Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
Parmak... 0 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

Parmak...

     Man In Black: 1997 yapımı bir film. Naçizane eleştirim, IMDb puanı 7 olmasına rağmen kalite arayanların izlemeyeceği bir film. Hakkını yememem gereken yer ise kendi tarzında iyi bir film. İzlememiş olanlara veya hatırından çıkmışlara bir hatırlatma. Kısaca New York’ta yaşayan iyi uzaylılar, kötü uzaylılar ve insan ajanlar arasında geçen olaylarJ Film adını bu ajanların teşkilat isimlerinden alıyor. M.I.B ajanı olarak seçilen Will Smith  usta ajan Tommy Lee Jones ile birlikte MIB karargahına gidiyor. Usta ajan çevreyi tanıtıyor. Etrafta onlarca ajan, değişik alemlerden gelmiş farklı yapılarda yüzlerce uzaylı, uzaylıların dünyaya ziyaret için kullandıkları yerler, araştırma mekanları, ajanların odaları vs. vs. Kimi uzaylılar bu mekanda çalışıyor, kimileri ziyaret için gelmiş, kimine insan görüntüsü veriliyor dolaşım izni için. Görsel bir şölen. Benim aklıma bir çengel gibi takılan sahne ise:

     Usta ajanımızın odasına giren Will kardeşin masada gördüğü bir şey ilgisini çekiyor. Hepimizin muhakkak görmüş olduğu bir cam küre. İçinde Noel Baba, dans eden bir çift gibi figürlerin olduğu sallayınca kar yağıyormuş gibi parçacıkların sağa sola savrulduğu içi sıvı dolu küreler vardır ya, işte öyle bir şey. Tek fark bu kürenin içi görünmüyor. Sanki bu küreye sıvı değil duman doldurulmuş. Yanından geçerlerken geriden gelen Will kardeş masadaki bu küreyi merak edip parmağı ile dokunuveriyor. İşaret parmağı ile minicik bir dokunuş, o kadar. Zararsız, sadece merak. Yok hayır küre yere düşmüyor. Hayır kendi eşyalarımızı ve başkalarının eşyalarını özenli kullanmalıyız kazanımını anlatmak için bir örnek de değil ne yazık ki.

     Bunu yaptığı anda kamera iç açıya geçiyor, kürenin içinden çekiyor: Gökyüzünden küreye uzanan devasa büyüklükte bir parmak hayal edin. Bu parmak kürenin içindeki bir okyanusa veya denize giriyor ve ardından korkunç bir tsunamiye neden oluyor. Sahilde kaçışan minicik uzaylı yaratıklar Mahvolduk Mahvolduk diye bağırıyorlar. Bir bardak kadar olmayan suyun yarattığı dev! dalgalar minicik dünyalarını yıkıyor. Usta ajanımızın sakın o küreye dokunma uyarısı bir saniye geç geliyor. Bir saniye! Parmak gidiyor küreden. Mekanı tanıtmaya devam ediyor ajanımız.

     Belki komik bir sahneydi ama aklıma kazındı işte. Meraklı bir parmağın hayatımızda dokunmaması gereken bir yaranın kabuğunu kaldırması geldi aklıma. Hoş gelmedi.

     Hayat size ne öğretmiş, nelerle sınamış, hangi tecrübelerden geçirmiş olursa olsun olun bir meraklının yaranızın kabuğunu kaldırması veya ufak bir dokunuşu iç dünyanızda nasıl depremlere, tsunamilere yol açabiliyor. Hadi büyüdük, büyük ekonomisi olan devletler gibi Yaralarımızı en kısa zamanda sarabilecek güçteyiz açıklaması yapacak yetkilileriz!!!

     İşaret PARMAĞINI o küçücük burun deliğine sokmaya çalışan miniğimizi uyardığımızda nasıl bir gök gürültüsüdür acaba duyduğu? PARMAK kaldırmayı öğretirken kaç tane deprem yarattık acaba? Başarısını gösterirken birinin, başarısız olanın dünyasına görünmeyen diğer PARMAĞIMIZI soktuk mu acaba? Mesleğimizin ilk yıllarında kaç yüreği yıktık acaba?

     Ben bunların hiç birini yapmadım diyebilen PARMAK kaldırsın lütfen.

 

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...