Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
ÖĞRETMEN OLMANIN BEDELİ... 2 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

ÖĞRETMEN OLMANIN BEDELİ...

 Seksenli yılların ortalarıydı. Nihat on sekizinde genç bir delikanlıydı. Ortaokuldan sonra liseye devam etmeyip babasının mesleğine başlamıştı.Fayans döşeme ustalığında o kadar becerikliydi ki namı çevre köy ve kasabalardan duyulmaya başlamıştı.

            Soğuk bir kış günü evde inşaat kalıp tahtalarından sökülen eğri büğrü olmuş paslı çivileri çekiçle doğrultmakla uğraşıyordu.Babasının iyi bir usta olma yolundaki terbiye ve yetiştirme anlayışıydı bu uğraş.Kışın soğuk havalarda inşaat işleri durduğunda boş durmamalı, ya naylon pabuçları ocakta kızdırdığı maşa ile yamamalıydı yada ocak başında çivi doğrultmalıydı.

            Sokaktan gelen bir korna sesiyle irkildi.Hemen kapıya koştu ve son model bir Mercedes arabanın evlerinin önüne park ettiğini gördü.Meraklı gözlerle arabaya bakarken, ön cam açıldı ve kapkara gözlüklü bir adam seslendi;

            “Nihat usta sen misin?”

            “Evet..”

            “Ben Baykur otelinin sahibiyim.Adım Fatih Baytur.Otelin fayans döşeme işleri var, usta olarak seni tavsiye ettiler ama sende çok gençsin…”

            “…………..”

            “Fayansın metrekaresini kaça döşüyorsun?”

            “Bin beş yüz liraya döşüyorum…”

            “Ben sana iki bin beş yüz lira veriyorum, otelin turizm sezonuna yetişmesi gerekiyor.Bir ayda dört yüz metrekare fayansı döşeyebilir misin?”

            “Gece gündüz çalışır, bitiririm..”

            “Kalacağın yeri, yemeni içmeni ben karşılarım…Yeter ki işi bitir..”

            “Ne zaman başlayayım?”

            “Hemen bugün başla, eşyalarını topla, gidelim…”

 

                                   *          *          *

            Bodrum’un Bitez Yalısındaki otele yerleşen Nihat çevreyi çok beğendi.Harika bir kumsal ve içerilere doğru uzanan portakal ve mandalina bahçelerinin güzelliği başını döndürmüştü.Bitez bölgesi yeni yeni turizme açılıyor ve o güzelim portakal ve mandalina bahçelerini İstanbullu zenginler çok cazip fiyatlarla köylülerden satın alıp otel ve turistik tesis yapıyorlardı.Çalıştığı otel portakal bahçeleri arasında şatoyu andıran bir mimariyle kendini gösteriyordu.Otel sahibi Fatih Bey, otel çevresindeki portakal ve mandalina bahçelerinin otele ait olduğunu, istediği zaman istediği kadar portakal ve mandalina yiyebileceğini söylemişti.

            Nihat usta genç yaşına rağmen gece gündüz çalışarak otelin bütün fayanslarını döşemiş her yer pırıl pırıl olmuştu.Oteli teftişe gelen Bakanlık yetkilileri yapılan işi çok beğenmişler ve otele dört yıldız vermişlerdi.

            Otel sahibi Fatih Bey, genç usta Nihat’ı işin bitiminde tebrik etti.

            “Nihat usta, seni ilk başta gözüm pek tutmamıştı ama şimdi doğru bir karar verdiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum.Metrekaresi iki bin beş yüz liradan dört yüz metrekare fayans döşeme ücreti bir milyon lira yapıyor, al sana bir buçuk milyon lira.Güle güle harca..

            “Sağol Fatih abi, Allah her ustaya da senin gibi patron nasip etsin.Her patron senin gibi değil abi, işi yaptırır, parasını bir yıl sonra ya verir, ya vermez..

            “Bak Nihat usta, senin ustalığın, iş konusundaki dürüstlüğün çok hoşuma gitti.Bu zamanda senin gibi çalışan sadık bir insan bulmak çok zor.Sana bir iş teklif etsem kabul eder misin?

            “Nasıl bir iş abi?”

            “İşi kabul edersen inşaatlarda çalışmaktan kurtulacaksın.Seni turizmci yapacağım....Ne dersin?”

            “Fatih abi, ben ne anlarım turistten,turizmden…”

            “Anlarsın, anlarsın, hem de çok iyi anlarsın.Bak Nihat, ben uzun süre Türkiye’de duramıyorum.Almanya’da takip etmem gereken işlerim var.Bu oteli kardeşim ve oğlum beraber işletiyorlar.Ama biri öz kardeşim biri öz oğlum olduğu halde onlara güvenmiyorum.”

            Nihat, Fatih Bey’in konuşmalarına anlamaya çalışıyor, ama anlayamıyordu.Biraz tedirgin, birazda ürkek halde gözlerini dört açmış, merakı giderek daha çok artmıştı.Fatih Bey, Nihat’ın sırtını sıvazlayarak konuşmasına devam etti…

            “Ben yurt dışına gidince oteli tamamen sana bırakacağım, vekalet sende olacak.Sen, benim kaldığım süitte kalacaksın.Otelle ilgili bir şey bilmene gerek yok, zamanla işleri öğrenirsin.Otelin müdürü, çalışanları oteli işletirler.Sen sadece burada kalıp benim gözüm, kulağım olacaksın…Tamam mı?

            “Ben, sabahtan akşama oturacak mıyım, çalışmayacak mıyım?”

            “Sen, burada benim temsilcim olacaksın.İster makam odamda otur, ister atla arabaya gez, toz, dolaş.Arabada telsiz telefon var, ben sana telsizden ulaşırım..”

            “Kardeşinizle, oğlunuza niye güvenmiyorsunuz?”

            “İkisi de hovarda, paragöz adamlar.Onları burada bırakırsam oteli yiyip bitirecekler.İkisini de Almanya’ya götüreceğim, oradaki işleri takip ettireceğim.Burasını sana bırakacağım.Senden başka güvenebileceğim birisi yok.”

            “Ben eve gidip birde babama danışayım, sonra sizi telefonla ararım.”

            “Tamam, sen şimdi evine git, biraz dinlen.Ben bir buçuk ay sonra dönüş yapacağım.O zaman kadar ben seni bulurum.Tamam mı?”

            “Tamam..”

                                               *****************

            Aradan birkaç hafta geçmiş Nihat, Fatih Bey’in teklifini unutmuştu.Milli Eğitim Bakanlığının bir kararı ile ortaokullara İngilizce ders muafiyeti gelmişti.Nihat orta sondan iki dersten diplomayı alamamıştı.Biri İngilizce dersiydi. Bu fırsatı kaçırmadı ve İzmir Akşam Lisesine tek dersten sorumlu geçerek kayıt yaptırdı.Liseyi bitirip öğretmen olmayı düşünüyordu.Bu sırada Fatih Bey, telefonla Nihat’a ulaşmayı başardı.

            “Nihat, benim çok acele Almanya’ya dönmem gerekiyor.Hemen buraya gel, oteli sana teslim edip gideyim..”

            “Fatih Bey, ben gelemem.Okulu bitirip öğretmen olmak istiyorum…”

            “Nihat, bırak öğretmen olmayı.Bodrum’un en büyük otelinin sahibi olacaksın.Herkes önünde eğilecek, bütün ünlüler senin otelinde kalacak…”

            “Kusura bakmayın, benim tek isteğim öğretmen olmak..”

            “Birkça gün daha düşün,taşın..Salı gününe kadar seni Bodrum’a bekliyorum.Çarşamba uçağım var.İyi düşün…..”

            “…………”

                                               *********************

            Köprünün altından çok sular geçti.Nihat yirmi beş yıl sonra Bodrum’u öğretmen olarak gezme fırsatı yakalamıştı.Bodrum tabelasını görür görmez yıllar önce Bodrum’da çalıştığı oteli hatırladı.Buraya kadar gelmişken oteli ziyaret etmeye karar verdi.Belki Fatih Bey’le tekrar görüşme imkanım olur, eski günlerden bahsederiz, düşünceleri içinde Bitez’e geldi.Ama Bitez’in yirmi beş yıl önceki halinden eser yoktu.Portakal ve mandalina bahçeleriyle dolu olan bölge binlerce otel ve turistik tesisle dolmuştu.Kocaman yollar, bulvarlar, sekiz-on katlı otellerle koca bir şehre dönmüştü Bitez.

            Sora sora Baykur oteli buldu ama otelin adı başta olmak üzere her şeyi değişmiş adeta koca bir turistik komplekse dönüşmüştü.Otel müdürü ne Fatih Bey’i tanıyordu nede otelin eski halini biliyordu.Bu sırada yıllar öncesinden tanıdığı otel bekçisini gördü.Bekçi kendisini tanımamıştı ama otelin ve Fatih Bey’in başından geçenleri bir çırpıda anlatıverdi.Fatih Bey geçirdiği bir trafik kazasında vefat etmiş.Oteli kardeşi ve oğlu devralmış.Çok kısa sürede Fatih Bey’in önce kardeşi kalp krizinden ölmüş sonrada oğlu alkol komasından vefat etmişlerdi.Fatih Bey’in kardeşiyle oğlu bekar ve kimsesiz olduklarından otel ve tesisler işleri vekaletle yürüten otel müdürüne kalmıştı.Otel müdürü de oteli İstanbullu bir iş adamına satıp ortadan kaybolmuştu.

            Nihat, Fatih Bey’in yıllar önce kendisine yaptığı teklifi hatırladı.Fatih Bey’in teklifini kabul edip otelin vekaletini almış olsaydı hasbel kader şimdi bu dev turistik kompleksin tek sahibi olacaktı.Ama içindeki öğretmen olma sevdası Nihat’ı Doğu Anadolu’da karla kaplı bir köyde yaşamaya mecbur etmişti.İşte bütün mesele buydu.Olmak yada olmamak.Hayatın bir noktasında verilen bir karar bütün yaşamı etkiliyordu.Belki de öğretmen olmayıp otelci olsaydı Fatih Bey ve ailesinin başına gelen makus talihsizlikler Nihat’ıda bulacaktı.Belki de Bodrum’un en büyük işadamı olacaktı.Öğretmen olma kararı verdiği için pişman değildi aksine öğretmenliği çok seviyordu.Nihat şimdi,Bodrum ismini duyduğunda veya arkadaşlarıyla Bodrum’a yolu düştüğünde “Bu otel benimdi ama bırakıp öğretmen oldum” espirisini yaparak teselli buluyor...Herşey nasip...

      "Vermeyince Mabut, neylesin Sultan Mahmut"

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...