Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
HALEP ORDAYSA ARŞIN BURDA!!! 1 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

HALEP ORDAYSA ARŞIN BURDA!!!

 

İŞTE HALEPPPP

 

Finlandiya’nın PISA’ daki Başarısının Nedenleri: Türkiye için Alınacak Dersler
Yrd. Doç.Dr. Ali ERASLAN*

 

Öğretmen Yetiştirme Programı


Finlandiya’nın PISA da elde ettiği başarısının altında yatan en önemli sebeplerin başında öğretmen yetiştirme programı gelir (Simola, 2005). Bu programın en önemli özelliği başlangıçta motivasyonu yüksek ve yetenekli öğrencileri programa kabul ederek öğretmen eğitiminin kalitesini sürekli yüksek tutmayı başarmaktır (Malaty, 2006). Finlandiya’da öğretmen olmaya karar veren lise mezunu bir kişi bu programa katılabilmek için öncelikle Türkiye’de ÖSS (Öğrenci Seçme Sınavı) sınavına benzer marticulation sınavında ve daha sonra üç aşamadan oluşan kabul testinden başarılı olmak zorundadır. Malaty’e göre (2006), kabul testi kitap sınavı, mülakat ve örnek ders (veya grup tartışması yönetmek) anlatımından oluşur. Kitap sınavında öğrencilerin bilgiyi araştırma, eleştirisel açıdan düşünüp yorumlama, ilgili ve ilgisiz bilgiyi ayırt etme, kendi fikrini oluşturma, savunma ve sentez yapma yetenekleri ölçülür. Mülakat aşamasında ise adayın karakteristik, öğrenme ve geliştirme kapasitesi bakımından programa ve eğitim alanına uygunluğuna bakılır. Son aşamada adaylardan örnek bir ders anlatması veya grup tartışmasını yönetmesi istenerek onların sosyal yönü, konuşma, sunum ve yönetim yetenekleri ölçülür. Bu aşamaların sonunda öğretmenlik için müracaat edenlerin yaklaşık %10 u öğretmen yetiştirme programına kabul edilirler.

Bu programın bir başka yönü ise gerek derinlik gerekse alınan teorik dersler ile yapılan uygulamalar arasındaki denge ile adayların etkili öğretim teknikleri konusunda iyi bir şekilde kendilerini geliştirmelerine yardımcı olmasıdır (Jussila & Saari, 2000; Westbury, Hansen, Kansanen & Bjorkvist, 2005). Öğretmenlik gözlem ve uygulamaları dört yıl devam eden lisans programının tümüne dengeli ve birbirini tamamlayacak şekilde yayılmıştır (Malaty, 2006). Uygulamalar için her öğretmen yetiştiren kurum kendi uygulama okuluna sahiptir ve en önemlisi bu okullar genellikle üniversite kampusu içerisinde ilgili bölümlere yakın yerlerde konuşlandırılmıştır. Öğretmen adaylarına programın ilk üç yılında dörder hafta son yıl ise beş hafta olmak üzere uygulama okullarında hem okul öğretmeni hem de üniversite hocasının rehberliğinde staj yapma imkanı sağlanmaktadır (Malaty, 2006). Uygulama öğretmeni ile üniversitedeki görevli hocanın staj süresince beraber çalışması ve yapılan her dersten sonra okul içinde özel olarak ayrılmış mekanlarda bir araya gelerek dersle ilgili gözlemlerini paylaşmaları yine Japonya’da başarılı bir şekilde uygulanan ders araştırmasıyla (Eraslan, 2008a) benzer özellikler taşımaktadır. Fakat öğretmen olmak için bu lisans programını bitirmek yeterli değildir. Bundan sonra sınıf öğretmeni (1 ile 6. sınıflar) adayları eğitim bilimlerinden branş öğretmeni (7 ile 12. sınıflar) adayları ise kendi alanıyla ilgili tezli-yüksek lisans derecesine sahip olmak zorundadır (Sahlberg, 2007; Simola, 2005). Bu şekilde Finli öğretmenlerin araştırma tabanlı bir eğitimle sorgulayıcı bir bakış açısına sahip olmaları sağlanır (Westbury et al., 2005). Ayrıca bu onlara sınıf veya okullarındaki problemleri tespit etme, probleme yönelik farklı çözüm yolları geliştirme ve yapılan uygulamanın etkisini analiz edip değerlendirme kabiliyeti kazandırır (Sahlberg, 2007).
O halde Finlandiya’nın öğretmen yetiştirme programının ışığı altında Türkiye’de daha etkili ve nitelikli öğretmenler yetiştirebilmek için neler yapılabilir? Türkiye’de Finlandiya’da olduğu gibi öğretmen yetiştiren programlara motivasyonu yüksek ve yetenekli öğrencileri seçmek için çok aşamalı bir sınav sistemini uygulamak her yıl bir buçuk milyon öğrencinin ÖSS sınavına girdiği düşünüldüğünde pratik gözükmemektedir. Fakat başlangıç olarak bu programı bitirenlerden Finlandiya’da olduğu gibi tezli yüksek lisans derecesine sahip olmaları istenebilir. Her yıl on binlerce kişinin öğretmen olabilmek için KPSS (Kamu Personel Seçme Sınavı) sınavına girdiği düşünüldüğünde, yüksek lisans derecesine sahip adaylara atamalarda verilecek sınavsız öncelikli atama hakkı, ekstra ekonomik destek, uzun vadede aranılan daha etkili ve nitelikli öğretmen sayısının artmasına, ülkemizin tüm okullarında yaygınlaşmasına ve bunun sonucunda çok daha başarılı öğrencilerin yetişmesine katkıda bulunacaktır. Bu uygulama arz-talep dengesine uygun şekilde bir taraftan üniversiteleri yeni yüksek lisans programları açma yönünde diğer taraftan da lisans programı bitiren öğretmenleri yüksek

lisans derecesi alma yönünde teşvik edecektir. İkinci önemli nokta ülkemizde yapılan araştırmalar gerek Okul Deneyimi II gerekse Öğretmenlik Uygulaması derslerinin uygulama okullarında sağlıklı bir şekilde yürütülmediğini ortaya koymaktadır (Eraslan, 2008b ve 2009). Bunun en önemli nedeni olarak öğretmen adayları lisans programının son yılında dershanelere giderek KPSS sınavına hazırlandıklarını ve bu dönemde aldıkları okul uygulama derslerine yeteri kadar önem vermediklerini ifade etmektedirler (Eraslan, 2009). Ülkemizde sadece son sınıfta Okul Deneyimi II ve Öğretmenlik Uygulaması isimleriyle verilen gözlem ve staj imkanı öğretmen adaylarının KPSS sınavı hazırlıklarının gölgesi altında kalmakta ve öngörülen hedeflere ulaşılamamaktadır. Bu noktada Finlandiya örneğinde olduğu gibi gözlem ve öğretmenlik uygulama derslerinin son sınıfın dışında daha geniş bir zamana yayılması bu uygulamaların daha sağlıklı ve amaçlanan şekilde yapılmasının önünü açacaktır.

 

Hizmet İçi Öğretmen Eğitimi

 

Elde edilen bu başarıda öğretmen yetiştirme programı kadar öğretmen olduktan sonra da sürdürülen hizmet içi eğitimin katkısı da büyüktür (Malaty, 2006). Hizmet içi eğitim mesleklerine bağlı ve motivasyonları yüksek Finli öğretmenler için bir zorunluluktan ziyade kendilerini geliştirmek için bir fırsat ve sahip oldukları bir hak olarak algılanmaktadır (Sahlberg, 2007). Her üniversitede açılan yaz okulu veya yaz üniversitesi eliyle ulusal ve bölgesel düzeyde sürekli olarak ilk ve orta öğrenim öğretmenlerine hizmet içi kurslar vermektedir; bunun yanında öğretmenler birliği ve özel enstitüler de öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim imkanı sunmaktadır (Malaty, 2006). Hizmet içi kurslar çoğunlukla ücretsiz veya çalıştığı okul tarafından finanse edilmektedir.
Finlandiya’da öğretmenler en az yüksek lisans derecesine sahip olmalarına rağmen yeni bilgi ve teknolojileri öğrenmek ve sınıflarında kullanabilmek için kendilerini yenileme ve geliştirme gayreti içinde her yıl düzenli bir şekilde hizmet içi kurslara katılırken, Türkiye de görev yapan öğretmenler için hizmet içi eğitim uzun yıllardır bilinmeyen yabancı bir kavram olarak ortada kalmıştır. Bu kavram özellikle 2004-2005 öğretim yılında uygulamaya başlanan yeni ilköğretim müfredatı ile gündeme gelmiş ve o günden sonra daha sık konuşulup tartışılmaya başlanmıştır. Son yıllarda yapılan yeni programla ilgili araştırmalarda öğretmenlerin şikayet ettikleri konuların başında yeni programla ilgili yeteri kadar bilgi ve deneyimlerinin olmadığı ve bu konuda sürekli bir hizmet içi eğitimin olması gerekliliği ifade edilmiştir (Bulut, 2007). O halde Finlandiya’da olduğu gibi üniversitelerin yaz okulları eliyle sadece yeni ilköğretim müfredatı ile sınırlı olmaksızın öğretmenlere her yıl ihtiyaçlarını hissettikleri konularda kendilerini yenilemek ve geliştirmek için sürekli hizmet içi kurslarının verilmesi sağlanmalıdır. Her gün yeni bilgi, metot ve teknolojilerin hayatımıza girdiği günümüzde bu bir lüks değil gerekliliktir. Belki başlangıçta öğretmenleri bu kurslara daha çok katılmaları yönünde teşvik etmek için ekstra ekonomik destek sağlanabilir.

Sonuç
Bilgi ve teknolojinin çok hızlı gelişip ilerlediği günümüzde bilgiyi üreten toplumlar dünyada hem ekonomik gelişmişlik hem de zengin ve refah bir toplum oluşturma yönünde bilgiyi tüketen toplumların önünde yer almaktadır. Nitelikli, iyi yetişmiş ve rekabet edebilen insan gücünden oluşan bilgi toplumun oluşturulmasında zorunlu temel eğitimin rolü yadsınamaz. Bu konuda öğrencilerin PISA değerlendirmesinde en başarılı sonuçları aldığı Finlandiya eğitim sisteminde yer alan ve bu başarıda büyük katkısı olduğu düşünülen faktörlerin ışığı altında ülkemiz için şu önerilerde bulunulabilir: (a) öncelikli hedefimiz nitelikli öğretmenler yetiştirmek olmalıdır. Başarılı bir toplumun arkasında iyi yetişmiş, çalışkan, görev ve sorumluluğunun bilincinde öğretmenler vardır. Bu yüzden öğretmen yetiştirme programlarına motivasyonu yüksek ve yetenekli öğrencilerin başvurması sağlanmalı, (b) öğretmen yetiştirme programları bu nitelikli öğretmenlerin devamını sağlayacak şekilde gerek altyapı gerekse öğretim kadrosu bakımından geliştirilip güçlendirilmeli, (c) tezli yüksek lisans derecesi öğretmen olabilmek için bir ön koşul veya göreve başlayan öğretmenler için mesleklerinin ilk beş yılı içinde yerine getirilmesi gereken bir koşul olarak sunulabilir, (d) üniversitelerle ortak çalışarak, yeni gelişen bilgi ve teknolojilere karşı öğretmenlerin kendilerini yenilemelerini ve geliştirmelerini sağlayacak sürekli hizmet içi yaz-eğitim kursları düzenlenmeli, (e) iyi yetişen öğretmenlerin bilgi ve yeteneklerini kullanabilecekleri yeterli altyapı ve donanıma sahip okulların ülkenin tümünde yaygınlaştırılması ve (f) başarılı bir toplumu oluşturma yönünde etkili ve nitelikli şekilde yetiştirdiğimiz öğretmenlere güvenip, onların ortaya koyduğu bu ekstra çaba gerek ekonomik olarak gerekse manevi olarak toplumun tüm kesimleri tarafından takdir edilerek desteklenmelidir. Biliyoruz ki eğitimde yapılacak her türlü değişiklik her zaman zor, pahalı ve büyük çaba gerektirmektedir. Diğer taraftan bu uğraşıların sonuçlarını almak ise yavaş ve zaman gerektiren bir süreçtir. Bu yüzden yapılacak değişiklikler hususunda karar verip, uygulamak ve sonuçlarını görmek için sabırlı olmak gerekmektedir.

 

 

 

İŞTE ARŞINNNN

 

 

ÖĞRETMEN AKADEMİSİ VAKFI :)

 

G

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...