ÖZÜR DİLE ÖĞRETMENİM
Derse geç gelen öğrencilerin sınıfın önünde "Geç kaldığım için özür dilerim." demelerini istemiştim, mini mini birlerden. Kural tıkır tıkır işlemeye başlamıştı. Geç gelenin vay haline. Sıkıysa özür dilemeden yerine geçsin biri. Sınıfta kızılca kıyamet... Yanlış anlaşılmasın, kıyameti ben değil öğrenciler koparıyor. "Özür dilemedin, haydi bizden özür dile!" naraları altında geç kalan öğrencinin yerinde ben bile olmak istemezdim herhalde.
Bilemezdim tabi, aynı duruma düşeceğimi. Veli görüşmesi nedeniyle dersin ortasında ancak varabildim sınıfa. Öğrenciler, büyük bir zevkle, geç kalan arkadaşlarına yaptıkları gibi, ayakta ve işaret parmaklarını bana doğru göstererek "Özür dile öğretmenim, geç kaldın." sesleri altında neye uğradığımı şaşırdım doğrusu. Kuralın neden bu kadar iyi işlediğini o an anlamıştım. Berbat bir duyguydu o anı yaşamak...
Şaşkınlığımı üstümden atmakta zorlansam da, toparlanıp " Geç kaldığım için özür dilerim çocuklar." deyiverdim bir çırpıda. Dememle birlikte, en ön sırada oturan Ömer'in sevinçle zıplaya zıplaya " Biliyordum, biliyordum, özür dileyeceğinizi biliyordum." sesleriyle şaşkınlığım bir kat daha artmıştı. Tabi, dersimizin konusu da, geç gelmemle başlamış, kuralların benim için de geçerli olduğunu anlatmakla devam etmişti.
Karizmamı yerle bir eden Ömer
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...