Nasıl olur?
Okullarda eğitim mi yoksa eritim mi yapıyoruz? Tabii ki çocukların bedenlerini eritmiyoruz ama günden güne potansiyellerini, yaratıcılıklarını eritiyoruz galiba. Çocukların doğal meraklarını, öğrenme heyecanını, bilgiye susamışlıklıklarını öldürüyoruz. Buna da "eğitim" diyoruz. Bu "eritim"in çoğunu da 1. sınıflarda okuma-yazma öğretirken yapıyoruz. 1. sınıfa kadar eşit olan çocukları başarılı-başarısız diye sınıflıyor, onlara okulun ne kadar sıkıcı, zorlayıcı, zevksiz, eğlencesiz bir yer olduğunu, öğrenmenin ne kadar zor bir iş olduğunu öğretiyoruz.
Benim kızım şu anda anasınıfında. Kızım okula gerçekten severek gidiyor. Hergün yeni bilgi ve beceriler ediniyor ve öğrenmekten zevk alıyor. Gözlerindeki ışıltı hala devam ediyor.
Bir de 1. sınıfta okuyan bir yeğenim var. O İstanbul'da okuyor. 9:00-15:00 saatlerinde okulda olması yetmiyormuş gibi 15:00-17:00 saatlerinde de etüd yapıyorlar. Akşama verilen ödevler de cabası. Şeytan azapta gerek!
Kızım bütün engellemelerimize rağmen kendi başına okuma da öğrendi yazma da... Hem de acayip bir çabayla... Bizim hiç bir teşvikimiz, yardımımız olmadan... Onu öğrenmeye iten en güçlü dürtü, kuzeninin "ben okuma biliyorum; sen bilmiyorsun" şeklindeki üstünlük taslaması oldu. Sonrasında kızımı tutabilene aşkolsun.
E o zaman...
Yahu bu çocuklar zaten vakti zamanı gelince kendiliğinden okuma yazma öğreniyorlarsa biz bu çocukların canını neden çıkartıyoruz.
Bırakın bazı çocuklar 7 yaşında değil de 9 yaşında öğrensin. 9 yaşına kadar bişeyler öğrenmesi için illaki okuma-yazma bilmesi mi gerek? Birinci ikinci üçüncü sınıfta not olmasa kıyamet mi kopar? Anasınıfındaki mutlulukları devam etse fena mı olur? Daha birinci sınıfta öğrenmeye karşı, derslere karşı kafasında önyargı oluşmasa, daha fazla oyun oynasa kime ne zararı olur?
Kızımın ilkokul 1. sınıfa başlayacağı günleri endişeyle bekliyorum.
Not: Yazı yazıldığında henüz 4+4+4 sistemi ve 60-66 aylık uygulamaları gündemde değildi. Durum eskisinden de feci!
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...