Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
Uçmaya başlama hikayem. 3 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

Uçmaya başlama hikayem.

             Çocukluk aşkımdı uçmak, uçabiliyor olmak. İnşaatların ikinci katından kum yığınlarının üstüne atlarken telef ettim evdeki şemsiyeleri. Kısa süreliğine de olsa havada kalıyordum. Kâğıttan uçaklarla veya uçurtmalarla avuturdum kendimi. Büyüyünce ne olucan ? sorusuna , öğretmen yada pilot derdim hep. Sonra rüyalarımda uçmaya başladım, ama bir türlü istediğim gibi uçamıyordum. Kısa sürüyor hemen iniyordum.

                Yıllar geçti ben öğretmen olmuştum ancak uçma hevesimi hep ötelemiştim. İlerleyen zamanlarda uçak ve helikoptere binme fırsatım olmuştu. Çocukluğumdaki o hevesi alamamıştım bir türlü, o duygu değildi hissettiğim. Aksine bu uçuş aletleri benim yükseklik korkusuna kapılmamı sağlamıştı. Her defasında da maalesef arttı bu korku.

                Benim 40 lı yaşlara merdiven dayadığım günlerden bir gün eskiden tanıdığım birkaç öğretmen arkadaş telefonla beni aradı. “Biz arabayla sizin orda ki dağa çıkıcaz bize şoförlük eder misin ? ” demesiyle başladı her şey. Yollar bozuk, memleketimin dağ yollarını bilmezler, yardıma ihtiyaçları olur diye kabul ettim. Asıl niyetlerinin ne olduğunu bilseydim kabul eder miydim bilmiyorum.

                Yolda sohbet esnasında kanat, harnes, kolon , uçuş falan gibi laflar ettiklerinde neden bahsettiklerini anlamamıştım. Dağın zirvesine vardığımızda biz buradan yamaçparaşütü ile uçuş yapıcaz, sen arabayı aşağıya indir dediklerinde mevzuya uyanmıştım. Onlar hazırlıklarını yaparken yamaçtan aşağıya şöyle bir baktığımda söylediğim ilk cümle “ Arkadaşlar, kafayı mı yediniz, buradan atlanır mı? “ olmuştu. Üstelik yaşı 60 ı geçmiş bi abimiz de vardı aralarında. 15 dakika geçmeden bir elimde telsiz, bir elimde araba anahtarı dağın başında tek başına kalakalmıştım. Şoförlük mevzuunu yanlış anlamışım. :)

                Biraz sonra telsizden konuşmalarına şahit oldum. Bursa’ya mı gidelim, İnegöl’emi yoksa Uludağ’ı aşıp Kütahya tarafına mı uçalım. Yahu ne Kütahya’sı, ne Uludağ’ı, biz Orhangazi’deyiz ve bunlarda motor yok. Kafalarının üstünde incecik iplerle bağlı bizim evdeki perdelik kumaşlara benzeyen 5 kg lık bir bez parçası, herhalde şaka yapıyorlar diye düşünmüştüm. Taki arkadaşımın Kütahya Emet’ten beni arayıp iniş yaptığını söyleyinceye kadar.

                O gün karar verdim bu işi bende yapmalıyım diye. 1 hafta süren eğitimden sonra, motor sesi olmadan sadece rüzgarın sesini duyarak yukarıdaki manzaranın keyfini çıkarabiliyordum. Üstelik yükseklik korkum olduğunu düşünmeme rağmen, aldığım keyif, heyecan ve adrenalin baskın çıkıyordu. Daha uzun, daha uzun havada kalmalıyım derken aradan gecen 3-4 yıl sonra saatlerce havada kalabiliyorum.  3500-4000 metrelerde tek başına yırtıcı bir kuşla yan yana süzülmek, Kayseri Ali Dağından kalkıp Sivas’a gitmek yada Denizli Çekelezden Afyon’a,  Ankara’ya uçabilmek, güzelim ülkemin eşsiz doğasını yukarıdan görmek vazgeçilmezim oldu.

                Artık uçmanın ve özgürlüğün tadını doya doya çıkarabiliyorum. Küçüklüğümdeki şemsiyem paraşütüm, kum tepecikleri de dağlar olmuştu. Her mesafe uçuşumdan sonra, reset atılmış bilgisayar gibi yeniden başlıyordum hayata. Havada ne sorunlar, ne sıkıntılar aklıma gelmiyordu. Kısa süreliğine de olsa her şeyden uzak tutup rahatlatıyordu beni.

                Şimdilerde arkadaşlarımla birlikte Türkiye’nin bir çok bölgesinde mesafe uçuşları yapıp, havacılık festivallerine ve yarışmalara bile katılıyoruz. Benim gibi uçma isteğini, korkularından, zamansızlıktan yada fırsat olmadığından ötelemiş olan arkadaşlara sesleniyorum; bu işin yaşı yok, hevesinizi daha fazla ötelemeyin.

     Birgün biryerlerde hep birlikte uçabilmek dileğiyle ...








Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...