Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
SEVDİK BİZ BİRBİRİMİZİ ... 6 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

SEVDİK BİZ BİRBİRİMİZİ ...

         

En son "Sussan Olmuyor, Susmasan Olmaz" deyip kapatmışım kendimi. Bu zaman zarfında kendi küllerimden yeniden doğmaya çalıştığım sancılı zamanlar geçirdim. İki taraf arasında gidip, geldim susarak. Eski öğrencilerim ve velilerim beni hiç yanlız bırakmadılar, sürekli yanımdaydılar. İlk zamanlar öğrencilerim her ziyaretime geldiklerinde, garip belki ama şimdiki öğrencilerime alışmam daha da zorlaştı sanki. Onları her uğurlayışımda benden de bir parça gitti onlarla beraber ve eksildim sanki. Bu durumu farkettiğimde birşeyler yapmaya, bu duygu karmaşasını hepimiz için olumlu hale getirmeye karar verdim. Onların hala beni unutmayıp ziyaretime gelmelerinin sadece olumlu yanlarını aldım yanıma, onlar hala vardı ve yanımdaydılar. Sonra şimdiki öğrencilerimin diğerlerinden ayrılmamda bir payı olmadıklarını ve bunu haketmediklerini, onların sadece sevgi ve ilgiye ihtiyacı olan bir çocuk olduğunu ekledim üstüne. En önemlisi onlar da istiyordu bunu. Bu söylediklerimi yapmak, itiraf etmeliyim ki o kadar kolay ve çabuk olmadı. Ama başardık hep birlikte.

 

Nereden mi anladım başardığımızı? Hemen anlatayım. Daha önce de söylemiştim aldığım sınıf için tüm öğretmenlerin en kötü ve yaramaz sınıf diye bahsettiklerini. Özellikle bunlardan birkaç tanesi için tam anlamıyla baş belası dediklerini. Ve itiraf etmeliyim ki ben de ilk başlarda böyle düşünmedim değil. Hatta  haklı bir gerekçe bile bulmuştum kendimce. Ne yapabilirdim ki onlar için; ben 2-E’limde Çiçeklerim’den ayrılmak zorunda kalmıştım zaten. Hem herkes biliyordu çok yaramaz olduklarını hem de ben geçici öğretmenleriydim. Tören zamanı onların sınıfa yürüyüşlerindeki curcuna ve düzensizlik bile beni bu düşüncemde haklı olduğuma  daha çok inandırıyor, bir taraftan da onlardan uzaklaştırıyordu. Onların yaptığı her yanlış davranış, diğer öğretmenlerden gelen şikayetler ya da derse olan ilgisizlikleri her geçen gün onlarla arama bir duvar örüyordu sanki.  Onlara da bağlanmaktan, onları da sevmekten, onlara da alışmaktan korkuyordum. Çünkü ne de olsa bunun sonu belliydi. Öğretmenleri geldiğinde gidecektim ben. Ne gereği vardı ki onları sevmenin, onlara bağlanmanın… Ama ne kadar dirensem de daha fazla devam edemedim bu duruma ve başlamaya karar verdim yeniden. Onlar sadece birer çocuktu ve biz bunu yapabilirdik, biz değişebilirdik. Önce törenden başladık, kendimizdeki değişikliğin başkaları tarafından fark edilip takdir edildiğini görmenin hissettirdiği gurur duygusunu yaşamaya. Artık diğer öğretmenler bizi gösterip kendi öğrencilerine, “2-F’ ye bakın, aferim onlara.” diyorlardı. Arkasından diğerlerini düzeltmeye başladık yavaş,  hepsi içten küçük dokunuşlar, küçük sözcüklerle. Artık nöbetçi öğretmenler şikayet etmiyordu bizden. Hatta en temiz ve düzenli sınıf olmuştuk biz öğretmenler odasında konuşulan. Diğer sınıflardan da şikayetler  gelmiyordu. Sorunlarımızı halletmek için başka çözüm yolları bulmuştuk artık yolu kavgadan geçmeyen. Bunların dışında beni mutlu edenlerden biri de artık defterlerimiz daha güzel ve düzenliydi ve biz de ders yapmaya daha istekliydik artık. Yaklaşık dört ay gibi bir zamanda çok yol kat etmiştik kendi içimizde. Hem ben daha mutluydum hem onlar. Ama nedense bu zamana kadar bunları yazma isteği duymadım. Ta ki bana ”Evet, bu sefer gerçekten başarmışız!” dedirten olay olana kadar.

 

Başkahramanımız Barış. Hani o öğretmenlerin ve bir ara da benim “Tam anlamıyla baş belası.” dediklerimizden biri. Diğer davranış problemi olan sekiz öğrenciye ulaşmam kısmen daha çabuk olmuştu ama Barış’la bunu bir türlü başaramamıştık. Ne denediysem ne yaptıysam etkisi ancak bir iki gün sürüyor sonra tekrar en başa dönüyorduk. Aslında tahmin ediyordum onunla neden bir arpa boyu yol katedemediğimizi. Barış birinci sınıfta okuma yazma öğrenememişti. Bu okuma-yazma bilmemenin verdiği başarısızlık duygusunun ondaki yansımasıydı aslında. Onun gibi okuma-yazma bilmeyen bir kızım daha vardı, Selamet. O Barış’ın tersine içine kapanarak yansıtmayı seçmişti okuma-yazma bilmemenin verdiği başarısızlık hissini. İkisiyle de en baştan başladık. E’ yi aldık, el yaptık. Sonra el ele verip yaklaşık iki hafta önce çözdük abece’yi.  Biz abece’yi çözünce, abece de bizi çözdü. Hem Barış, hem Selamet için kendine güven duygusuyla bir köprü oluverdi aralarında. Görmelisiniz şimdi sınıf alkışlarken Barış ve Selamet’i; gözlerindeki o “Yaşasınnn! Başardım.” gülümsemesini. Hele Barış... Ona okumayı öğrenince birlikte kırtasiyeye gidip en güzellerini almaya  söz verdiğim kitapları  elinden hiç düşürmüyor. Öyle ki sınıfta en çok “Aferim benim oğluma!” dediklerimden biri oldu. Ama bu da değildi o tılsımlı olay.

 

Tamam, artık bu sefer anlatacağım. :) Geçen Çarşamba günü öğleden sonra acilen norm kadro fazlası öğretmenlerin ataması ile ilgili İl Milli Eğitime gitmek zorunda kaldım. Okulda olduğum için idareden izin aldım. Çocukları zümrelerime paylaştırıp gidebileceğimi söylediler. Barış’ın gideceği sınıfın  öğretmeni kapıda Barış’ı görünce biraz tedirgin oldu. Barış’ın yanında fazla bozuntuya vermeden, “Merak etmeyin öğretmeni, Barış çok akıllı.” diyerek  ayrıldım yanlarından. Ertesi gün kat nöbetçisiydim. Barış da benimle birlikteydi. Bana yardım etmek istemişti nöbetimde. Biz Barış’la hem sohbet edip hem nöbet tutarken, dün Barış’ın gittiği sınıfın öğretmeni geldi yanımıza. “Ya Berna!” dedi, “Başkası söylese inanmazdım ama dün Barış beni çok şaşırttı. Barış gerçekten çok akıllanmış.”  “Evet, öğretmeni” dedim ben de, Barış çok akıllı. Arkasından Barış’a sordu öğretmen; oğlum bunu nasıl başardın diye. Ben de çok merak ettim sorunun cevabını. “Öylesine öğretmenim.” diye cevap verdi Barış. Arkasından tekrar sordu öğretmen; “Oğlum madem bunu öylesine yapabiliyordun, neden daha önce yapmadın?” diye. Ve Barış son noktayı koydu cevabıyla ve bana gerçekten başardığımızı hissettirdi. “Çünkü sizi çok seviyorum öğretmenim.” diyerek. “Oyyy yerim ben seni!. Ben de seni çok seviyorum.” dedim ve sarıldım öptüm onu kocaman. Güncemin başlığı da onun dün yaptığı resimden. İkimizi çizmiş resimde. O bana çiçek veriyor. Ortamızda da bir kalp var.  İçinde de “Biz birbirimizi seviyoruz.” yazıyor.  Daha ne isterim ki?... Kulüp toplantısına zar zor gönderip, çıkışta sınıfın kapısına gelip “Öğretmenim sizi bir ders görmedim ya, çok özledim.” diyen, her akşam beni öpmeden gitmeyen öğrencilerim var.

 

Her ne kadar geçici de olsam, ikinci dönem nerede görev yapacağım belli olmasa da iyi ki öğretmenim…

 

 

        

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...