BAĞ KURAN ÖĞRETMEN
BAĞ KURAN ÖĞRETMEN
Eğitimcinin temel hedefinin sınıfında tam öğrenmenin gerçekleşmesini sağlamak olduğunu düşünecek olursak, bunu nasıl ve neler yaparak gerçekleştirebilir?
İletişim becerilerini etkin kullanmak, sınıfındaki sosyal ağları tanımak, bireysel özellik ve ihtiyaçlara duyarlılık, ders tasarımında bireysel farklılıkları dikkate alan bir yapı kurmak, dediğinizi duyar gibiyim.
Temel iletişim becerileri üç grupta ele alabiliriz.
-Karşımızdakini dinlemek.
-Kendini tanımak.
-Kendini doğru ifade etmek.
Her bir başlığı ayrıntılı olarak konuşmak, her birini öğrenciyle bağ kurmaya yönelik temel eğitimcilik becerileri olarak tanımlamak mümkün. Öğrenmenin psikososyal açıdan tehditkâr olmayan ortamlarda daha kolay gerçekleştiğini biliyoruz. Duygusal güvenlik içinde hisseden öğrenci kolay öğreniyor ve öğrendiklerini yeni durumlara transfer edebiliyor. O halde; Bağ kuran eğitimcinin ilk eyleminin duygusal güvenlik sağlamak olduğunu söyleyebiliriz.
“Duygusal güvenlik sağlamak” söylemesi kolay, peki gerçekleşmesi? O kadar kolay mı? Neler söylemek istersiniz?
Akran etkisi, aile tutumları, okul vizyonu, öğretmen tutumları, her birinin olumlu veya olumsuz etkilerinden söz edebiliriz.. Bütün bu faktörlerden etkilenen ve etkileyen olarak eğitimci nelere, nasıl odaklanabilir? Sınıfında duygusal güvenliği nasıl sağlayabilir? Sizin yanıtlarınızı duyabilmek isterdim.
Örneğin; kendisini tanımakla başlayıp, Liderlik becerilerini geliştirebilir. Kendi tutumlarının farkında olmak (Tavizkar, baskıcı, demokratik tutum), güçlü ve gelişime açık yönleri, ilgi alanları, zaafları vb. hakkında düşünebilir yakın çevresinden, meslektaşlarından geri bildirim isteyebilir. Liderliği taraftar edinebilme yeteneği olarak tanımlayan uzmanlar var. Öğrencilerini tanımak ve onlarla bağ kurma konusuna öncelik verebilir. Ders tasarımı yaparken farklı ihtiyaçları dikkate alabilir, bireysel farklılıkları dikkate alan ders tasarımının, ihtiyaçlara duyarlılığın, sınıf içi etkileşimi olumlu desteklediği için başarıyı getirdiği biliniyor. Elbette veliyle iletişimi, bilgilendirme ve veli eğitim çalışmalarını da ekleyebiliriz.
İnsan ilişkilerinde bağ kurmayı kolaylaştıran demokratik tutum, sınıfta da öğrencinin duygusal güvenliğini destekleyici etkilere sahip olabilir. Demokratik tutum dediğimizde gözlenebilir davranışlar olarak şunlar dikkate alınabilir.
Birey olarak kabul etmek: Çocuğunda hak ve sorumlulukları olduğunu kabul etmektir. Kendi düşüncelerini isteklerini ifade etmesini, dinlemeyi, teşvik etmeyi ve yaşına uygun sorumluluklarını yerine getirmesi için destek olmayı içerir. Sınıfta alınan kararlarda öğrencilerin fikrini almak belirli sorumluluklar almasını sağlamak, öğrenciye önemsendiğini ona değer verildiğini hissettirir. Örneğin ödev verirken kişisel özellikleri dikkate alıp, seçenekler sunarak (yapılabilecek alternatifler) arasından bir tanesini seçmesini isteyebilirsiniz.
Yakın ilişki kurmak ve uygun ifade: Öğrenciyken öğretmeniyle birlikte oynadığı oyunları, yaptığı sohbetleri hatırlayan var mı? Neler hissederdiniz?
Öğrencilerle uygun zamanlarda sohbet etmek, ona onun yaşındayken oynadığınız oyunlardan, arkadaşlıklarınızdan, ilginizi çeken konulardan bahsetmek sizi yakınlaştırır. Kendinizi, kendi istek ve ihtiyaçlarınızı anlatırken onları suçlamadan, yargılamadan, küçümsemeden, duygu ve düşüncenizi açıkça ifade etmeniz ilişkinizde yakınlık geliştirir. Örneğin bir ödevini eksik yapmış veya sınavda istediği başarıyı gösterememiş bunun için üzülen çocuğu, merak etme senin bu ödevi tamamlayacağına, sonraki sınavda başarılı olacağına inanıyorum diyerek teselli etmek yerine, onun kendisini anlatmasına izin vermek, dinlemek ve duygularını anlamak yakınlık geliştirir. Sizin için anlamsız, saçma gelse de öğrenciniz için anlamlı olan filmler, müzik grupları, bilgisayar oyunları, arkadaşı hakkında konuşmak onu dinlemek yakınlık duygusunu arttırır. Böylece çocuk derdim sıkıntım, sevincim benim dünyam öğretmenim için önemli mesajını alır.
Sınırları ve kuralları belirlemek: Okul kurallarının yanısıra sınıf kurallarını öğrencilerle birlikte oluşturmak önemli bir başlangıç olabilir. Çünkü çocuklar büyürken sınırlara ihtiyaç duyar. Demokratik tutumda sınırlar, öğretmenin sınıf için çizdiği çerçeve ve sınıfla birlikte oluşturduğu kurallarla oluşur. Bu sayede öğrenciler bu sınırlar içinde özgürce hareket eder. Kural koyarken öğrencilerin yaş dönemi özellikleri dikkate alınıp, açık net ve anlaşılır biçimde anlatılmalıdır. Sağlık ve güvenlikle ilgili kuralları öğretmenin belirlemesi ve öğrencilerin anlamasını sağlaması önemlidir.
Tutarlı olmak: Kurallar öğretmenin o anki ruh haline göre değişmemeli, çocuk yaptığı davranışın sonucu hakkında fikir sahibi olmalıdır. Neden sonuç ilişkisi kurarak davranışlarını geliştirmesi buna bağlıdır. Belirlenmiş kuralları tutarlı olarak uygulamak sınıfla çalışma yapan diğer meslektaşları bilgilendirmek de tutarlılık için önemlidir.
Olumlu ve yapıcı düşünmek: Öğrencinin olumlu davranışlarından yola çıkarak olumlu yönde gelişeceğine inanmak onun gelişimini destekleyici olacaktır. Çocuğun ya da karşınızdaki kişinin öncelikle yapamadıklarına, olumsuz davranışlarına değil, yapabildiklerini, olumlu davranışlarını fark etmek ve ilişkiyi bu yönde başlatmak yakınlık duygusunu ve güveni destekleyicidir. Çocukların yaptığı davranışların (olumsuz da olsa) bir nedeni olduğunu hatırlamak davranışa müdahaleyi olumlu sonuçlandırır. (Ege’nin bir köyünde görev yapan öğretmenin çocuğu kazaklarının kollarını yıpratıp deliyor. Yeni kazak aldıklarının ertesi günü kazak yine delinmiş görünce çocuğa kızıyorlar. Ama çocuk bu tutumdan vazgeçmiyor. Sonra bir gün oyun oynarlarken çocuk arkadaşlarımın kazakları eski, benimki de eskisin beni oyuna alsınlar diye yapıyorum diyor. ) Çocuğun davranışlarının ardında yatan nedeni anlamak için, O’nu birey olarak kabul edip, olumlu ve yapıcı düşünmek, iletişimi devreye sokup dinlemek soruna çözüm odaklı yaklaşımımızı destekler.
Demokratik tutum sergileyen öğretmen, öğrenciyi birey olarak kabul eder ve bu tutum aracılığıyla sınıfta olumlu öğrenme iklimini geliştirir. Bu görüşümü desteklediğini düşündüğüm bir araştırma alıntısına yer vererek, devamı gelecek yazıda yorumlarınızla zenginleşecek diyorum.
(Rosenthal ve Jacobson, 1968 kaynak www.kisiselbasari.com).
Rosenthal iletişimle ilgili yapılan araştırmalar içinde en önemlilerinden birini Sınıfta Pygmalion adlı kitabında sunmaktadır. Rosenthal ve Lenore Jacobson’ın 18 öğretmen ve 650 çocuk olan bir ilkokulda yaptıkları çalışmalarda, her sınıftan eşit sayıda öğrenci rastgele seçilmiş iki gruba ayrılmıştır. Araştırmada Rosenthal öğretmenlere, bazı öğrencilerin diğer bir grup öğrenciye göre daha yüksek potansiyel gösterdikleri belirtiyor. Gerçekte çocuklar rastgele seçilmiş bile olsalar, okulda geçirdikleri bir yılın ardından görülüyor ki: yüksek potansiyele sahip olduğu belirtilen sınıfta olan çocuklar genel zekâ testlerinden ortalamanın üstünde puanlar alırken, diğer grupta yer alan çocuklar için önemli bir değişim söz konusu değil.
Rosenthal’a göre, öğretmenlerin yüksek performans beklentisi, öğrencilerine söyledikleri, yüz ifadeleri, beden dilleri gibi sözel ve sözel olmayan çeşitli yollarla iletilmiş olabilir. Bu deneyde her iki grup arasında öğretmenlerin öğrencilerle geçirdiği süre açısından bir fark bulunmamaktadır, ancak öğrencileri ile kurdukları ilişkinin niteliği daha farklıdır. Bu şekilde gruba hissettirilen olumlu beklentinin öğrencilerin benlik kavramları üzerinde etki etmiş ve motivasyonlarını, kavrama becerilerini yükseltmiş olduğu düşünülmektedir. Böylelikle gelişen olumlu beklentileri öğrenmelerini desteklemiştir.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...