelir kaybım beş yüz lirayı buluyor.Olsun, para çok önemli değil, önemli olan sağlık ve huzur...
12 Ocak Cuma 2015:Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevde yükselme sınavı açtı.Şartlarım tutuyor.Her ne kadar cezaevinde onbir yılımı tüketmiş olsamda cezaevi 2.müdürlük sınavına girmek istiyorum.Denetimli Serbestlikte bir yıldır çalışıyorum ve mevzuata hakim değilim.Ama on bir yıllık cezaevi tecrübemle 2.müdürlük sınavını kazanırım diye düşünüyorum.İdareci olmak gibi bir ihtirasım ve egom yok.İdareci olup memuriyetimin son on yılında devlet imkanları ile memleketimi gezmek istiyorum.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...