TRAFİK
TRAFİK EĞİTİMİ
Trafik eğitimi yediden yetmişe hayat boyu sürekli verilmesi gereken bir toplum eğitimi.Ama biz bu eğitimi çok önemsemiyoruz.Okul önlerinde nöbetçi öğrencinin eline bir ışıklı trafik işaretçisi verip trafik eğitimini verdiğimizi düşünüyoruz.Bu yeterli mi?Öğrencilere kağıt üzerinde trafik işaretlerini öğretmek ne derece faydalıdır?Okul gezilerinde öğrencilerin şoförü gaza getirmek için hep bir ağızdan söylediği "Ya ya ya, şa şa şa, bizim şoför çok yaşa!" nakaratlarını gülümseyerek izleyen öğretmenlere ne demeli..
Trafik eğitiminde sorun, toplum olarak şekilciliğe takılıp kalmamızdan kaynaklanıyor.Küçük bir trafik kazası meydana gelse;
-Kör müsün kardeşim yaaa! Kırmızı ışığı görmedin mi?
-Kör sana derler, edebini takın, hem ben geçerken sarı yanıyordu...
-Sarıyı görünce duracaksın andavallı, geçmeyeceksin, geçersen nah böyle toslarsın..
-Sen kime andavallı diyon öküz....nerde benim beyzbol sopam? Sen şimdi görürsün gününü.....
Bu trafik kavgası örneklerini çoğaltmak mümkün.
Okullarda verilecek olan trafik eğitiminde yeşil-sarı ve kırmızı ışıkların anlamı ve yapılması gerekenler öğretiliyor.Öğretilirken bu renkler mutlak doğruymuş gibi gösteriliyor.Yeşil yanarsa benim geçme hakkım var, yolu kontrol etmeden direkt geçerim.Sarı ışığın durumu daha da vahim.Sarı ışık, kırmızı yanmadan hemen alelacele hızlıca geçiliverilecek bir ışık gibi görülüyor.Sonuç daha da vahim.
Trafik ışıklarıyla çevrili bir kavşakta araç sahipleri ve yayalar kendi ışıklarına değil, karşı şeritteki trafik ışıklarına göre davranırlar.Taksi şoförü veya dolmuş şoförü kendi ışığı kırmızı iken karşı yolun trafik lambası sarıya döndü mü gaza basıverir yada önündeki arabaya hareket etmesi için uyarı kornası çalar.
Yayalara ne demeli...Yaya geçidini podyum, kendini de manken zanneden bayanların öyle bir yürüyüşleri vardır ki sanki bir sağa bir sola dönen eski Arçelik şanzımanlı çamaşır makinelerini gibidirler.Yaya geçidini podyum zannedip yayaların yürüyüşlerini izlerken dalan araç sürücülerini, arkada bekleyenlerin kornaları bile kendine getiremez.
Kars'ta, Ardahan'da kaldırımda yürüyeceği yerde cadde üzerinde umarsız gezen insanımızı bir nebze anlayabiliriz ama kentin en büyük bulvarında araç trafiğini alt üst ederek volta atmakta özel bir eğitim gerektirir(!)
Kırmızı yanınca tam yaya geçidinin üstünde duran araç sahipleri de kendilerini zenginden çalıp fakirlere veren Robin Hood gibi zannederler.Önünden geçen yayalara trafik kurallarına uyan bir centilmen edasıyla güneş gözlüklerinin üstünden bakış atarlar.
Trafik düzenine en çok dikkat etmesi gereken belediye otobüsleri durağa yanaşma gereği bile duymadan, arkalarındaki bütün araç trafiğini bloke ederken, şoförde dikiz aynasından olan biteni pişkinlikle izlemeyi marifet saymaktadır.
Yaya geçitlerini sağdan geçmek yerine hem sağ hem sol yönlü kullanan yayalar saygısızca birbirlerine çarpmaktan çekinmemektedir.
Otobüslerde pişkin pişkin uyuyor numarası yaparak koltuklara yayılan, yaşlıları ve hamileleri ayakta eziyet çektiren üniversite öğrencileri Türkiye’nin geleceği ise vay halimize!
Sabırsız sürücüler ve yayalar, abuk-sabuk el-kol hareketleri, anlamında ağır küfür mesajı taşıyan korna çalmalar.."Arabada bebek var" veya "okul arabası" uyarılı arka cam yazılarına alışığız.Peki, “dikkat sopa var” veya “ölüm tehlikesi” yazılı araçları kullanan piskopatlara ne demeli...Bu yazıları gördüğünüzde gülüp geçmek yerine ilgili yerlere şikayet ettiniz mi? Etmediniz mi? Aman sendecilik mi? Karşıyaka vapuru sireninden bile çok ses çıkaran modifiye egzoslu araç kullanan züppeler, arabasına monte ettiği iki bin wat ekolu hoparlörüyle bütün mahalleyi ayağa kaldıran şehir fırlamaları ve daha neler neler...Bütün bu olumsuz örnekleri yapanlar bizim insanımız.Araç sürücüleri yayaları, yayalar araç sürücülerini anlamıyorlar.Empati yapmıyorlar.Peki, trafikte otokontrolü nasıl sağlayacağız?
Bu örnekler okullarda trafik öğretiminin verildiğini ama eğitimin es geçildiğinin bir işareti.Bütün ağırlığımız Türkçe, Matematik, Fen Bilgisi ve İngilizce derslerine veriyoruz. Ama on bir yıl İngilizce eğitimi gören bendeniz ve büyük çoğunluk İngilizce konuşamıyoruz, anlamıyoruz.Türkçe dersine ağırlık veriyoruz ama internet diline bakıldığında halimiz içler acısı.İyiyim yerine, “iii”, merhaba yerine “ mrb”, nasılsın yerine “nsln” vb.Matematiği konuşmaya bile gerek yok.Bu baba derlerin arasında Trafik eğitimi dersine ne kadar önem verdiğimizi siz tahmin edersiniz.
Bütün bu olumsuz vakaların önüne, okullardaki trafik eğitimini adam gibi vermeyle geçilebilir.Ana sınıfından üniversiteye kadar bütün eğitim süreçlerinin hepsinde uygulamalı ve zorunlu trafik dersi verilmeli bence.Trafikte geçiş üstünlüğünün her şartta yayaya ait olduğunun öğretilmesi, yayaya saygının kavratılması, belletilmesi çok faydalı olacaktır.
Trafik dersini veremeyenler sınıf geçememeli, mezun olmaları engellenmelidir.Ehliyet sınavlarında okul eğitiminde trafik derslerindeki başarı belirleyici olmalıdır.Trafikte araç kullanmak için verilen “sürücü belgesi” ne ek olarak sürücülere gerekli eğitimi tamamlamaları halinde “yaya belgesi” de verilmelidir.Böylece empati sahibi olmaları sağlanmalıdır.İlköğretim ve orta öğretimin her kademesinden mezun olan ve trafik eğitimini başarıyla tamamlayan öğrencilere “yaya belgesi” verilmelidir.
Trafikte meydana gelen kaza ve olaylarla ilgili kısa film ve programlar izletilmeli, uygulamalı eğitim olarak verilmelidir.Sürücülere, her halükarda yayaların geçiş önceliğine sahip olduğu üstüne basa basa öğretilmelidir.Yaygın eğitim sistemiyle bütün şehir halkına, sürekli ve düzenli olarak görsel, yazılı ve uygulamalı trafik eğitimi verilmelidir.
Öğrencilere otopark eğitimi de verilmelidir.Bırakın normal eğitimsiz insanları koca koca profların, müdürlerin ve hatta biz öğretmenlerin otopark konusundaki beceriksizliklerini anlatmaya gerek yok.Kavgaların bir çoğu yanlış ve düzensiz otopark yapmaktan kaynaklanıyor.
Öncelikle, Belediyeler ve yerel yönetimlerin, şehir içi ve dışı trafik işaretleri, sinyalizasyonları, yaya geçitleri, alt ve üst geçitleri, bisiklet ve yaya yolları, kaldırımlar, engelli rampaları konusunda üzerlerine düşen görevlerini yapmaları halinde trafik düzeni konusunda bir şehir kültürüne sahip olabiliriz.
Trafik eğitiminin, at yarışı gibi geleceğe hazırladığımız çocuklarımıza verebileceğimiz en öncelikli, en kaliteli ve en gerekli eğitim olduğunu önce biz öğretmenlerin anlaması ve kabul etmesi de sorunun çözümünü kolay hale getirecektir.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...