Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
GÖKKUŞAĞI( “G”ençler-“Ö”Öğrenmiş çaresizler-“K”ıdemliler) 7 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

GÖKKUŞAĞI( “G”ençler-“Ö”Öğrenmiş çaresizler-“K”ıdemliler)

Evimizde ve okulumuzda bazen beni kimse anlamıyor veya kimse ile anlaşamıyorum diyerek sızlanıp dururuz. Bu sızlanmalar daha sonra şikayete zamanla yakınmalara dönüşür ve bulunduğumuz ortamdan, ortamlardan ve işimizden keyif almamaya başlarız.

Evimize baktığımızda üç kuşağın bir arada bulunduğu bir yapı ile karşılaşırız çok zaman. Yukarıdaki yakınmalardan kaynaklı olarak da sürekli bir memnuniyetsizliğin baş gösterdiği bir ortam çıkar karşımıza. Karmaşa durumlarının klasiği olarak da kim güçlü ise onun söyledikleri gerçekleşir. Kararları hep güçlü olan alır. Tek taraflı alınan bu kararlardan sonra da mevcut ortamda tatsızlıklar baş gösterir. Güçlü olan da dahil olmak üzere evdeki kafadan “Beni anlayan yok ki!” diye sesler duyarsınız.

Ortamı biraz daha genişletip çekirdek ailenin dışına çıktığımızda neler çıkar karşımıza? En basitinden ele alırsak cep telefonu ve bilgisayar kullanma konusunda torunların, ninelerine bir şeyler öğretmeye kalktıklarında her iki taraftan da sıklıkla “ay!”, “of!”, “aman!” sözcüklerini sıkça duyarsınız. 

Bir başka ortama bakalım şimdi de… Okulumuzdaki öğretmenler odasında durum nasıldır? En kıdemliler bir kıyıda(genellikle en güzel ve her yere hakim bir kıyıda) bir arada yer alırlar. Öğretmenler odasının bir tarafı onlara aittir. Odaya ne zaman gelseniz onları aynı yerde aynı kişilerle bir arada görmeniz mümkündür. Kolay kolay kimse ile konuşmazlar, soruları genelde onlar sorar ve sorulan soruları cevaplamadan önce şöyle uzun uzun bakarlar, düşünürmüş gibi yaparlar, küçümsermiş gibi yaparlar, canları isterse cevaplarlar, canları istemezse geçiştirirler. Bazen de "Boş ver. Bu kadar çok çalışma. Biz çalıştıkta ne oldu? Bak hala yerimizde sayıyoruz. Çok çalıştık da değerimiz mi bilindi." gibi ifadelerle kaçarlar…

Biraz kıdemlilerin bazıları ise kendilerince bir şeyler yapmaya çalışırlar, düşüncelerini kendilerine saklarlar yaptıkları onlara aittir, yaptıkları çalışmaları paylaşımdan yana olmazlar. Paylaşmaları demek doğru ya da yanlış olmalarına göre dönütleri işaret eder ve onların yaptıkları yanlış olamaz çünkü, olmamalıdır. Ne bilecektir ki başkaları, hele de gençler!

Az kıdemlilerin bazıları ise teknolojiyi çok iyi kullanırlar, sürekli sorgularlar. Yeni çalışmalar ortaya çıkarmak için çaba gösterirler. Gerçi bu grup da bütüne bakıldığında maalesef “uzaylı” olarak algılanır çok zaman…

Sanırım her kuşağın kendine göre ihtiyaçları ve beklentileri var ve bunların birbirlerinden farklı, ayrı ayrı olduğunu düşünebiliriz. Aşağıdaki tabloyu incelediğinizde kuşaklara göre ihtiyaçlarımızın ve beklentilerimizin farkına varabileceğimizi düşünüyorum.

 

Kuşaksal Beklentiler  ve İhtiyaçlar

Kaynaklarda “*” ile gösterilenler Carlson (2004), Dittman (2005) ve Lancester ve Stillman’dan (2002) alınmış;

“**” ile gösterilenler Wong ve Wong’dan (2007) alınmıştır.

Tablonun tamamı "Uyuyan Devi Uyandırmak" isimli kitaptan alınmıştır.

 *Baby Boomers

(1946-1964 arası doğanlar)

*X Kuşağı

(1965-1980 arası doğanlar)

**Y Kuşağı

(1981-1999 arası doğanlar)

Sıkı çalışmayla başarılı olurlar.

 

Güçlü ideallere sahiptirler.

 

İş hayatında kişisel zamanlarında uzun saatler ayırırlar.

 

Güç sahibi olmak için politikleşmişlerdir.

 

İyimserlik gösterirler ve her şeyin mümkün olduğunu düşünürler.

 

Değişiklik yapmak isterler.

 

Kendilerini kalabalıktan ayırmak için bir yarış içine girerler.

 

Bir alanda veya bir organizasyonda uzun bir dönem bir kariyer beklerler.

 

Kendilerini işlerinde ne yaptıklarıyla özdeşleştirirler.

Güçlü bir bireysellik sergilerler, işleri kendi istedikleri gibi yapmak isterler.

 

İhtiyaçları karşılanmazsa iş değiştirirler.

 

Yaşam kalitesini birinci sıraya koyarlar.

 

Hayatta bir denge isterler

 

Belirli bir organizasyona veya kariyere sadık değildirler.

 

Esneklik isterler.

 

Kendi yaşam dönemlerinde ortaya çıkan iletişim araçlarına karşı teknolojik bir ilgi sergilerler.

 

Gelişim yıllarındaki şiddet ve ekonomik bozulmalara bağlı olarak her şeye çare bulmayı öğrenmişlerdir.

 

Kurumlardaki ve aile içindeki tutarsızlıklar yüzünden şüphecilik sergilerler.

 

Kendilerine güvenerek hareket ederler ve diğer insanlara ve kurumlara güvenmezler.

Kendilerini çoklu görev yapabilen şampiyonlar olarak görürler.

 

Gerçekçi kendine güvenli ve yaratıcıdırlar.

 

Yüz yüze yerine teknolojik etkileşimleri tercih ederler.

 

Doğal olarak işbirlikçidirler ve öğrenmek için mesleki ve sosyal ağlara ihtiyaç duyarlar.

 

Küresel odaklıdırlar.

 

Sosyal bilinçleri vardır.

 

Bilginin paylaşılmasını ve karar vermeye dâhil olmak isterler.

 

Aileleri tarafından şımartıldıkları için olumlu geri bildirime alışıklardır, olumsuz geri bildirim şaşkınlığa yol açabilir.

 

İş yerinde çeşitlilik beklentileri vardır, onlar için standart budur.

 

Planlama, takımlar halinde çalışma ve grubun parçası olma beklentileri vardır.

 

Kendine güven sergilerler ve iş hayatında çeşitlilik isterler.

  Aklıma gelmişken şimdi; “Bu üç farklı kuşak öğretmen birlikte hareket etmiş olsalar okullar nasıl olur acaba?”…

Hepinizin ikinci öğretim döneminiz iyi geçsin.

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...