Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
HEREKE DE BİR AV HİKÂYESİ (ZAMANIN SAKLADIKLARI) 2 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

HEREKE DE BİR AV HİKÂYESİ (ZAMANIN SAKLADIKLARI)

HEREKE DE BİR AV HİKÂYESİ (ZAMANIN SAKLADIKLARI)

1968 Yılının sonbaharı. Köyde ikinci ders yılı başlangıcındayım. Cuma’dan başlayan düğünün son günü Pazar. Öğleden sonra Gelemiç köyünde öğretmenlik yapan Osman isimli arkadaşımdan aldığım su borusundan Beşikdüzü yapısı ağır tek kırma tüfeğimi aldım, köyün batısındaki, mezarlık üstü bağ aralarında bağlardan otlana otlana ava çıktım. Küçük ama şirin bu bağ aralarında arada keklik sürülerine rastlanırdı.

Kızlçukur yönüne doğru ağır ağır ilerliyordum. Bağlarda asma yaprakları sarı ve arada bakır rengine dönüşmeye başlamış. Fundalıklarda ise yağ yapımında kullanılan Çitlembik ağaççıklarının güzelliği bir başka renk almıştı. Meramım av değil bağ aralarında bulunan müthiş lezzetli küçücük kavunlardan da otlanmaktı. Ben bağ üstlerinde gezerken köyün o zamanlar Kızılçukur yönünde hemen hemen son evi olan Mehmet ASLAN(Osman’ ın Babası) ın evinin yanından ise tam o sırada Kızılçukur yönünde kızlı-erkekli-davullu -zurnalı kalabalık bir grup konak uğurlamak üzere Kıran a(Gıran)doğru yürüyordu. O zamanlar konuklar kıranda davulla karşılanır, davulla uğurlanırdı. Köylülerim Kırana doğru giderken bende Kıranın üst tarafında kayalığın en yüksek yerinde oturdum. Konvoyu izliyordum.

Konvoy yaklaşınca ne olduysa kayalıkların altında 10-15 e yakın keklik kalktı, havalandı. Aceleyle tüfeğimi kaldırıp ateşledim. Sürüden bir keklik 20 metreden yüksek uçarken baş aşağı hasadı yapılmış taşlık tarlaya düştü.

Aşağıya indim. Kekliği aldım. Bu benim Hereke’de ilk avımdı ve onlarca insanın gözleri önünde olmuştu.!( yaşımı yeni bitirmiştim Ağustos’ ta. Gençtim ve tabii bu avı o atmosferde başarmak beni farklı davranmaya ister istemez itmişti. Köydekiler gibi yapıp kekliğin ayağını omuzuma taktığım tüfeğimin ucuna sokup muzaffer komutan gibi konak uğurlayanlara yakın ama paralel olarak yürüyüp köye indim.

Tabi doğru Laz’ın kahveye girdim. Oradakiler hep birlikte bir Oooo... çektiler. Rahmetlik Kara Hüseyin  kekliği eline aldı inceledi  inceledi, dudağından hiç düşürmediği Amerikan gazetesinde sarma , boru tipi sigarasından göbeğine düşen külleri tombul elleriyle silerken, zeytin gibi gözlerini büzerek iç çeke çeke güldü ve kahveye dönerek,

-Bu keklikte bir tane saçma izi yok. Zavallı Keklik konak uğurlayanlara öğretmeni utandırmamak için kendini feda etmiş, dedi. Kahvedekiler hem güldü, hem de merakla kekliği incelediler. Ben de inceledim hiç bir iz bulamadım.

Kendi kendime "Ne olursa olsun bir keklik avladım ya" düşünerek tam kalkıp eve gidecektim ki avcıların şahı Demirci (Yanılmıyorsam Mustafa) imdadıma yetişti. "Hoca inanma bunlara mutlaka gözden bir saçma almıştır, onu göremezsiniz" dedi de gururumu biraz kurtardı.

O akşam bazı eklemelerde yaparak Osman, Rahmetli Kara Hüseyin, Ali birlikte benim evimde güzel bir yemek te av eti niyetine karnımızı doyurmuştuk.

Eğer hatıralar ve özlemekle günler geri gelip o doğal ortamlara dönebilsem, o günkü insanların değerlerini hiç değiştirmemesi için var gücümle çalışırdım. Özlüyorum ama şimdilerde hayal kırıklığı yaşamamak içinde gitmeye korkuyorum... Toplumun bu müthiş değişimini maalesef hazmedemedi. SEVGİMLE KALIN. Ergin AKLYILDIZ

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...