Hangi sistem? Nasıl öğretmen?
Dünya üüzerinde tüm canlılar varolageldiği sürece hep öğrenmişler ve öğrendiklerini de öğretmeye çalışmışlar. Sonuç olarak bugünlere gelmişiz. Yanlış öğrenilenler, doğru öğretilenler, öğrenilemeyenler, öğrenlse de becerilemeyenler çokluğu içinde kaybolup gitmişiz.
Her dönemde bir metod gündemi sallamış. Her dönemde duayenler türemiş. Her dönemde ustalar ve çıraklar olmuş, öğretenler ve öğrenenler de elbette.
Bu yıllarda artık Fin sistemi değil de Singapur ve Shangay modelleri çok konuşulur oldu öğretmen yetiştirme konusunda. Hangi model daha iyi öğretmen yetiştirir konusunda bir tartışma aldı başını gidiyor. Tam bir karar çıkacakken ulemadan sanırım yeni bir model ya da sistem pat diye ortaya çıkıverir. Haydi bakalım biraz da bunu konuşalım deriz.
Şöyle bir geri çekilip izlemek lazım aslında, öğrenme doğal ortamda nasıl bir döngü yürütüyor? Öğretmeye mi yoksa öğrenmeye mi dayalı bir döngü var?
Hep nasıl dahah iyi öğretiriz ya da nasıl daha iyi bir öğretici yetiştiririz kaygısındayız. Nasıl dahah iyi öğrenirizi düşünenler de vardır elbette ama çok da fazla olduğunu sanmıyorum.
Buradan hareketle öğrenicilerin başarımlarını artırabilmek adına, hangi durumlarda daha iyi öğrendiklerini mi tespit etmeliyiz öncelikle acaba? Öğrenicinin öğrenmeye hazırbulunuşluğu öğrenmenin hızını ve kalıcılığını daha çok sağlar kanaatindeyim.
Bizler insanlar olarak duygusal canlılarız. Bizi hep duygularımız yönetmekte. Her ne kadar akıl, mantık vs. ile karar vermeliyiz falan diye diye kendimizi öğütlesek de duygumuz hep ön planda oluyor karar verirken. Vereceğimiz karar bizi huzursuz edebiliyor mesela. Böylece o kararı vermekten kaçınıyoruz. Ya da tam canımızın istediği şeye karar veriyoruz. (Diyetisyenleri en çok zorlayan konu da bu:))
Öğrenici öğrenme ortamına isteyerek gelmeli, orada mutl olmalı, öğrendikleri onu mutlu etmeli, şüphe ve endişelerine çözüm bulmalı.
Bunu sağlamak için ise bilimsel teori yüklenen değil de öğrenicilerin duygularına dokunabilen öğreticiler daha başarılı oluyorlar. Öyleyse bilimsel veriler yüklenirken duygu yönetimine de mutlaka geniş bir yer bırakmlalıyız.
Sonuç olarak bugüne kadar edindiğim tecrübe öğrenebildiğim kadarıyla öğrenicilerin sevgisine mazhar olduğunuz zaman güvenine de mazhar oluyorsunuz.
Güveni kapınca da reaksiyon başlıyor.
Bu nedenle duygu yönetimi becerisi öğreticilere kazandırılması gereken önemli becerilerden en başatı bence.
Yapabilir miyiz yoksa doğal akışa bırakıp bu beceriye sahip olanların başarılarını seyeder durur muyuz? Bilemem. Ama bu konuya hızlı bir şekilde eğilmek lazım.
Kendimizden başlamalı.
Saygılar.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...