MİNİ LOJMAN
Tayinimiz çıkmadan evlenmenin bedelini ,pancar tarlasında çalışarak ödedik.Takı paraları suyunu çekmişti.Eşimin anne ve babası hayatta olmadığı için aile desteği yoktu.Ailem , eşimle evliliğime sıcak bakmadıklarından gurur yaptım, parasız kaldığımızı söylemedim.Aralık ayında odunsuz,yiyeceksiz kaldık.Giydim kayınvalidemin şalvarını, ver elini pancar tarlası.Eşim pancar çıkardı, ben kestim . Paramız da olmuştu ,kimseye muhtaç değildik .
Köyümüzün tek bakkalı elinde bir telgrafla bahçemize geldi.
-Tunceli’ye tayininiz çıksa gider misiniz gençler?
–Bayrağımızın dalgalandığı her yere gideriz.
–Gözünüz aydın , tayininiz Tunceli ye çıkmış.
Sevincimiz anlatılacak gibi değil. İki bavul eşya ile yola çıktık.Tunceli’nin Pertek ilçesinin Arpalı Köyü...Pertek’te göreve başlama yazısını aldık ,heyecanla köy minibüsüne bindik.Her yer beyaza bürünmüştü.Beydamı Köyü’ne kadar gittik. Karlar üzerinde yürüyerek Arpalı Köyü’ne karanlıkta ulaştık.Kapısını çaldığımız ilk evde misafir olduk.Bizi çok iyi ağırladılar.Büyükçe bir oda.Gaz lambası ışığında yenen yemekten sonra,leğen getirip elimize su döktüler,havlu tuttular.Kocaman yatak serdiler .
-Hoca rahat otur Allahını seversen,uzat ayaklarIarını.
Sabahleyin heyecanla okulumuza gittik.Bizi gören çocuklar utanarak kaçışıyorlardı.Okulun hali içler acısıydı.Her yer çamur içindeydi.Evraklar yerlerde sürünüyordu.Taştan yapılmış iki derslikli bir okul.On metre kadar karşısında mini bir lojman bize gülümseyerek bakıyor,hoş geldiniz yeni sahiplerim diyordu.Minicik içiçe iki oda ve küçücük bir mutfak.Elektriğin ,suyun ,yolun olmayışını hiç önemsememiştim ilk günler.Benim tek korkum,lojmanımızın mezarlığın içinde olmasıydı.Koç başlıklı mezarlar beni ürkütüyordu.
Minicik lojmanımızı doldurmaya gelmişti sıra.Aldığımız yollukla acil gereksinimizleri karşıladık.Gaz lambası,gaz,tencere,tava,saat,su bidonları,çamaşır leğeni,teneke soba ,odun ve en önemlisi bir aylık yiyeceğimizdi.At sırtında getirdik eşyalarımızı.Mutluluktan uçuyoruz.Bizim de bir yuvamız olmuştu.Teneke sobamızı kurduk.Aliminyum çaydanlığımızda çayımızı demledik.Var mı bizden zengini,bizden mutlusu.İstekler ,ihtiyaçlar insan yaşadığı sürece bitmez elbette.
İşte, biz böyle başladık Arpalı'da köy öğretmenliğine.Şimdi şehir öğretmeniyiz.Aynı şartlarda çalışabilir misiniz? Sorusuna cevap veremiyorum.Sessizliğe,maskesiz gülücüklere ,doğal hayata ,doğal beslenmeye ,temiz havaya,temiz suya evet diyorum.Elektriksiz,internetsiz,makinesiz,ulaşımsız hayata evet diyemiyorum.
Görüntülenme Sayısı:Google.Apis.Requests.RequestError User does not have sufficient permissions for this profile. [403] Errors [ Message[User does not have sufficient permissions for this profile.] Location[ - ] Reason[insufficientPermissions] Domain[global] ]
Esin Hanım, beni çocukluğuma götürdünüz... 7-11 yaşlarım böyle minik bir lojmanda geçti. Tek farkı elektriğin olmasıydı. 5 tane minik lojman yan yana. Yedi Cücelerin evi gibiydi hepsi. Doyasıya yaşadım çocukluğumu orada. Geçen yılbaşında yazmıştım aşağıdaki yazıyı, sanırım en iyi o anlatacak...
"Bizim çocukluğumuzda temizdi dünya... İlkbahar hep vardı ya da her an olacak gibiydi. Annelerimiz bizi Nuri Alço kılıklılara hazırlardı yalnız. O yüzden pek bişey içmezdik erkeklerin yanında :) İçsek de söylemezdik. Neyse ki hap katılmadı filmlerdeki gibi kolalara. Organlar satılmazdı, çocuklar kaçırılmazdı. Çocuk istismarı diye bir kavram girmemişti henüz lügatımıza. Komşu teyzeler;teyze, amcalar;amcaydı. Şeker verirlerse, onlar gerçek şekerlerdi. Hapishaneler yoktu tıkıldığımız; apartman adı altında. Kışları hava kararana dek, yazları yatma saati idi eve giriş alarmımız. Korku yoktu, endişe hiiççç... Her yer park, tüm meyve ağaçları alışveriş merkeziydi. Pazar sinemaları her daim İN, hafta sonları İstiklal Marşı'nı dinlemeden uyumak OUT'du. Biz öfke bilmedik çocukluğumuzda, o yüzden başa çıkma teknikleri de o yıllarda keşfedilmedi ve öğretilmedi. Hareketiydik ama hiperi yoktu, ilacı düşünülmemişti. Ağaçlar tırmanmayı bekliyor, dizlerimiz çürükten geçilmiyordu. Bütün bunlar ÇOCUKLUK'tu... doğaldı. Enerjimiz evrene yayılıyordu ve geri dönüyordu coşku olarak.
Keşke bunları bir hediye paketine sığdırıp verebilseydim oğluma bu yılbaşında. Ona geçmişi değil ÖZGÜRLÜĞÜ koklatabilseydim. Animasyonunu değil aslını yaşatabilseydim..."
Dilber Engin
3.5.2013
Ne güzel olurdu oğlunuz açık havada koşsa, doyasıya oynasa.Yemeğini eline alıp bahçede ağaçların altında yese.Ağaçlara tırmansa...Çocukluğunu doya doya yaşasa.Hayatınız hep ilkbahar tadında olsun dileğimle, teşekkür ederim Dilber Öğretmenim.
Esin Özbay
4.5.2013