Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X

Güncem

Yapamıyorum 'un cenaze töreni

O geçmişte gördüğüm öteki dördüncü sınıflara benziyordu.  Pek çok yönüyle tipik bir ilköğretim sınıfıydı. Yine de o sınıfa ilk girildiğinde farklı bir şey duyumsanıyordu. Sınıfta bir heyecan akımı var gibiydi. O, emekliliğine iki yıl kalmış,küçük bir köy okulunda görev yapan bir öğretmendi. Ayrıca, ülke çapında benim organize edip uygulamalarını gözlemlediğim bir projenin de gönüllü katılımcısıydı.Eğitimin odağında, çocukların kendilerini iyi duyumsamaları için düşünceler üretmek ve yaşamlarını umursamaları vardı.Öğretmenin görevi, eğitim programlarına katılıp sunulan bilgileri uygulamaktı. Benim görevimse sınıf ziyaretleri yaparak uygulamaların daha iyi olması konusunda yardımcı olmaktı.Arka sırada boş bir sıraya oturarak izlemeye başladım. Tüm öğrenciler bir ödev konusu üzerinde çalışıyorlardı. Bir defter kağıdına düşüncelerini yazıyorlardı. En yakınımdaki çocuk, kağıdı “yapamıyorum”la dolduruyordu. “Bir topu kaleye atamıyorum.”

 “Üç haneli sayılardan daha büyük sayıları bölemiyorum.”

“Kendimi ona sevdiremiyorum.”

Sayfası dolmuştu; ama bitirecek gibi görünmüyordu. Kararlı ve inatçı bir biçimde yazmayı sürdürüyordu.

Sıraların arasında öğrencilerin kağıtlarına bakarak dolaşamaya başladım. Herkes, yapamadığı şeyleri yazıyordu.“şınav çekemiyorum.”“Yalnızca bir kurabiye yiyerek duramıyorum.”

Etkinlik merakımı çekmeye başladı ve ne olup bittiğini anlamak için öğretmenle konuşmaya karar verdim. Ona yaklaştığımda, onunda bir şeyler yazdığını gördüm.

“Öğrencimin annesini öğretmenler toplantısına getiremedim.”

“Kızıma arabanın deposunu doldurtturamadım.”

“Onun yumruk yerine sözcükler kullanmasını sağlayamadım.”

Öğretmen ve öğrencilerin, olumlu görüşler yerine neden “yapamıyorum”larla uğraştıklarını engelleme çabama rağmen gözlemlerime devam ettim.

Çocuklar on dakika kadar yazmaya devam ettiler. Pek çoğu sayfalarını doldurdu, hatta kimileri ikinci sayfaya bile geçti.

“Elinizdekileri bitirin ve yenisine başlamayın.”

Bu tümce, öğretmenin etkinlik sonlandırma işareti olarak

kullandığı tümceydi. Daha sonra öğrencilere kağıtlarını ortadan katlamalarını ve masasına getirmelerini söyledi.

Çocuklar, kağıtlarını getirip öğretmen masasındaki boş ayakkabı kutusuna koydular. Tüm kağıtlar kutuya konulduktan

sonra, öğretmen kendininkini de koydu. Kutunun kapağını kapattı,kolunun altına koydu ve kapıya oradan da koridora yöneldi.

Cenaze Töreni

“Yapamıyorum”un

 Öğrenciler onu ben de öğrencileri izledim.

Öğretmen hademe odasına girdi ve elinde bir kürekle dışarıya çıktı. Bir elinde kürek, öteki elinde ayakkabı kutusu öğrencileri okul bahçesinin en uzak köşesine götürdü ve orada toprağı kazmaya başladılar.

Onlar “yapamıyorum”ları oraya gömeceklerdi. Kazma işlemi on dakikadan fazla sürdü; çünkü hepsi sırayla kazmak istiyordu. Çukur yarım metre kadar olunca kazma işi bitti. “Yapamıyorum” kutusu çukurun dibine yerleştirildi ve üzeri toprakla örtüldü.

On ve on bir yaşlarındaki otuz iki çocuk, yeni kazılmış mezarın çevresinde durdular. O anda öğretmenleri, “şimdi el ele tutuşalım” dedi. Çocuklar toparlanıp mezarın çevresinde bir halka oluşturdular. Öğretmenleri tören konuşmasına başladı:

“Arkadaşlar, bugün burada ‘yapamıyorum’un anısına toplanmış bulunmaktayız. O, yaşıyorken, hepimizin yaşamında etkili olmuştu. Onun adı her yerde, halka açık binalarda, okullarda, kent merkezlerinde anılmıştı.

“Biz, şimdi ona çok güzel bir dinlenme yeri hazırladık. O, artık kardeşleri olan ‘Yapabilirim’, ‘Yapacağım’ ve ‘Hemen yapıyorum’ tarafından yaşatılacaktır. Gerçi onlar henüz bu ünlü akrabaları denli bilinmemektedirler ve onun kadar güçlü de değillerdir; ama mutlaka bir gün, sizlerin de yardımıyla onlar dünyada daha büyükbir ad yapacaklardır.”

Bu konuşmayı dinlerken, çocukların bugünü hiçbir zaman unutamayacaklarını anladım. Etkinlik simgeseldi; ama onların bilinçli ya da bilinçsizce beyinlerine kazınacak bir deneyimdi.

“Yapamıyorum”u yazmak, onu gömmek ve ardından cenaze konuşmasını dinlemek...

Öğretmen açısından da bu büyük bir çabaydı. Ve görev henüz bitmemişti. Konuşmadan sonra öğrencileri sınıfa götürdü.“Yapamıyorum”un ölümünü kurabiyeler, meyve suları ve patlamış mısırlarla kutladılar. Öğretmen kartondan bir mezar taşı yaptı ve üzerine şunları yazdı:

“Yapamıyorum

“Huzur içinde Uyu

“28/3/1980”

Ben onun öğrencilerinden biri değildim. O benim bir öğrencimdi.Ama o gün ben ondan kalıcı bir ders almıştım. şimdi, yıllar sonra ne zaman “Yapamıyorum” sözcüğünü duysam, o dördüncü sınıftaki cenaze töreni aklıma gelir ve o öğrenciler gibi ben de “yapamıyorum”un öldüğünü anımsarım.•

 •Özetleyerek Çeviren: Doğugül Kan –Bütün Dünya

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...