Cumhuriyet ve Kültür
Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bir analizini yapabilmek için öncelikle Cumhuriyet kavramı üzerinde temel bilgiler edinilmeli. Cumhuriyet, siyasi bir oluşumun yanında toplumsal bir yaşam biçimi olarak da varlığını sürdürüyor. Cumhuriyet sadece toplumsal bir yaşam biçimi değil, aynı zamanda Mustafa Kemal’in kültür anlayışıyla şekillenen bir kültür hazinesi olarak da yaşamımızdaki yerini almıştır.
Kültür demişken bu noktada kültürün tanımına değinmekte fayda var.
Kültürün bir kaç tanımı var…
-Bir milletin gelenek ve görenek anlayışını, benimsediği dini, ideolojiyi, sanatı veya toplumu, inançları kapsayan olgudur.
-Bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde süregelen her türlü duygu, düşünce, yaşayış, dil ve sanat varlıklarının tümüdür.
-Bir ulusa niteliklerini veren, başka bir ulusta bulunmayan maddi ve ideolojik olguların tümüdür.
Bir ulus kendi kültüründen ödün veriyorsa ve başka milletlerin kültürünü kendi kültüründen üstün görüp benimsiyorsa, o ulusun ileri dönük bir yaşam biçimi olamaz. Son tanımda da dediği gibi gibi kültür, bir ulusa niteliklerini verir. Bizler bize ait olandan ödün verirsek bunun adı niteliksizliktir. Yani yabancı güçlerin yiyip yutmak için izledikleri tek yol, gözlerine kestirdikleri ülkenin kültürünü ele geçirmek, yok etmek ve o ülkeye kendi kültürlerini benimsetmektir. Çünkü kültür bir ülkenin, ulusun en önemli atar damarlarından biridir.
Ya ülkemiz?
Cumhuriyetle birlikte önemli bir kültür politikasına kavuşan ve belli bir ivme kazanan kültür-sanat, günümüze bakıldığında hiç iç açıcı bir tablo çizmiyor.
Ülkemizde yabancı kültüre olan ilgi bizi kendi kültürümüzden, değerlerimizden hızla uzaklaştırıyor.
Bir ülkenin kültür-sanatı olmadan o ülkenin kendini ifade/temsil hakkı olamaz.
Giyim kuşamdan müziğe, konuşmadan davranışlara kadar tüm karakteriyle başka ülkelerin kültürünü taşıyıp benimsiyoruz ve bizim olana burun kıvırıyoruz. İşte bunun tam adı kültür emperyalizmi, kültür erozyonudur. Kendi kültürünü değil, başkalarının kültürünü benimseyen bir millet kandırılmaya ve egemen güç tarafından bir kukla gibi oynatılmaya mahkumdur.
Atatürk, kültürü uygarlıktan ayırmaz ve şöyle tanımlar; “Kültür dediğimiz şey bir toplumun, devlet yaşamında, düşünce yaşamında, iktisadi yaşamında yapabileceği şeylerin toplamıdır. Uygarlıkta bundan başka bir şey değildir.”
Son söz
Bizler ne olursa olsun bizim olanı yeşertip büyütmeli ve benimsemeliyiz. Ancak böylece bilinçli olarak üzerimizde oynanan bu oyunda, ki adına ne derseniz diyin, galip olabiliriz.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...