BEN, ÇİLLİ BİR HOROZUM :)
Kel Mahmut, İnek şaban, Tulum Hayri, Güdük Necmi’yi tanımayanımız var mı? Rıfat Ilgaz’ın karakterleri, Melih Kibar’ın sıcacık bestesiyle kült olmuş o filmi izlerken, Hayri’ye “tulum” denmesi, Necmi’nin “güdük” olması, olmazsa olmazlardandır. Neden? Çünkü umurlarında bile değildir. Böyle yansır seyirciye. Anlıktır örneğin, Şaban’ın “möööö” diyen arkadaşları karşısındaki alınganlıkları… Güler geçerler en fazla, biz de onlara.
Filmlerde böyle, peki ya gerçek hayatta?
“Bana dişlek diyorlar öğretmenim, çok üzülüyorum.”
“Dombili ne demek? Arkadaşlarım bana, o olduğumu söylüyor.”
“Çillerimden nefret ediyorum, kazınmaz mı bunlar? Çilli horoz demesinler artık bana.”
İsim takma, alay etme; eğitimin her kademesinde karşımıza çıkan sorunlardan biri. O zaman haydi başlayalım:
Hasan’ın yaşadıklarından bahsetmek istiyorum size...
“Hasan uzun boylu, zayıf bir çocuktu. Bir gün okula güzel bir çantayla geldi. Cem bakmak için çantayı Hasan’ın elinden çekip aldı. Hasan Cem ’e kızdı ve “Çantamı geri ver!” dedi. Cem “Al çantanı leylek!” diyerek çantayı yere attı. Bu olaydan sonra bazı çocuklar Hasan’a leylek demeye başladılar.”
Aaaaaaaaaa… sesleri.
“Ne hissetmiş olabilir acaba Hasan? Arkadaşları ona “leylek” demeye başladığında…”
-Kızmış olabilir, öğretmenim.
-Utanmıştır.
-Üzülmüştür bence... gibi yanıtlar tahtaya yazılır, tartışılır
“Peki ne yapmış olabilir, böyle hissettiğinde?”
-Öğretmenine söylemiştir.
-Tekme,tokat girişmiştir.
-Bir daha konuşmaz o arkadaşlarıyla.
-Hasan da onlara kötü söz söylemiştir.
Bu arada öğrencilerden biri;
-Erken yatana; tavuk, çok çalışana; inek, aklını kullanana; çakal, kıskanmayana; domuz denilen bir ülkede, insan olmak çok zor, öğretmenim de diyebilir, neyse ki benimkiler demedi. Tamam, konuyu kaynatmayalım…
Yanıtlar tahtaya yazılır, tartışılır.
"Başka seçenekleri de olabilir Hasan’ın. Başkalarına ve kendine zarar vermeden, kendi kendine bu durumla başa çıkabileceği…”
Önceden karton ya da A4 kağıtlara yazılmış taktikler, öğrencilerin görebileceği alana asılır.
- ·Seninle alay edenleri görmezden gel. (Orada yoklarmış ve onları duymuyormuş gibi davran.)
- ·Konuyu değiştir.
- ·Uygun bir şekilde onlara kendini nasıl hissettiğini anlat.
( Sen ….. bana leylek ….dediğin zaman ……. kendimi çok üzgün …… hissediyorum gibi.)
- ·Haklı olduklarını söyle ve kabul et. (“Evet bence de, boyum biraz uzun.” gibi.)
- ·Söylenenler hakkında şaka yap. (“Yakında havalar soğuyacak, artık beni buralarda fazla göremeyeceksiniz.”)
Gönüllü öğrenciler, Hasan’ın aynı durumda, farklı seçeneklerine uygun canlandırma yaparlar.
Önceden sınıf mevcuduna göre hazırlanmış isim takma, alay etme ile ilgili örnek olaylar, piyango bileti çeker gibi karışık halde öğrencilere dağıtılır. Aynı örnek olayı çeken öğrenciler gruplanır. Hazırlık için süre verilir. Gruplar, örnek olayı öğrendikleri seçeneklerden bir ya da bir kaçını kullanarak canlandırır. İzleyenler olumlu eleştirileriyle katkıda bulunabilir. (Bu durumda, şu taktik kullanılsaydı, daha çok işe yarardı gibi)
Canlandırmalar bittiğinde, öğrencilerden isteyenlerin kendi hayatlarından örnekler vermesi, duygularını ifade etmesi sağlanır.
Bazı öğrenciler isimlerinin kısaltılarak söylenmesi vb. durumlardan rahatsız olmadıklarını söyleyebilir. Burada, bizde hoşumuza gitmeyen duygular yaratan ifadelere alay etme, dalga geçme, isim takma olarak adlandırdığımızı vurgulamak gerekir.
Çocuklara, kendileriyle alay edildikleri durumlarla başa çıkma becerilerini kazandırmak amaçlı yaptığımız etkinlik, yaşadıkları olaylarda, şimdi olsa ne yapacakları konusunda yapılan grup etkileşimi ile sonlandırılır.
Bu arada, çillerinden kazıyarak değilse de, annesinin fondöteninden aşırarak kapatmaya çalışan o çilli horozlardan biri de bendim, çocukken… Çilli kısmını anladım da, horoz kısmını hala anlayabilmiş değilim. Umrumda da değil :) Hatta keşke belirgin olsalar da o yaşlardaki gibi, benden önce onlar gülümsese sevgiyle…
Not:İzin almadığımdan, öğrenci fotoğrafları paylaşılamadı.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...