BİR ZAMANLAR ANADOLU'DA-Vol.1 Mustafakemalpaşa/BURSA
"hayat,fena halde futbola benzer" (1)
I
Bir eğitim güncesi ne zaman başlar? Eğitim verildiğini öğrendiğiniz zaman mı, diğer eğitimcilerle tanıştığınız anda mı, yoksa okula adımınızı attığınızda mı? Sizi bilmiyorum ama benimki her gün önünden geçtiğim ve evime yürüme mesafesi ile üç(3) dakika olan Atatürk İlk-ortaokulu olacağını öğrendiğimde başlamıştı. Ev sahibi takım olmanın verdiği rahatlık, taraftar desteği, zemine yabancı olmamayı da işin içine kattığımızda birçok iyi değişkenin bir arada olması moral motivasyonumu yukarıya taşıyordu da… İşte tam da burada bir gözlemci eğitimci olduğumu hatırlıyor ve performansı mı belirleyecek olan en önemli şeyin ne olduğuna geliyoruz. Bu ne deplasman ne de ev sahipliği ne de zemin meselesi… Bu,kesinlikle iyi bir teknik direktöre sahip olup olmadığınıza getirir durumu ki ben olabilecek en iyi teknik direktörlere sahiptim.
İlk telefonu Kemal Hoca’mdan aldım. Malumunuz Avrasya Maratonu’nun hemen sonrası olduğu ve Kemal Hoca’mın branşının da beden eğitimi olmasından mütevellit biraz koşu üzerine konuştuk. Sonrasında eğitimle ilgili birkaç ufak detaydan sonra eski bir futbolcu olduğunu gösterircesine Messivari bir şutla avladı beni Kemal Hoca:
Kurt kze: -Eee hocam,hangi konuları anlatıyorsun?
Şapşal kze adayı: (hönk!evet tam olarak bilinç akışımda bu ses duyuldu sayın okur.Akabinde Erdal Bakkal tarzı küçük çaplı bir cinnet ve kendini toparlayıp gevelenen küçük bir cümle)
-Tabi hocam yani…siz..hangisi derseniz…tabi ben ..şimdi..sizin için hangisi uygunsa…
(telefondan gelen gevrek kahkahalar yediğim ilk golün habercisiydi)
Kurt kze: -İlahi hocam ,sen de…Şaka yahu (devam eden kahkahalar)
İşte o zaman anladım dirençle baş etme daha eğitim başlamadan başladı. Demek ki eğitim, görevlendirme haberini aldığın gibi başlıyordu. Oğlum sezer, kafayı topla, kendine gel bir daha böyle gol yeme!
Şapşal kze adayı -Şaka…Ayyy! İlahi Kemal Hocam…Şaka…ha ha ha…Vay be! Şaka
… derken konuşmamız sona erdi. O akşam evime dönerken Atatürk İlk-Ortaokulu gözüme bir başka göründü. Otobüsten inip “sen mi büyüksün ben mi ?” muhabbetini yapıp motivasyonumu tavan yapsam mı diye düşündüm ama içimde kıpırdanan Rocky Balboa’ya dur deyip evime doğru yol aldım.Eğitim geliyor,neler yapmalıyım telaşı bünyede zuhur etmişken bir telefon daha ve Nihan Hoca.E-Kampüs’ün aktif insanı karşımda.Giriş konuşmasından sonra
Kurt kze II —Sorun davranışlar ve Dirençle baş etme sendeymiş Kemal Hoca söyledi.
Bu soru mu yoksa bilgilendirici cümle mi tespit edemediğim kelimeler bütününe “Anatolian boys this legs don't eat” (2) gibi facia bir çeviri ile cevap vermek ve Nihan Hoca’mın tüm meslek yaşamını hedef almak istedim ama o benim en nihayetinde öğrenme yoldaşımdı. Ben bir çaylaktım. Sustum ama kibarca belirttim:
Şapşal kze adayı-Nihan Hoca’m,o bir defa olur.Kemal Hocanın ” kek”i güzeldi.Artık sizinki başka sefere...
Güzel konuşmalar, eğitim öncesi skype toplantısı derken geldi çattı maç günü.
Arkadaşlarımız maçın özet görüntülerini hazırlarken siz Sayın Okur bir kahve molasına ne dersiniz?
II
İşte maç sabahı, Kemal Hoca’m ile konuşuyorum telefonda. Buluşma ayrıntıları, onları nereden alacağım filan…sonra Kemal Hoca’m diyor ki :
—Sezer Hoca’m seni nasıl tanıyacağız?
Bu sorunun gerçek cevabını onları gördüğüm anda buluyorum. Bir cumartesi gününde, sabahın köründe birbirini gördüğünde yüzlerinde kocaman bir gülümse beliren kaç tane iş arkadaşı var bu ülkenin sokaklarında? İşte biz birbirimiz böyle tanıdık. Bizi biz yapan o sıcak, kocaman gülümsemeden.
Gülümsemenin rehavetini çabucak atıp öğretmenlerimiz gelene kadar hızlı, pratik yalnız telaşa düşmeden hazırladık eğitim ortamımızı. Öğretmenlerimiz yavaş ve ürkek bir şekilde sınıftaki yerlerini aldılar. Artık sabırsızlıkla başlama düdüğünün çalmasını bekliyorduk. Saha, hava, oyuncular her şey ama her şey Öğrenen Lider Öğretmen Semineri için o kadar müsaitti ki bunu gören hakem de bize acıdı ve Nihan Hoca’mın topa vuruşu ile eğitim başladı.
Girişin olası gerginliği Nihan Hocanın usta işi sıcaklığı ve samimiyeti ile en aza indi ve eğitim kendine yakışır bir şekilde başladı. Akabinde eski futbolcu kimliğini unutmayan Kemal Hoca’m topu,anla-yansıt, empati, sen dili-ben dili, olumlu ifade, destekleyici cümlelerle kanatlara doğru taşıyarak oyunu açtı. Katılımcılarımız da yavaş yavaş sabah mahmurluğunu üzerlerinden atıp oyuna ortak olmaya başladılar. Sabah oturumu, oyunlarla geride bırakılan rehavetle birlikte tam gaz devam etti. Özellikle katılımcıların oyunlara iştahlı iştiraki eğitimi daha da güzelleştirdi. Bir zamanların şahane ikililerinden olan Uche-Högh misali Nihan ve Kemal Hoca’m “Oyun geriden kurulur.” düsturunu benimsemişlerdi. Tüm modüller hiçbir ayrıntı atlanmadan, katılımcıların aktif katılımıyla işleniyordu. Öğleden sonraki oturumda katılımcılarımızla iyice yakınlaşmış, takım olmuştuk. yeni, güzel bir şey yaptığının farkında olan eğitimcileri izlemek aynı anda Pele,Best,Maradona,Messi ve Ronaldo’dan oluşan bir takımı izlemek gibi bana büyük bir zevk veriyordu.Tabi ki artık Nihan ve Kemal Hoca’mı katılımcılarımızın da desteği ile rakip sahada izliyordum.Gole yakın oynuyorlardı .En güzeli ise iki eğitimci arasındaki tarifi zor,gözlemlemesi zevkli iletişimdi.Öyle ki göz teması bile kurulmadan sıradaki sunu sayfası açılıyordu.Yazı yazmak için tahtaya dönerken ise tahta kağıdının onları hazır beklediğine dair içlerinde en ufak şüpheleri olmuyordu.Çünkü birbirlerini çok iyi tanıyor ve nerede ne yapacaklarını çok iyi biliyorlardı.Bu da,seminer ve kzeler için öğretmenlerin gözünde “Abi,japonlar yapmış” tavrını daha da güçlendiriyordu.
Tabi bu manzaradan sonra her genç kze adayı gibi benim de aklımda şu soru geliyor:
”Acaba, büyüyünce,ben de böyle bir kze olabilecek miyim?”
Gün, kahveye eşlik eden çıkış biletleri ve güzel bir geri bildirim örneği ile son buluyordu. Onları Bursa’ya yollarken ben ufaktan evimin yolunu tutuyordum. Cebimde birikmişleri, demlenmeye bırakıp kafamın içinde, iyi bir şeyin parçası olmanın huzurunu ruhumun en derinimde hissederek içsel ödüllerin şahı ile dinlenmeye çekiliyordum.
Maç özetinin ilk bölümü bitti Sayın Okur, ikinci bölüme geçerken kahveni tazelemeye ne dersin?
III
Hava Nazım Usta’nın “Bugün Pazar/bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar” şiirine nispet yaparcasına güzeldi. Okul bahçesine girdiğimizde birkaç katılımcı haricinde çoğunluk içerideydi. Eğitim zaman yönetiminde hiçbir sıkıntı yaşamadan başladı. Çirkin Ördek Yavrusu’ydu Pazar günü açılışını yapan. İlk eğitimimi aldığımda da fark etmiştim. Yaşı kaç olursa olsun masallar herkesi mutlu ediyordu. Geçmişte kalan, çok tozlanan o günlerin üzerine doğru bir “üff” yapılması bile insanın ruhuna ne kadar da iyi geliyordu. Çirkin Ördek Yavrusu içinde bulunan aus’lar,kus’lar ve daha nicelerini bulmak;katılımcılara,başarının verdiği o ince tatmin duygusunu hissettiriyordu.Akabinde günün ilk arası geldi. Katılımcılardan sonra dışarı çıktık ve eğitimin ilk meyvesini gördük. O ana kadar gruplar halinde parça parça oturan katılımcılar, ilk defa kocaman bir masanın toplu bir şekilde oturuyorlardı. Etraflarında bayram kahvaltısını yapan bir ailenin neşesi ve huzuru vardı.
Katılımcılar, günün geri kalanında,biten modüller sonrasında beni çok mutlu eden şu tepkiyi veriyorlardı:
“Bitti mi? Ne çabuk!”
Günün sonuna geldiğimizde gördüğüm tablo şuydu:Minnet dolu gözler, iyi bir iş yapanın verdiği mutlulukla aydınlanan yüzler ve evlerinin yolunu kasıma aldırmadan kızıllığını yollara seren güneşle bulan mutlu, aydınlık öğretmenler...Ben ise günümü yine kahvelere eşlik eden şahane geri bildirim ve anketlerini merakla okuyan iki usta kze’nin yanında olmanın huzurunu hissederek bitirdim.
Maç sonucu ne dediğini duyar gibiyim Sayın Okur. Boşuna bekleme bu maçın bir kaybedeni yok. Kazananı ise çok….Sen,benden iyi bilirsin,kazanan kimler? Tek tek saymaya gerek yok. Yine de birini söylemden geçmemek lazım. Bu maçların en önemli kazananı bizi, katılımcı öğretmenlerimizi yarın sınıflarında, sıralarında, bahçe kapılarında bekleyen ülkemin aydınlık yüzleri çocuklarıdır, çocuklarımızdır. Bundan gayrı ne ister bir insan?
-Teşekkür -
Bizi kusursuz bir şekilde karşılayan,ağırlayan ve harika bir eğitim katılımı gösteren Atatürk İlk-Ortaokulu idaresine ve öğretmenlerine,
İlk eğitim deneyimimde tüm tecrübelerini benimle paylaşan ve bana kusursuz bir gözlem imkânı sağlayan Nihan TOPTAN ve Kemal AKAR’a binlerce kez teşekkür ederim.
1) Dar Alanda Kısa Paslaşmalar http://www.imdb.com/title/tt0265144/
2)”Yer mi bu ayakları Anadolu çocuğu” manasında İngilizce yazılmış bir kamyon arkası yazısından alıntıdır.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...