13- Ve Sağ Beyin Okuma Yazmayı Öğrendi...
13- Ve Sağ Beyin Okuma Yazmayı Öğrendi...
( http://inovasyon.weebly.com/makaleler.html )
''Tüm bilimlerin anası ''Felsefe'' dir''. Diyenlerin de tezleri çürüdü; yapılan son araştırmalar şu doğrultuda; Sağ beyin ''İlkel Beyin'' olarak isimlendirilmiş ve bebekken en fazla sağ beynimizi kullanıyoruz, çocukken daha az kullanıyoruz, yetişkinliğimizde çok daha az kullanıyoruz. Sol beyin yaşımız büyüdükçe daha baskın çıkıyor. Bu baskın olma durumunu kendiniz ile küçük çocuğunuzu veya öğrencinizi kıyaslayarak rahatlıkla bulabilirsiniz. ''Küçükler şekilleri daha zor unuturlar''. Çocuklar yazıyı öğrendikten sonra şekilleri, nesneleri bir kenara atıp sembollerle öğreniyorlar. Bu insanlığın tarihsel gelişiminde de genelde böyle; milattan önce on bin ' ler de ki bir mağara adamının günümüzün insanlarından çok daha az unutkan olduğu tahmin ediliyor. Bunun sebebi de yine yazı yani semboller henüz oluşturulmadığı için o zamanki insanların şekillerle anlaşması mağara duvarlarına çizilen resimlerin akılda kalıcılığı artırması sağ beyni çalıştırması tıpkı günümüzün küçük çocukları gibi .
Bu bilgilerden sonra Fhilosophia ''Felsefe'' nin terimsel anlamına baktığımızda karşımıza ''bilgelik sevgisi'' çıkıyor. Tasarım terimsel anlamı ile ''zihinde canlandırılan şekil'' ile karşılaştırdığımızda durum açıkça görülüyor ki ORTADA BİLGİNİN VAR OLABİLMESİ İÇİN önce ZİHİNDE CANLANDIRILMASI VE ÜRETİLMESİ gerekiyor. Burada vahiy ile gelen bilgiyi ayrı tutuyoruz. Bu durum bize tüm öğrenme olaylarının ve oluşturulan bilimlerin TASARIM güdüsü ile yani sağ beyin aktivitesi ile başladığını gösteriyor. Felsefeyi en geniş anlamda ''Düşünme'' diye tanımlayacak olsak bile bebeklerin ve geçmiş devirdeki insanların daha yoğun sağ beyinlerini kullandıkları için, hayatı ilk sağ beyin ile algılamaya başladığımız için yine TASARIM öne çıkıyor. Ve burada rahatlıkla TASARIM 'ın Tüm bilimlerin anası olduğunu bilimsel bir şekilde ilan ediyoruz. Felsefecilere duyurulur.
Günümüze yaklaştıkça, temel ve uygulamalı bilimlerin verilerinin yaratıcı süreçler içerisinde üretime dönüştürülmesi ile yeni bilimlerin ortaya çıkması, yeni sembollerin ortaya çıkması, sol beynin yükünü iyice artırdı. Semboller bizi branşlaşma ve ezberciliğe itti. Alanında uzman bir mühendisi düşünün, alanında zamanının en uzmanı ama dünyadaki diğer ilimlerden haberi yok doğal olarak çünkü sistem öyle, parçaya odaklı. Kendi branşı dışındaki bilimlerin kör cahili yani ''İlim Adamı'' değil. Bu şekilde bu sistem dünyada savaşların olmadığı ahenkli bir bütün oluşturamaz ve olayın bütününü gören alim insanlar yetiştiremez. Peki hiç mi yok alim insan olma yolunda ilerleyen çok yönlü olayların, olguların bütününü görebilen var ama az. Örneğin Oktay Sinanoğlu genetik mühendisliği, kimya, matematik gibi birçok bilimlerin yanında Türkçenin sondan eklemeli bir dil olduğu için ilim uygulamalarına en yatkın dil olduğunu ile ilgili kitapları ile ve küçüklükten beri tasavvufa verdiği önem ile çok yönlü ve birleştirici olduğunu bize gösteriyor.
Belkide dünyadaki eğitim bakanlıkları bu durumların üstesinden gelebilmek için kitaplarda görselliğe daha fazla önem vermeye başladı. Yapılandırmacılık, Yaparak Yaşayarak Öğrenme, Öğrenmeyi Öğrenme, Hayat Boyu Öğrenme gibi terimler öne çıktı. Böylece bu süreç içinde öğretim olayının içine sağ beyin de katılacaktı. Belki bu kısmen başarılmıştır. Ama hala branşlaşma ve parçaya odaklanma devam ediyor. Oysa geçmiş senelere bakınca görüyoruz ki; Sağ ve sol beyni aynı anda kullanarak gerektiğinde hem parçaya odaklanabilen hem de bütüncül görebilen birçok alim insanı yine bizim atalarımız yetiştirmiş. Bunu nasıl başarmışlar? Cevap: Kendi tekniklerini geliştirerek. VE SAĞ BEYİN OKUMA YAZMAYI ÖĞRENDİ... (EBCED HESABI). Bu teknikte semboller (sayılar) sağ beynin anlayabileceği şekillere dönüştürülüyor. Sağ beyinde öğrenme faaliyetinin içine aktif bir şekilde katıldığı için insan beyninin kapasitesi dört kat artıyor. En vasat bir öğrenci bile en verimli bir şekilde öğrenebiliyor. Öğrenmenin baş düşmanı unutma ortadan kalkıyor. Ezbercilik son buluyor. İnsanlar çok yönlü düşünmeye, bilgilerden özgün sentezler yapmaya yani olayın bütününe de kolaylıkla odaklanabiliyor. Tüm bunları gerçekleştiren ise sağ beynin TASARIM yani ''zihinde canlandırılan biçim'' aktiviteleri.
İşte Atalarımızın bu tekniği kullandığı alanlar:
-Günlük ihtiyaçlarda ; Özel notlar halinde öğrenme faaliyetlerinde ve ticari ilişkilerde kullanılmıştır. Örneğin alacaklı olan birinin borçlusuna alacağı tutarın harf karşılığını yazarak göndermesi gibi.
-Çocuklara isim verilirken ; Doğum tarihinin isimle belirlenmesinde kullanılmıştır. Çocuğun doğduğu seneyi veren isimler çocuklara verilmiştir.
-Devlet Kayıtlarında ; Devlet kayıtlarında yer alan resmi belgeler, tutanaklar ve tarihler, sayım ve envanter hesapları da bu hesap ile yapılmıştır.
-Tarih Düşürmek İçin ; Bir olayın tarihini verecek kelime veya mısra seçilir ve hesaplandığında o olayın tarihine denk düşmektedir. Bu tarih düşürme sanatı divan edebiyatında kullanılmıştır.
-Birleştirme, Toplumsal Ahenk, Barış
Günümüzde ise Ebced hesabının Türkçeye uyarlanmış farklı bir şeklini oluşturan Melik Duyar, bu teknikle önce kendisi dünya hafıza şampiyonu oluyor. FOTOGRAFİK HAFIZA olarak isimlendirdiği bu teknikte hafızanın alfabesini kuruyor, iki binden fazla hafıza çivisi ile atıllığa, tembelliğe ve unutkanlığa son veriyor. Bu sayede sağ beynimize okuma yazma öğreterek kapasitemizin dört kat üzerine çıkabiliyoruz. Ebced hesabı gibi bu teknikte, zihinde canlandırdığımız şekillerle hayallerimizi kontrollü bir şekilde yeniden kurgulama ve hayatımıza yararlı hale getirme açısından ve bütünsel görme açısından insanlığın cahil değil, alim olması yolunda büyük önem taşımaktadır.
09.12.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Bu bilgilerden sonra Fhilosophia ''Felsefe'' nin terimsel anlamına baktığımızda karşımıza ''bilgelik sevgisi'' çıkıyor. Tasarım terimsel anlamı ile ''zihinde canlandırılan şekil'' ile karşılaştırdığımızda durum açıkça görülüyor ki ORTADA BİLGİNİN VAR OLABİLMESİ İÇİN önce ZİHİNDE CANLANDIRILMASI VE ÜRETİLMESİ gerekiyor. Burada vahiy ile gelen bilgiyi ayrı tutuyoruz. Bu durum bize tüm öğrenme olaylarının ve oluşturulan bilimlerin TASARIM güdüsü ile yani sağ beyin aktivitesi ile başladığını gösteriyor. Felsefeyi en geniş anlamda ''Düşünme'' diye tanımlayacak olsak bile bebeklerin ve geçmiş devirdeki insanların daha yoğun sağ beyinlerini kullandıkları için, hayatı ilk sağ beyin ile algılamaya başladığımız için yine TASARIM öne çıkıyor. Ve burada rahatlıkla TASARIM 'ın Tüm bilimlerin anası olduğunu bilimsel bir şekilde ilan ediyoruz. Felsefecilere duyurulur.
Günümüze yaklaştıkça, temel ve uygulamalı bilimlerin verilerinin yaratıcı süreçler içerisinde üretime dönüştürülmesi ile yeni bilimlerin ortaya çıkması, yeni sembollerin ortaya çıkması, sol beynin yükünü iyice artırdı. Semboller bizi branşlaşma ve ezberciliğe itti. Alanında uzman bir mühendisi düşünün, alanında zamanının en uzmanı ama dünyadaki diğer ilimlerden haberi yok doğal olarak çünkü sistem öyle, parçaya odaklı. Kendi branşı dışındaki bilimlerin kör cahili yani ''İlim Adamı'' değil. Bu şekilde bu sistem dünyada savaşların olmadığı ahenkli bir bütün oluşturamaz ve olayın bütününü gören alim insanlar yetiştiremez. Peki hiç mi yok alim insan olma yolunda ilerleyen çok yönlü olayların, olguların bütününü görebilen var ama az. Örneğin Oktay Sinanoğlu genetik mühendisliği, kimya, matematik gibi birçok bilimlerin yanında Türkçenin sondan eklemeli bir dil olduğu için ilim uygulamalarına en yatkın dil olduğunu ile ilgili kitapları ile ve küçüklükten beri tasavvufa verdiği önem ile çok yönlü ve birleştirici olduğunu bize gösteriyor.
Belkide dünyadaki eğitim bakanlıkları bu durumların üstesinden gelebilmek için kitaplarda görselliğe daha fazla önem vermeye başladı. Yapılandırmacılık, Yaparak Yaşayarak Öğrenme, Öğrenmeyi Öğrenme, Hayat Boyu Öğrenme gibi terimler öne çıktı. Böylece bu süreç içinde öğretim olayının içine sağ beyin de katılacaktı. Belki bu kısmen başarılmıştır. Ama hala branşlaşma ve parçaya odaklanma devam ediyor. Oysa geçmiş senelere bakınca görüyoruz ki; Sağ ve sol beyni aynı anda kullanarak gerektiğinde hem parçaya odaklanabilen hem de bütüncül görebilen birçok alim insanı yine bizim atalarımız yetiştirmiş. Bunu nasıl başarmışlar? Cevap: Kendi tekniklerini geliştirerek. VE SAĞ BEYİN OKUMA YAZMAYI ÖĞRENDİ... (EBCED HESABI). Bu teknikte semboller (sayılar) sağ beynin anlayabileceği şekillere dönüştürülüyor. Sağ beyinde öğrenme faaliyetinin içine aktif bir şekilde katıldığı için insan beyninin kapasitesi dört kat artıyor. En vasat bir öğrenci bile en verimli bir şekilde öğrenebiliyor. Öğrenmenin baş düşmanı unutma ortadan kalkıyor. Ezbercilik son buluyor. İnsanlar çok yönlü düşünmeye, bilgilerden özgün sentezler yapmaya yani olayın bütününe de kolaylıkla odaklanabiliyor. Tüm bunları gerçekleştiren ise sağ beynin TASARIM yani ''zihinde canlandırılan biçim'' aktiviteleri.
İşte Atalarımızın bu tekniği kullandığı alanlar:
-Günlük ihtiyaçlarda ; Özel notlar halinde öğrenme faaliyetlerinde ve ticari ilişkilerde kullanılmıştır. Örneğin alacaklı olan birinin borçlusuna alacağı tutarın harf karşılığını yazarak göndermesi gibi.
-Çocuklara isim verilirken ; Doğum tarihinin isimle belirlenmesinde kullanılmıştır. Çocuğun doğduğu seneyi veren isimler çocuklara verilmiştir.
-Devlet Kayıtlarında ; Devlet kayıtlarında yer alan resmi belgeler, tutanaklar ve tarihler, sayım ve envanter hesapları da bu hesap ile yapılmıştır.
-Tarih Düşürmek İçin ; Bir olayın tarihini verecek kelime veya mısra seçilir ve hesaplandığında o olayın tarihine denk düşmektedir. Bu tarih düşürme sanatı divan edebiyatında kullanılmıştır.
-Birleştirme, Toplumsal Ahenk, Barış
Günümüzde ise Ebced hesabının Türkçeye uyarlanmış farklı bir şeklini oluşturan Melik Duyar, bu teknikle önce kendisi dünya hafıza şampiyonu oluyor. FOTOGRAFİK HAFIZA olarak isimlendirdiği bu teknikte hafızanın alfabesini kuruyor, iki binden fazla hafıza çivisi ile atıllığa, tembelliğe ve unutkanlığa son veriyor. Bu sayede sağ beynimize okuma yazma öğreterek kapasitemizin dört kat üzerine çıkabiliyoruz. Ebced hesabı gibi bu teknikte, zihinde canlandırdığımız şekillerle hayallerimizi kontrollü bir şekilde yeniden kurgulama ve hayatımıza yararlı hale getirme açısından ve bütünsel görme açısından insanlığın cahil değil, alim olması yolunda büyük önem taşımaktadır.
09.12.2012
Daha Güçlü Bir Türkiye Dileğiyle.....
Celal ÖNGÜN
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...