HİKAYEYİ TAMAMLAMAK İSTER MİSİNİZ?
Aşağıdaki hikayenin başlığı yoktur ve yarım bırakılmıştır.İstediğiniz başlığı verebilir hikayeyi tamamlayabilirsiniz...
(ORDA BİR ŞEHİR VAR UZAKTA...)
Sarıkamış, Sarıkamış olalı böyle bir soğuk görmemişti.Mayıs ayında eksi on beş derece soğukta kar yolları kapatmış ve ilçedeki bütün okullar dört gün boyunca tatil edilmişti.Murat, sabah erkenden kalktı.Arkadaşları kalın yorganlarının içinde horul horul uyuyorlardı.Kar tatili ve On dokuz Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı aynı zamana denk gelmişti.Arkadaşlarını bıraksa öğleye kadar uyurlardı.Ama gün uyuma günü değildi...
*
Seksen yedi model arabayla Ardahan’a kadar sorunsuz geldiler.Arabayı Murat kullanıyordu.Arkadaşlarını iki günlük geziye ikna etmiş, kahvaltılarını bile yapmadan arabaya bindirip yola çıkmışlardı.
“Murat Hocam, bir yerlerde dur da çorba içelim” dedi Tarık.
Artvin yolu üzerindeki bir benzincide durdular.İyi kötü çorbalarını içip yola devam edeceklerdi.Benzincide çalışan pompacı uyardı;
“Artvin’e gitmeyin, hava bozuyor, yolda kalırsınız..”
“Artvin yüz on kilometre arkadaşlar, akşam olmadan bir saatte varırız” dedi Murat.
Yola çıkalı yarım saati geçmeden kar bastırdı.Her yer bembeyaz olmuştu.Asfalt görünmüyordu, üstelik yolda kendilerinden başka hiçbir araç yoktu.Bembeyaz kar ve sis dünyasında tek başlarına kalmışlardı.Geri dönmeye çalıştılar ama yol buz tuttuğu için araba kayıyor, dönemiyorlardı.Murat frene basmadığı halde araba kaymaya başladı.Yol kenarındaki birikmiş kar kütlesine yaslanan aracın hızı kesilmişti.Murat hemen ikinci vitese aldı ve arabanın kontrolünü ele aldı.Görüş mesafesi sıfırdı, hiçbir şey görmüyorlardı.Birden sis bulutunun içinden çıkıverdiler.Kar ve sis yok olmuş, masmavi gökyüzü ve yemyeşil bir dünyaya bulmuşlardı kendilerini.Arabadan inip geriye doğru baktıklarında müthiş bir manzara vardı.Gözlerine inanamıyorlardı.Elli metre gerilerinde bembeyaz kar ve sis kütlesi ekvator çizgisine benzer bir şekilde aniden bitiyor, yemyeşil bir dünya başlıyordu.
Artvin şehir tabelasını gördüklerinde uzun süre yol boyunca şehri aradılar.Şehrin tabelası var ama kendisi yoktu.Çoruh nehrinin delicesine aktığı dik vadinin zirvesine dikkatli baktıklarında şehri gördüler...
*Öğretmenevine varabilmek için tek şeritli dar, alabildiğine dik rampaları ikinci viteste çalışan arabanın motorunu bağırta bağırta tırmandılar.Bir tarafı yola bir tarafı uçuruma bakan öğretmenevine yerleştiler yerleşmesine ama arabayı park edecek yer bulamadılar.Şehrin kenar sokaklarından birine park ettiler arabayı.Sabahleyin ilk uyanan Murat oldu.Hemen pencereye koşup muhteşem manzarayı izlemeye koyuldu.Şehir yemyeşil orman örtüsüyle kaplı dik bir dağın tepe yamacına kurulmuştu.Öğretmenevi bu dik ve ürperten bir uçurumun en tepesinde şatoyu andırıyordu.Vadiler ve dağlar birbirlerine değecek kadar dik ve yakındı.Karşı dağdaki köyün horozlarının sesi duyuluyordu.(Bu paragraf,14/08/2014 tarihinde eklendi)
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...