yaşam bir aynadır
YAŞAM BİR AYNADIR
Hani bir söz vardır, “Neye bakarsan onu görürsün “ Burada bakmak-görmek tartışmasına girmeyeceğim. Ben sadece bir günüme bakacağım.
Sabah 07.00. Kalktım, elimi yüzümü yıkadım, çayı koydum. Oğlum kalkmış. İlk olumlu mesaj: “Günaydın baba!” Güleryüzlü bir yanıt: “Günaydın oğlum!” Peşinden eşim: “Herkese günaydın!” “Günaydın canım!” Güne olumlu başlamanın ilk adımı.
Evden çıktım. Karşı komşu Recep Bey: “Günaydın”, gülümseyerek gelen yanıt: “Günaydın, Nasılsınız?”. “Teşekkür ederim, iyiyim, siz nasılsınız?”
Arabada radyo açık, bir türkü: “Zeytin gözlüm, sana meylim nedendir” Önce eşimi, sonra oğlumu bırakıyorum. Her ikisine de “İyi dersler!” “Sağol baba!”
Okuldayım, arabayı parkettim. İlk günaydın İngilizce öğretmeni Arzu Hanımdan. Arabasından inmiş selamlıyor. Okula gelen öğrenciler de gülen gözlerle “Günaydın” diyerek geçiyorlar.
Öğretmen odası:” Günaydın arkadaşlar!”. Tek tek gelen yanıtlar.Gülen yüzler. Ders zili çalmış. Derse çıkıyorum. Tüm öğrenciler ayakta. “Günaydın arkadaşlar”. “ Canlı ve gür bir yanıt: “Sağol”
Derse başlamadan önce hafta sonunda yapacağımız piknikten söz ediyoruz. Bilgenur:” Servisle konuştum öğretmenim, saat 11.00’de Kardelen’nin önünden bizi alacak.” Diyor. Teşekkür ediyorum. Ebru, “Öğretmenim, alacaklarımızı büyük oranda hallettik, sorun kalmadı.” Hepsine teşekkür ediyorum.Derse başlıyoruz. Zaman geçmiş, zil çalıyor. Aşağıya inerken Okul Müdürü İbrahim Bey, “Abdullah Bey, çay söyleyim mi?” diyerek sesleniyor. Yanına gidiyorum. Laflıyoruz. İbrahim Bey, “Sene sonu geldi, bu yıl okuldaki ve ildeki etkinliklerde görev alan öğrencilere ne yapalım? Hepsine onur belgesi vereceğiz. Başka bir şeye gerek var mı?” “Sayın Müdürüm, onur belgesi vermek iyi olur, yanında birer de plaket versek. Bu sayede diğer öğrencileri de görev alması için teşvik etmiş oluruz. Çok pahalı şeyler olasına gerek yok, basit, ama güzel olabilir.” Diyorum. “Yapalım” diyor. O arada ders zili çalıyor.
Derse giriyorum. Yazılı sonuçlarını açıklıyorum. Tüm öğrenciler mutlu. Sonuçlar iyi. Özlem: “Öğretmenim, seneye de derse siz geleceksiniz, değil mi? “Tabi, sizin sınıf öğretmeniniz olduğumiçin yine ben gelirim.” Diyorum. Arda hemen atılıyor: “Helal olsunnn” Keskin bir bakış fırlatıyorum, kesiyor. Ama onunla birlikte gülüyorum. Tüm sınıf gülüyor.Herkes alkışlıyor.
O zaman düşünüyorum: İnsanları seviyorsanız, işinizi, ailenizi seviyorsanız mutlu olmamak için bir neden var mı? Siz iyiyseniz, karşınızdaki de iyiolur. Yani mutluluğun kaynağı kendimiz değil miyiz?
Eşim bazen takılır: “Ne kadar rahat bir insansın. Her şeyden mutlu oluyorsun.” Yanıt: “Sen varsın, oğlum var, güzel bir işim, düzenli bir yaşantım var. Hâlâ yapacak işlerim, söyleyecek türküm var. Ben mutlu olmayım da kim olsun?”
Üzüldüğüm, mutsuz olduğum anlar yok mu? Tabiki var. Bende biraz Polyannacılık var. Elinizden gelenin en iyisini yapmak için uğraşıyorsanız, yaşama ve insanlara hoşgörüyle bakabiliyorsanız, olumsuzluklardan dersler çıkarıp bunları değiştirebiliyorsanız, mutsuz olmak için nedeniniz kalmaz.
Eskiler, “Ne ekersen onu biçersin” demiş. “Yaşam bir aynadır, siz ona gülerseniz o da size güler, siz suratınızı asarsanız, o da size kaşlarını çatar.”
Son olarak şunu diyebilirim:” Yaşam çok değerlidir, deli dolu değil, dolu dolu yaşanmalıdır!”
Abdullah BERBEROĞLU
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...