iç döküntüsü
Öğretmenlikte dokuzuncu yılımın ortalarında bir yerlerindeyim.
Alan bilgime güvenim, mesleğe başladığım günden beri hep tamdı.
Anlatacağım konuyu iyi anlattığıma (alan bilgisi özgüveni sayesinde) inanarak geçirdim meslekteki ilk yıllarımı.
Şansım yaver gitti, iyi öğretmenlerle çalışma, eğitimle ilgili iyi eğitimlere çok çabuk ulaşma vs gibi imkanlarla sınıf yönetimi, anlatım teknikleri gibi konularda da özgüvenim yıllar içinde arttı.
Alan bilgisi zaten tamdı, sınıf yönetmekle ilgili sıkıntılar ortadan kalktı, surata sese falan öğretmenlik biraz daha oturdu. Anlatmam gereken şeyi iyi anlattığımı sandığım günlerin sayısını artırarak geçti yıllarım.
Sınıfa zamanında giriyorsan, bilgisayarların çalışıyorsa, olaya hakimsen, üstüne ergen denen kişilerin ciğerini biliyorsan sınıf içi rahatlığın hiçbir şeye benzemiyor.
Kendisine dersin iyi anlatılmasını isteyen, arada bir sınıfta ismi anılarak önemsendiğini hissetmek isteyen, ders içeriğini çok önemseyen, hali hatırı sorulması yeterli gelen, güler yüz göster yeter diyen gençlere tüm bunları yaparak çok büyük katkı sağladığımı düşündüğüm zamanlar hiç de az değildir.
Derken, "hocam bunları anlatıyorsunuz da, ne yalan söyleyeyim iyi de anlatıyorsun ama ilgimi çekmiyor" diyen çocuğun tokadıyla gelir gibi oldum kendime biraz.
Başka bir çocuktan, "hocam iyi anlatıyorsunuz da bu iş beni gerçekten çok sıkar, zaten öğrensemde bu mesleği yapamam" tokadını da yedim.
"Hocam allasen kız dediğinden programcı olur mu" diyen kız öğrenci hep vardı sınıflarımda.
Sonra "demek evde pratik yapayım, bilgisayarım yok ki benim" diyen çocuğu duyar gibi oldum.
Hızlı konuşma ve az zamanda konu anlatma becerime, "hocam aslında düşündüğünüz kadar zeki değilim, o dediğiniz şeyden de hiç birşey anlamadım" diyen çocuk cevap verdi.
Daha çok cevap geldi çocuklardan listesini bile yaptım defterime.
Alan bilgisi, sınıf yönetimi, kriz yönetme, empati, anlatım tekniği falan filan bu cevapları almada işime yaradı belkide.
Şimdi cevaplar üzerinde daha iyi çalışabileceğim yıllar diliyorum kendime.
Günümüz kutlu olsun, değerli öğretmenlerim.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...
Öğretmenlik her sene sınıfta kalmaktır. Sınıf ögretmenleri ilkokulu bitiremezler. Her 4 - 5 yılda bir sınif tekrarı yaparlar. Öğrencileri mezun olur giderler. Onlar hep o sınıftadırlar ve gelen kuşak biraz daha farklıdır. Bir de sistem, çocuklar ve teknolojı değişmese ne güzel olurdu. Kalemine, emeğine sağlık.
Yusuf Ziya Güldere
22.11.2015
Çok teşekkür ederim Yusuf Öğretmenim, sadece okuyor oluşunuz bile heyecan veriyor.
Mustafa Can Sarıca
22.11.2015
Uygulamanın içinde olanların yazdıklarını okumak çok keyifli.
Yusuf Ziya Güldere
23.11.2015
Yureginize saglik
leman
29.11.2015
Çok teşekkürler :)
Mustafa Can Sarıca
30.11.2015
Çok güzel anlatmışsın sevgili arkadaşım. Çok içten ve samimi.. Öğretmenlikte sessiz cümleleri duymak bu işi ne kadar önemsediğimizi ve mesleğimizle ne kdar ilişkili olduğumuzla alakalı. Biz öğretmen mi olduk, yoksa sadece öğretmenlik mi yapıyoruz? Umarım Öğretmen olmuşuzdur...
Teşekkürler..
Sabahat ÖZGÖL
30.11.2015
Çok teşekkürler Sabahat Hocam :) Umarım Öğretmen olmuşuzdur.
Mustafa Can Sarıca
30.11.2015
Duygu ve düşüncelerimize tercümam olmuşsuz sayın hocam.
Görsele çok güldüm çok hoş, üzerinde çalışılması güçlendirmemiz gereken cevapları da özetlemiş doğrusu. Elinize sağlık...
Özgür ÖĞÜT
1.12.2015
Çok teşekkürler Özgür Hocam, görsel şahane evet :)
Mustafa Can Sarıca
1.12.2015
Mustafa hocam katılıyorum :)
Ahmet Yenidede
22.12.2015