Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
Öğrenme Stilleri Seminerinden Notlar 11 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

Öğrenme Stilleri Seminerinden Notlar

18 Kasım’da Lead Turkey tarafından düzenlenen Stephan Barkley ve Prof. Dr. Ziya Selçuk’un konuşmacı oldukları öğrenme stilleri seminerine katıldım. Seminer notlarımı katılamayan öğretmen arkadaşlarım için paylaşmak istiyorum.

Seminere katılmadan birkaç gün önce katkı payını ödediğinize dair geribildirimle birlikte size bir şifre gönderiyorlar. Lead Turkey’in sayfasından online olarak kaledioscope profilini dolduruyorsunuz.  Duyusal, algısal ve kişilik stili olmak üzere üç farklı profil ortaya çıkıyor.

Seminerde öncelikli olarak kendi profilinizi yorumlamayı öğreniyorsunuz. Öğrencilerin stillerini keşfetmeden önce yapılacak olan ilk şey, kendi stilinizi keşfetmek. Çünkü kendi stilimiz büyük ölçüde dersi nasıl işlediğimizi belirliyor.

Stilinizi keşfetmek için aslına bakarsanız uzun boylu testlere de gerek olmadığını Barkley’in gün boyunca kişilerle ilgili verdiği ip uçlarından kolayca çıkarabiliyorsunuz.

Her öğrenme stilinden örnekler veren Barkley, “Herkes bana baksın, herkesin gözü üzerimde mi bakayım, gözleri göreyim gözleri!” dediğinde “Aman Alllahım bu benim!” diye gülmeye başlıyorum. Profil sonuçlarına göre dört duyusal stilin de özelliklerini neredeyse birbirine eşit oranlarda taşımama rağmen ağırlıklı olarak bir “görsel algılayan” olduğumu verilen örneklerden yola çıkarak rahatlıkla söyleyebilirim.

Kendi duyusal algımızı keşfetmenin yollarından biri de bir öğretmen arkadaşımızı kendi sınıfımıza davet etmek ve ders boyunca yalnızca kullandığınız fiilleri kaydetmesine izin vermek.  Dersinizi videoya çekmek, diğer çözüm yollarından biri.

Barkley, bir katılımcının yazarak öğrenmenin hangi stile girdiği yönündeki bir sorusu üzerine uzun zamandır benim de merak ettiğim bir konuya açıklık getiriyor.  Barkley’e göre yazmak tek bir stile ait olmamakla birlikte not alma şekli stilimizi ele veriyor.

Görsellerin çok düzenli ve ayrıntılı not aldıklarını, işitsellerin ise bütün gün dinleyip ancak 1 sayfa not alabildiklerini, dokunsalların notlarının çiçeklerle ve çizgilerle dolu olduğu, kinestetiklerin bir seminere gelirken çoğu zaman yanlarında kalem ve kağıt getirmedikleri, önemli gördükleri bazı noktaları peçeteye yazdıkları onu da giderken sandalyenin üzerinde unuttukları bilgisi hepimizi gülümsetiyor.

Barkley, işitseller sayfanın ortasına tek bir kelime yazarlar ve onu daire içine alırlar; iyi bir dinleyici oldukları için o kelimeye bakarak çok şey hatırlarlar dedikten sonra salondaki katılımcılardan iki defter örneği alıyor: Biri roman gibi diğerinde ise sayfanın ortasında  iki kelime…

En son katıldığım eğitimlerden birinde 6 gün boyunca A4 boyutunda 78 sayfa not aldığım ve herkesin benim notlarımı fotokopi çektirmek için sıraya girdiğini düşündüğümde bende hangi stilin diğerlerine göre baskın olduğu böylece açıklık kazanıyor.

Neden bazı öğrencilerimizin bu kadar düzenli defter tuttuklarını, neden bazılarının defterlerinin paçavra gibi olduğunu da daha iyi anlayabiliyoruz böylece.

Seminerin devamında Barkley,  çeşitli öğrenci davranışlarını taklit etmeye başladığında gözümüzün önünden bir film şeridi gibi tanıdığımız öğrenciler geçmeye başlıyor  Aa, bu bizim Ali, bu bizim Ayşe gibi çok yoğun farkındalık anları yaşıyoruz.

Koridor nöbetçisiyken kafalarını kolumun altına sokmaya çalışan öğrencilerimin, ya da teneffüste ısrarla elindeki bisküvi paketinden bana bir şeyler ikram etmeye çalışan öğrencilerimin ağırlıklı olarak dokunsal olduklarını; derste sık sık tuvalete gidenlerin ya da parmağıma kalem battı gibi sudan bir sebeple hemşireye gitmek isteyenlerin, sınıfta bir şey dağıtılacaksa, “ben ben” diyerek elinizdeki kağıtlara atlayan öğrencilerin, üşümek bahanesiyle kaloriferin yanına giden öğrencilerimin kinestetik ağırlıklı olduğunu anlıyorum.

Dokunsal öğrencilerin ödevlerini mutfak masasında hatta mutfakta yerde yaptıkları bilgisi de son derece ilgimi çekiyor. Bu bilgiye daha önce sahip olsaydım dokunsal bir çocuk annesi olarak iç mimara çizdirip bir kere bile kullanılmayan bir çalışma odası yaptırmayacağımı düşünüyorum.

Barkley, eğitim boyunca 7 dakika onu dinlememizi istiyor ve her yedi dakikada bir dakika süreyle yanımızdakilerle bir şeyler paylaşmamıza izin veriyor Biz de  Barkley’in ne kadar sempatik, ne kadar enerjik bir insan olduğunu yanımızdakine söyleme fırsatı bulmuş oluyoruz.  Diğer konuşma zamanlarında birbirimizin stillerini kıyaslıyoruz ve birbirimize küçük deneyler yapıyoruz.

(Konuşma zamanı yöntemini bu hafta sınıfımda kullandım. Gerçi konuşma zamanını kinestetikler ayağa kalkma zamanı olarak algıladılarsa da yine de fazlasıyla işe yaradı.)

 

Şimdi de Barkley’den  her öğrenme stili için çarpıcı bulduğum başlıkları  paylaşmak istiyorum:

“Ortaokul düzeyinde erkek çocuklar kinestetik dönemde oldukları için kızlara göre daha başarısız olurlar. “

“Dokunsal öğrencilerin başarılı olabilmeleri için mutlaka öğretmenlerini sevmesi gerekir. “

“Dokunsal öğrenciler kinestetiklerin aksine koltuklarında durabilirler ancak ellerinde bir şey olması gerekir.  Ellerini dudaklarına götürürler ya da kalemleriyle oynarlar. Sıralarının altına elleriyle oynayabilecekleri bir şeyler koymak gerekir.”

“Dokunsallar gıda alımı sırasında daha iyi öğrenirler. Havuç ya da kraker yerken çok kolay öğrenirler ve hatırlarlar.”

“İşitsel öğrenciler için iyi çözüm dersi anlattırmaktır. Yani anlatma ödevi vermektir. Bu konuyu annene, banana, kardeşine, köpeğine anlat gibi.”

“İşitsel öğrenenler hızlı bir şekilde cevap verirler, hızlı düşünürler. Görsellerin ise kelimelerden dolayı dikkatleri dağılır.”

“Kinestetik çocuklar için hareketlerini yönlendirebilecekleri fiillerin daha çok kullanılması gerekir.”

“Kinestetikler yerlerinden kalkarak öğrenirler. Oturmayı sevmezler. Oturmak, kımıldamamak kinestetik öğrenci için zordur. Öğretmenin öğrenme ortamına özgürlük getirmesi gerekir.”

“Kinestetik öğrencileri sınıfın dış çemberine yerleştirmek gerekir, tam ortaya oturtursanız her hareket ettiğinde sınıfın dikkatini dağıtır.”

“Daha küçükler daha kinestetiktir.  Yaş ilerledikçe hareket azalır. Kızlar erkeklere göre daha erken durulurlar.”

“Soru sorduğunuz zaman görseller daha çabuk cevap verir. Dokunsal ve kinestetikler daha geç cevap verir.”

“Takım çalışması yaptırdığınız zaman dokunsallar mutlu olur.”

Barkley’in üzerine basa basa söylediği ve bizim de aklımızdan çıkarmamamız gereken iki kavram var ki  onlar da rotasyon ve güçlendirme.

Rotasyonda geçen haftayı düşünüyorsunuz, derslerde neler yaptığınızı öğrencilere ne gibi yönergeler verdiğinizi gözden geçiriyorsunuz.  Önemli olan bir önceki hafta yapmadığınız her şeyi bir sonraki haftaya taşıyabilmek. 

Kendimize ısrarla sormamız gereken soru şu:

“Öğretim şeklimize neyi ekleyelim ki daha geniş kitlelere hitap edebilelim?”

Barkley, bunun için öğrenme stili olarak bizim tam tersimiz olan bir öğretmenden yardım alabileceğimizi belirtiyor. “Sen olsaydın bu konuyu nasıl anlatırdın?” gibi.

Son olarak Barkley’in bir soruyu farklı öğrenme stilleriyle ifade etmekle ilgili verdiği bir örneği paylaşmak istiyorum:

Öğrencilere “Okuduğunuz hikayede en beğendiğiniz bölümün resmini çizin.”  dendiğinde görsel hemen çizmeye başlar, işitsel yanındakine orada ne olmuştu diye sorar kinestetikse kitabı okumamıştır bile.

“Hikayede şöyle denmeseydi de böyle denseydi ne olurdu?”  gibi bir soruya ise işitsel hemen cevap verirken görsel tavana bakmaya başlar, resmi görmeye çalışır. Biz de genellikle böyle öğrencilere: “Ne tavana bakıyorsun önüne baksana!” deriz.

30 saniyelik bir reklam bile dört duyusal stile hitap eder.  Bu nedenle dersimizde de mesajı dört farklı şekilde vermemiz gerekiyor.  Onlara romandaki en sevdiğiniz karakteri yazın (dokunsal), roman kahramanıyla telefonda konuşsaydınız ona ne derdiniz (işitsel), romandaki karakterle bir gün geçirseydiniz nasıl olurdu (kinestetik) gibi farklı tipte sorular yöneltmemiz gerekiyor.

Günün özeti:

Öğrencilerinizin ağırlıklı duyusal stilini anladığınızda onların davranışlarını problem davranış olarak görmemeye başlıyorsunuz.  “Hayır, o problemli bir çocuk değil, yalnızca duyusal öğrenme stili diğerlerinkinden ya da benimkinden farklı!” diyebildiğinizde ona ulaşabilmenin yollarını aramaya başlıyorsunuz.  Atılan bu adım öylesine değerli bir adım ki hem öğrenci hem de öğretmen için yepyeni başlangıçların kapısını aralıyor.

 

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...