Bugün de çok eğlendik!..
Ben 2.sınıf öğretmeniyim. Şubem de E şubesi. Sınıfımın adı, üniversiteden sınıf arkadaşım Arslan Öğretmenim’den esinlenerek tabi, “2-E’limde Çiçeklerim”. Bu durumda Arslan Öğretmenimizin Ay Parçaları misali benim de çiçeklerim var tam tamına 37 tane. Bazen aramızdan ayrılanlar, bazen de aramıza yeni katılanlar oluyor. Giden çiçeklere hep birlikte üzülüyor, gelen çiçeklere hep birlikte seviniyoruz.
Gelelim “Bugün de çok eğlendik!” meselesine…
Geçtiğimiz haftalardan bir gündü. O zamanlar henüz e-kampüs şifrem olmadığı için paylaşımda bulunamıyordum ama aklımın bir köşesine yazmıştım bu günü. O gün bir sürü şey yapmıştık çiçeklerle. “Çiçek Meyve Bahçesi” ne gittik mesela. Meyve yeme günümüzdü o gün. En çok sevilen meyve sıralamasında birinci olduğu için bu haftaki konuğumuz erikti. (Tabi benim de eriği çok sevdiğimi söylememe gerek yok aslında ama söylemeden de edemedim.) Gruplara göre değişik sayılarda erik koyduğum 9 buzdolabı poşeti erikle gelmiştim sınıfa. Her sıraya bir poşet verip meyve yeme gününde, meyve yeme oyunu oynayacağımızı söyledim ve oyunun kurallarını anlattıktan sonra çekildim kenara. Kural gayet basitti. Her seferinde içlerinden biri meyve bahçesinin sahibi olup, grubun diğer üyelerine yani müşterilerine erikleri eşit olarak paylaştıracaktı plastik tabaklara. Gruptaki herkes bir defa dükkan sahibi olduğunda oyunumuz da bitecekti. Tabi bu arada her turda erik poşetleri değişildi diğer gruplarla sayı hep aynı olmasın diye. Uzun lafın kısası, kah müşteri oldular kah dükkan sahibi. Pay ettiler caanım erikleri. Eşit değilse yemediler artanı, artanlar da benim payımdı… Pay ettik etmesine ama merak ettik gruplardaki erik sayısını ve bir de çarp(ıştır)ma’dan olmaz dedik. Her gruptaki toplam erik sayısını bulduk önce. Çünkü onlar bilmiyordu ama hangi grubun eriği çoksa ben onlara gidip benimle paylaşmalarını isteyecektim eriklerini. Sonra merak ettik tüm sınıf kaç eriği paylaştı diye, bulduk onu da. Taaaaaaam 216 erik. Sonra çiçekler düşündü başka başka sorular, onlar sordu, onlar cevapladı. Tabi bir ders yetmedi bunlara, henüz erikleri bile yiyemedik diye dersi bölme’mek için ikinci ders de devam ettik. Çarp(ıştır)ma’yı artık ev sahibi yerine oturturken misafir etmiştik aslında bölmeyi sınıfımıza “erik” kılığında. Tabi yedik eriklerimizi de rahatladık en sonunda.
“Hayatı Öğreniyoruz” da baktık mevsimlerle ilgili bir konu var, ayları paylaştırmak geldi aklımıza her mevsime. Hemen böldük A4 kağıdını dörde ve her mevsime uygun, bize o mevsimi çağrıştıran bir simge yapmakla başladık işe. Her simgenin altına içinde o mevsimin aylarının da geçtiği küçük bir dörtlük yazıp başladık renkli kağıtlara ayların adını yazmaya. Onlara da yapıp birer simge, pay ettik onları uygun şekilde her mevsime.
Türkçe dersinde serbest okumamız vardı. Paylaşmanın önemi ile ilgili fotokopileri okuduk. Dağıtılan A4 kağıdını 4 eşit parçaya ayırıp parçayla ilgili resimler yapıp, boyadık.
Müzik dersinde şarkılar söyledik, hatta istek aldık internetten 40 dakikayı 9 grup bir de benimle birlikte 10 parçaya eşit olarak paylaştırarak, hem oynadık hem eğlendik hem de farkına varmadan öğrendik.
Bir günümüz işte böyle geçti derken zil sesiyle veliler akın ettiler sınıfa almak için çiçeklerimi. İçlerinden bir çiçek, annesi omzuna çantasını takmaya çalışırken “ Anneee, bugün de çok eğlendikkk!” dedi. “Erik yediiik, şarkı söylediiiik, oynadıııık, resim yaptııııık.” Ben de bu konuşmaya kulak misafiri olmuştum ama olsun. Yine de mutlu olmuştum duyduğuma. Arkasından annenin vereceği cevabı duymamıştım tabi daha o zaman. Anne; “Zaten siz ne zaman ders yapıp, bunları hangi ara öğreniyorsunuz anlamıyorum.” demez mi? E haklı tabi kendine göre. Ona göre ders, bize göre eğlence… “Evet.” dedim ben de “Biz bugün de çok eğlendik!”
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...