NERDE KALMIŞTIK...

"Gelin tanış olalım,

İşi kolay kılalım,

Sevelim sevilelim 

Dünya kimseye kalmaz..." 

Bu dizeler çok şeyin özeti olabilir "Değerler Eğitimi" başlığı ele alındığında. Ne oldu ? Neden ortaya çıktı ? Hangi ihtiyaç hasıl oldu da bakanlığımız bu eğitime gerek gördü ? Bu soruların cevaplarına çok fazla takılmıyorum lakin iyi ki ortaya çıktı . Çünkü değerlerimize çok geç kalmıştık...

Bir toplum düşünün Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Ahmet Yesevi, Somuncu Baba ve daha adını sayamadığım bir çok "Değer Akademisyenleri" yetiştirsin ve bu alimler sadece Türkçe ve Sosyal Bilgiler derslerinin muhtelif konularında bir iki sayfa kendilerine yer bulsun  haksızlık olmaz mı? Bu alimlerin eserlerinden en fazla bilinen Mesnevi'ye baktığımızda  üniversitelerde adına bölümler açılıp kürsüler kurulabilecek bir değer deryası değil midir? Bu noktadan hareketle yapılan her türlü değerler eğitimi çalışması amacına uygun yapıldığında ortaya çok güzel ürünler çıkmaktadır ve çıkmaya devam edecektir. Okul olarak "ayın değeri" kapsamında yapılan çalışmalarda tiyatro, şiir, resim, drama gibi faaliyetlerle  söz konusu değere farkındalık sağlanmaktadır.

Peki yeterli midir ?  Bu konuyu öğretmen arkadaşlarımla paylaştığımda farklı bakış açılarıyla karşılaştım doğal olarak.     " Bu uygulamanın kimi yerlerde kağıt üzerinde uygulandığını, değerlerin hayatın içinde öğrenileceği bu uygulamanın gereksiz olduğunu" belirten düşüncelerle karşılaştım. Ama ben daha fazlasından yanayım . Bu eğitimlerin bence okullarda müfredatı yazılıp ders olarak okutulmasından yanayım. Kimi zaman boşa harcanan serbest etkinlikler ve şişirilmiş seçmeli derslerin yerine öğrencilerimize uygulamalı olarak kolaylıkla dramatize edilebilen değerlerimizi öğretebileceğimiz fikrinden yanayım.

Kim bilir belki de toplumumuzda son dönemlerde artan yitirilmiş değerler sebebiyle yaşanan sıkıntılarımız azalır.

Denemeye " değer" değil mi?

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...