Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
CEZAEVİNDE ÖĞRETMENLER GÜNÜ 3 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

CEZAEVİNDE ÖĞRETMENLER GÜNÜ

                CEZAEVİNDE ÖĞRETMENLER GÜNÜ

            Sakarya…Kurutuluş savaşımızın kilometre taşlarından, kahramanlık ve zafer şiirlerinin şehri...Adapazarı ovasının bereketli topraklarına kurulmuş, zengin bir tarım, ticaret ve sanayi merkezi.Yemyeşil bitki örtüsüyle tipik bir Karadeniz iklimine sahip, İstanbul’a bir top atışı kadar yakın, demiryolları ve TEM otobanıyla Avrupa’ya bağlanan eşsiz bir göçmen bölgesi.Tutucu, muhafazakar ve dindar bir sosyal yapıya sahip.

            Hasan’ın ilk ataması Sakarya merkezde bulunan bir ilkokula çıkmıştı.Öğretmenliğinin ilk yılında beşinci sınıfları okutacaktı.Öğrenciler gayet zeki, çalışkandı.Hepsi maddi durumu çok iyi olan ailelerin çocuklarıydı.Hasan öğretmen iki ay gibi kısa bir sürede kendini öğrencilerine ve velilere çok sevdirdi.Öğretmenler günü yaklaşıyordu.Öğrencilerine öğretmenler gününün, öğretmenlere hediye alma günü olmadığını, kesinlikle hediye kabul etmeyeceğini söylediği halde okulda en fazla öğretmenler günü hediyesi alan öğretmen oldu.Sınıf ağzına kadar pahalı hediyelerle doldu taştı.Neler vardı ki..Gömlekler, kravatlar, kravat iğneleri, parfümler, çakmaklar, para cüzdanları, kazaklar, eldivenler, biblolar, kitaplar…

Öğrencilerine hediye almamalarını söylediği halde, öğretmenler günü elini öpen öğrencisi hediyesini sınıfa bırakıp gidiyordu.Herkes çıktıktan sonra bu hediyeleri ne yapacağını düşündü.Okulun hizmetlisi vardı.Hediyelerden bir kaçını ayırıp gerisini hizmetliye verdi.Onun daha çok ihtiyacı vardı.Adam büyük ikramiye kendine çıksa bu kadar sevinmezdi.O günden sonra sınıfın kapısından ayrılmaz oldu.

-Bir emrin var mı Hocam? Diyerek el pençe divan durmaya başladı.

                                               *

          Doğu görevini yapmak üzere Sarıkamış’ın dağ köylerinden birine tayini çıkmıştı. Çok zor bir coğrafyada çalışıyordu.Okulda tek öğretmendi.Birleştirilmiş sınıf öğretmenliği yapıyordu.Okul lojmanında kaldığı için okulun kapısını kendisi açıyor ve sobayı yakıyordu.Buz tutmuş dere kenarında tek sıra halinde yürüyen öğrenciler bir kolunda çanta diğer kolunda tezek taşıyarak okula gelirlerdi.Sınıfın orta yerinde kocaman petrol varilinden çevrilmiş bir soba vardı.Sabah okula gelir gelmez tutuşturduğu varilden bozma sobanın içine öğrencilerin getirdiği tezekleri atar atmaz müthiş bir duman kaplardı sınıfı.Eksi yirmi derece soğukta dumanı tahliye etmek için pencereleri açardı.Anında buz gibi olurdu sınıf.Hemen kapatırdı pencereleri ama tezekler iyice tutuşuncaya kadar birinci ders duman içinde geçerdi.

En büyük düşmanı kara kargalardı. Hafta sonu okulun bacalarını teneke ile kapatmayı unuttuğunda kargalar baca içine yuva yapalardı.Pazartesi sobayı yakmaya çalıştığında anlıyordu bacaların kapalı olduğunu.O soğukta çatıya çıkıp bacaları temizliyordu.

          Yine bir öğretmenler gününün arefesinde öğrencilerine öğretmenlik mesleğinin öneminden bahsetti.Öğretmenlikle ilgili şiirler okudu.Onlara hediye kabul etmeyeceğini, hediye getiren olursa kızacağını söyledi.Öğretmene verilecek en güzel hediyenin, okul derslerinde başarılı olup vatana, millete hayırlı bir vatandaş olmak olduğunu örneklerle anlattı.Zaten şehir merkezine çok uzak ve fakir bir köyde görev yapıyordu.Hediyeyi nereden bulacaklardı.

Öğretmenler gününün sabahı her zaman olduğu gibi erkenden okula geldi.Sobayı yaktı, öğrencilerini beklemeye başladı.Soğuktan elleri yüzleri üşümüş bir şekilde, saçı başı buz tutmuş öğrenciler aceleyle içeri girip gürül gürül yanan sobanın etrafını sardılar.Biraz ısınıp ta kendine gelen hemen elini öpüyor, “Öğretmenler gününüz kutlu olsun öğretmenim” diyorlardı.Masanın üzeri kendilerince hazırladıkları hediyelerle doldu taştı.Hediye getirmeyin kızarım dediği halde onlara kızamadı.Gözleri doldu, iki damla yaş yanaklarından aşağı yuvarlandı.Çok duygulanmıştı. Onu bu kadar hüzünlendiren, yokluk içindeki dağ köyünde bin bir zahmetle hazırlanan bu hediyelerdi.Kimi bir avuç erik kurusunu gazeteye sarıp getirmişti.Kimi bir poşette arpa, buğday getirmişti.Kaz ve tavuk yumurtaları vardı.Birde yarısı içilmiş bir paket Birinci sigarası gördü masanın üzerinde.

“Sigarayı kim getirdi?” dedi.

“Ömer getirdi” dedi öğrencinin birisi..

“Gel bakalım Ömer, hediyen için çok teşekkür ederim.Baban mı verdi sigarayı?”

“Öğretmenim, benim size getirecek hediyem yohti.Bende çok ağladim. Babamda cebinden sigarasını çıkardı, bunu hediye olarak öğretmenine götir” dedi.

Çok duygulanmıştı.Çocuğun başını okşadı.

“Babana selam söyle, öğretmen en çok benim hediyeyi beğendi, dersin tamam mı?”

“Tamam öğretmenim...”

                                                           *

         Öğleden sonra lojmandan çıkıp okula geldiğinde öğretmen masasının üzerinde onlarca Birinci sigarası paketlerini görünce çok şaşırdı.Bütün öğrencileri, “öğretmen Birinci sigarasını çok seviyormuş, Ömer’in hediyesini çok beğendi” diyerek öğle arası evlerine gidince babalarından sigara istemişler.Sigara içiyordu ama Birinci sigarasını asla içemezdi.Çünkü bu sigara filtresizdi, küflü ve döküntü tütünden yapılıyordu.Bu yüzden çok ucuz olduğundan genelde köy sigarası olarak bilinirdi.Öğleden sonra okulu temizlemeye gelen köyün topal bir çobanı vardı. Bütün sigaraları ona verdi.Topal çobanın sevinci görülmeye değerdi.

“Sağol Hocam, Allah razı olsun Hocam, bunlar bana bir sene yeter Hocam” diyerek koştura koştura evine bir gidişi vardı ki...

                                                           *

          Kaderin dolambaçlı yolları Hasan’ı, Milli Eğitim okullarından ayırıp Adalet Bakanlığına bağlı cezaevlerinde öğretmen yapmıştı.Yıllar sonra yine bir öğretmenler gününde, cezaevinde okuma yazma bilmeyen hükümlü ve tutuklulara öğretmenler gününün öneminden bahsediyordu.Okuma yazma kursuna katılan genç bir tutuklu, sözünü keserek;

“Hocam! Benim cezaevine düşmeme öğretmenler günü sebep oldu..” dedi.

Hasan Hoca gence baktı.İnce, zayıf bir yapısı vardı.Esmer, iri siyah gözlü ve yakışıklıydı.Uzun saçlarını iyice jöleye bulamış ve arkaya doğru taramıştı.Havalar soğuk olmasına rağmen kısa kollu bir gömlek giymişti.Kollarının dış kısımları bileğinden omuzlara kadar kesik izleriyle çentiklenmişti.Boynunda ve pazularında ilginç dövmeler vardı.Ayağında düşük bel kot pantolon vardı.Bıçkın bir bitirim havalarındaydı…

Hasan Hoca merakla sordu;

“Öğretmenler günü ile senin hapse düşmen arasında ne gibi bir alaka var? Anlat bakalım”

“İlkokul sondayken Hocam, herkes öğretmenler günü kutlaması için spor salonundaydı.Bende öğretmenler odasına gizlice girdim ve bütün paralarını çaldım öğretmenlerin Hocam..”

“Sonra ne oldu?”

“Sonra Hocam, benim yaptığım anlaşıldı ve beni yakalayıp çocuk ıslah evine gönderdiler...O gündür bugündür cezaevinden kurtulamadım Hocam…Kusura bakmayın ama öğretmenleri bu yüzden hiç sevmem Hocam…”

Hasan Hoca meseleyi anlamıştı, genç mahkumla tartışmanın yeri ve zamanı değildi.Konuyu kapatıp derse dönmek istedi;

“Neyse, dersimize dönelim..Nerde kalmıştık…”

Genç tutuklunun ders dinleyecek hali yoktu, yerinden kalkarak sınıfta volta atmaya başladı.

“Hocam, iki gündür sigara içemedim, sigara alacak param yok, idareye söyleyin bana sigara bulsunlar..”

“Sigara sağlığa zararlı, içmeyiver şu zıkkımı..”

“Ne sağlığı Hocam! Ben bir tane sigara için adam öldürdüm, hayatımı bitirdim, müebbet yedimde geldim buraya..”

“Görevli arkadaşlara söyleyeyim, sana çatıdan toplanan sigaralardan versinler..”

*(maddi durumu iyi mahkumlar bulundukları avludan diğer gariban mahkum bloklarına sigara paketi atarlar ve çoğu çatıda kalır.Çatıda kalan sigaralar haftada bir toplanır ve parası olmayan gariban mahkumlara dağıtılır)

“İçmem Hocam o sigaraları!Ben Malboro içerim, ondan verin...”

Yıllar önce Sarıkamış’ın dağ köyünde yaşadığı öğretmenler gününü anlattı.Topal çobanın Birinci sigaralarını görünce nasıl sevindiğinden bahsetti.

“Hocam, Topal çobandan bana ne ya..Dedemin sigarası o.Ben Malboro’dan başka içmem .Yoksa yakarım odamı, kırarım camları!”

Acil durum butonuna bastı.İçeri giren infaz koruma memurları mahkumu yaka paça götürürlerken aklına yıllar önce öğretmenler gününde, babalarının cebindeki sigaraları getiren fakir ama yürekleri sevgi dolu öğrencileri geldi.

Öğretmenler günü deyince hep iyi anlar yaşanacak değil ya...Cezaevi öğretmenlerinin öğretmenler günü anısıda böyle olur. Acıyla karışık garip duygularla yitip giden bir gençliğin arkasından bakakalmak...Ve hiç bir şey yapamamak...

                                                ***************

          Her öğretmenler gününde öğretmenlerin ellerinden öpülür, hayırla yadedilirler.Biz cezaevi öğretmenlerinin elini öpecek bir babayiğit çıkmasını ümitle bekliyoruz.Birgün cezasın çekerek tahliye olmuş bir öğrencimizin karşımıza dikilmesini ve;

"Hocam, verin elizi öpeyim, sizin sayenizde doğruyu buldum, insanlara zararlı olmayı değil, faydalı olmayı öğrendim."  demesini dört gözle bekliyoruz...

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...