KZE Mülakatlarının Ardından
-Merhaba Ceyla nasılsın?
Telefonun diğer ucundaki ses, her duyduğumda beni heyecanlandıran tek kadın Göksel Karabulut’a aitti.
-Sana bir teklifimiz var.Ankara’da yapılacak olan KZE mülakatlarına davet etmek istiyoruz.Fakat resmi izin ayarlanamadığından gelmende bir sorun olur mu?...
Ben ilk cümleyi duyduktan sonra diğerlerini umursamamıştım bile. Tabiki katılmak isterdim.İzin falan da önemli değildi.
-Perşembe mi Cuma mı gelmek istersin? Diye devam etti Göksel.En sonunda Perşembe gününe karar vermiştik.
Her zaman mailime gelen saha eğitim programlarıyla mutlu olan ben şimdi bu haberle uçuyordum.Yıllar önce mezun olduğumda bir kere mülakata girmiş,ardından geçen yıl ÖRAV mülakatına katılmıştım.Aradan tam bir yıl geçmiş şimdi adayların karşısına vakfın bir bireyi olarak ben de orada görev alacaktım.
Mülakata bir hafta vardı .Çok heyecanlıydım.Zaman zaman vakıftaki diğer arkadaşlarıma gelen görevlerden biri bu sefer bana gelmişti.En iyi şekilde hazırlanmalı,üzerime düşen görevi en iyi şekilde yapmalı,en önemlisi bu tecrübeden faydalanmalıydım.
Araştırmaya başladım. Mülakatlar nasıl yapılır? Neler sorulur? Adaylara davranışlar, yaklaşımlar nasıl olur?
Evet, 9 Aralık 2010 saat: 9 yer: Garanti Bankası Ankara Genel Müdürlüğü,
Her zaman kişiliğine saygı duyduğum, olaylara bakış açısına ve bilgisine sürekli şaşırdığım, hafızasına hayret ettiğim Kayhan Karlı,
Alanya eğitiminde ilk tanıştığım günden itibaren sıcaklığına, duruşuna, konuşmasına, cümleler arasında verdiği küçük molalara hayran olduğum Esra Sagol,
Neşesi, enerjisi, ince nükteleri ile sorgulayan ifadesi ve Cem Karaca tarzıyla beğendiğim Tuncay Akçadağ,
Cıvıl cıvıl gülümsemesi ve kariyeri için gösterdiği gayreti ile takdir ettiğim Esra Töre, ile birlikte bize katılacak meslektaşlarımızı bekliyorduk.
Beklediğimize değdi doğrusu.Gün boyunca sempatik, güleryüzlü,iletişime açık,sorunları fark edip çözmeye gönüllü meslektaşlarımızla tanıştık.Farklı bakış açıları ,zekanın yaratıcılıkla harmanlandığı, krizlerin fırsata çevirildiği durumları gördük. Farkettim ki yalnız değiliz , doğru yoldayız, ışığımız çok büyük ve bizim ışığımıza ihtiyaç duyan çok kişi var.
Gün boyunca yapılan görüşmeler arasında verdiğimiz kısa molalar ve öğle yemeğinde sohbet etme fırsatımız oldu.Her sohbetimiz bizi eğitime,daha neler yapabiliriz, neler üretebiliriz,nasıl daha aktif olabiliriz konusuna götürüyordu. Elimizde bir eğitici klasörümüz vardı.Her hafta bunu değişik illerdeki meslektaşlarımızla paylaşıyorduk. Buralardan aldığımız örnekleri e-kampüs de daha fazla paylaşabilirmiydik? Örnek ders akışları planlanlayarak yurdun dört yanındaki öğretmenlerimizle bilgi alışverişinde bulunamazmıydık? Kendi ilimizdeki KZE arkadaşlarla belirli aralıklarla bir araya gelip küçük çalıştaylar düzenleyemezmiydik?
Bütün bu sorular ve neler yapabiliriz diye düşünürken, hayatımızın her alanındaki öğrenmelerde bir akış ve bu akışın 4 aşamasını farkettim.Elimizdeki kılavuz sadece bir öğretmen kılavuzu değildi.Telefonun sesiyle başlayan bir öğrenme, bilgi edinme sürecine girmiştim ve bu aşamaları tek tek yaşamıştım.Gökselin “teklifimiz var” demesi benim merakımı uyandırmaya hatta tavan yapmasına yetmişti.Arkasından “Mülakata Perşembe mi Cuma mı gelmek istersin?&rd