Okullarda Değişim Nasıl Sağlanır
Okullarda Değişim Nasıl Sağlanır?
Türkiye’de okul reformu genellikle şöyle işliyor.
Yukarıdan bir uygulama ya da proje talimatı geliyor; okul müdürü, müdür yardımcısını ya da çalışkan bir kaç öğretmeni görevlendiriyor ve proje uygulanıyor.
Projenin kaynağı değerler ya da inançtan ziyade, talimat olduğu için projede ‘mış gibi’ yapılıyor.
İnançsız başlayan bir çalışma da verim getirmiyor.
Bundan dolayı öğretmenlerin haklı olarak değişime inancı az.
DEĞİŞİM NASIL OLUR?
İlaçları kullanmazsa öleceğini bilen yüzbinlerce kalp hastası ilacını kullanmayı ve yaşam tarzını degiştirmeyi reddetmektedir.
Değişim bu kadar zor iken, talimatlar ile öğretmenlerin değişeceğini beklemek biraz naif bir düşünce.
Değişim böyle mümkün olsaydı, sigara içenler bir seminer ile sigarayı bırakırdı.
ÖĞRETMEN LİDERLİĞİ
Bundan dolayı 3 yıl önce Maltepe İlçesinde, TEV’in sponsorluğunda öğretmen liderliği programını başlattık.
20’den fazla okulda, öğretmenler değerlerini keşfedip, değişimin nasıl sağlanacağını öğrendi ve okul reformunu gerçekleştirdi.
Proje yavaş yavaş tüm ülkeye yayılıyor. Ama Konya’da bir din kültürü öğretmeni ile tanışınca farkettim ki Türkiye’nin her yerinde değişim sağlayan lider öğretmenler zaten var.
Önemli olan bu lider öğretmenleri bir araya getirip ülkece bir eğitim reformu başlatmak.
BİR DEĞİŞİM ÖYKÜSÜ
Musa Mert öğretmen, Ayşe Hüseyin Özkan İlköğretim Okulunda görev yapan sıradışı bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni. Kardeşim kendisinden ‘lider öğretmen’ diye bahsedince tanışmak istedim.
Musa öğretmenin iki önemli değeri var. Çocuklara kitap sevgisini kazandırmak ve onları erdemli bireyler olarak yetiştirmek.
Bu değeri açısından diğer öğretmenlerden ayrılıyor mu? Hayır.
Ama onu farklı kılan başka bir yön var. Bu değerini hayata geçirmek için bütün şartlarını zorlayıp; iki proje hayata geçiriyor ve bu projede de değişimin tüm yöntemlerini kullanıyor.
Bunu sağlamak için Musa Öğretmen okulda Kitap Dostları Topluluğu kuruyor.
KİMLİK KAZANDIRMAK
Değişim sürecinde insanlara yeni bir kimlik kazandırmak çok önemli. ‘Bu durumda benim gibi bir kişi ne yapar?’ sorusunu sordurmak.
Ama bu topluluğa her öğrenci giremiyor. Belirli şartları karşılamaları gerekiyor.
Bu şartları karşılayan öğrenciler kendi çabalarından dolayı hak kazandığını düşündüğü için topluluğa girince yeni bir kimlik kazanıyor: kitap okuyan öğrenci kimliği.
Belirli aşamalardan geçtikten sonra üye olabildikleri için de topluluğa bağlılıkları artıyor.
SİMGE
Nasıl her topluluk üyesi (okul, kulüp ya da din gibi) bir simge kullanıyorsa, bu topluluk da bir rozet kullanıyor. Kitap okuyan öğrenci kimliği daha da pekişiyor ve bağlılık artıyor.
TAKİP
Dahası bir de takip mekanizması kuruluyor. Topluluğa üyeliğinizin devam etmesi için şartları korumanız gerekiyor: Ayda iki kitap okumanız, not ortalamanızın 55 üstü olması ve genel ahlak kurallarına uymanız.
Topluluktaki öğrenciler ile de sayısız etkinlik yapılıyor. Kitap okunuyor, söyleşiler yapılıyor, yazarlar davet ediliyor, geziler yapılıyor.
Musa öğretmen yönetimin de desteğini alıp meslektaşlarını da sürece dahil ediyor.
SONUÇ
Okuma oranında inanılmaz artış oluyor.
Okul kütüphanesindeki kitap sayısı 200 civarında iken, kitap okumaya artan talep sebebiyle 1800’e çıkıyor.
Çocukların entellektüel seviyesi artıyor. Özgüven kazanıyorlar. Yılda 100’den fazla kitap okuyan öğrenciler var.
Şimdi bu projeyi başka okullara yayma çabasındayım, diyor Musa Öğretmen.
Musa Öğretmen bununla kalmıyor. Bir de Erdemliler Topluluğu kuruyor.
ÖĞRETMEN LİDERLİĞİ
Bakın, bir öğretmen ne talimat ile ne zorlama ile sadece kendi değerlerinden dolayı, bir hareket başlatıyor ve fark yaratıyor. Değişimin yöntemlerini kullanıyor. Bunu da heyecanla yapıyor.
Okul müdüründen de çok destek görüyor.
Öğretmen liderliği dediğimiz ve okulları geliştirecek yöntem budur. Müdürün görevi de öğretmenleri bu yolculuklarında desteklemektedir.
Bu şekilde çalışan binlerce öğretmenimiz var.
Öğretmen liderliği benimsenirse, okul reformu gerçekleşecektir.
Özgür Bolat-Hürriyet
Bu zamanda öğretmen olmak zor. 1960’larda değiliz. Sadece okuma yazmayı öğreterek ya da ders anlatarak, bir iki bağırıp çocukları susturarak iyi öğretmen olamayız. Teknolojinin değişimiyle yaşantımız da değişmeye başladı. Önümüzde hiçbir şeyi beğenmeyen, elindekiyle yetinmeyen sürekli tüketmeye alışmış bir gençlik var. Bunun yanı sıra “Hocam, eti senin kemiği benim” diyen bir veli profili de yok artık.
Aslında çok gerilere gitmeye de gerek yok. Okuma-yazma öğretim yöntemimiz değişti. Güzel yazı dersleri tarihe karışarak bitişik eğik yazı kullanıyoruz. Fatih Projesi hayat buluyor (her ne kadar eleştirilse de) Hangi proje olursa olsun değişmeyen tek şey, o projeyi yönetecek uygulayacak “öğretmenler”.
Nitelikli çocuklar, iyi bir gelecek nesil istiyorsak, gelecek nesli şekillendirecek öğretmenlerin de nitelikli olması gerekiyor. Öğretmen de değişmeli. Daha çok okumalı, iyi bilgisayar kullanabilmeli, en azından bir yabancı dil konuşabilmeli. Bu konuda pek çok şey sayılabilir. Tabi bu saydıklarımın olabilmesi için iyi bir bütçeye sahip olmak gerekir ya da hizmet içi eğitim kurslarının daha nitelikli hale dönüştürülmesi gerekir. Tabi her şey sadece öğretmenden de beklenmemeli. İyi bir eğitim öğretim bence bir ekip işi. Öğretmen, okuldaki diğer öğretmenler, idareciler ve aile. Bu çarklardan biri bozuk olduğunda işler bir hayli zorlaşıyor.
Öğretmenlik aslında zaman içerisinde öğrenilen bir meslektir. Bilgilerinizi, deneyimlerinizi üzerine ekleye ekleye ürettiğiniz bir iştir. İyi bir öğretmen, okulunu bir gül bahçesi, öğrencilerini birer gül olarak gören, o güllere iyi bakan ve koruyandır. Güzel açan güllere heves ettiği gibi açamayan, çabuk dökülen güllere de aynı hassasiyeti gösterendir. Hayat ve olaylar karşısında öğrencilerine yön veren, hedef gösterendir.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...