AYRILSAKTA MUTLUYUZ...
SENDE MUTLUSUN BENDE…AYRILALIM!
“Her genç kızın rüyası, zetina dikiş makinası” dönemleri geride kaldı.Bu reklamı sadece anneannelerimiz hatırlıyor. “Hey Corç, versene borç” dönemlerini yeni nesil bilmez ama yaşı kırk civarında olan anneler ve babalar iyi bilir.Günümüzde “Al bohçanı, gel çeşmeye” parolası işe yaramıyor.Gençler mantıklı ve akılcı evlilikler yaptıkları gibi alışılmamış boşanmalarında altına imza atıyorlar.
*************
Hilal, önce işini sonra eşini bulan şanslı kızlardan biriydi.Memur olduğuna çok sevinmişti.Yirmi yıldır beraber yaşadığı baba ocağından ayrılmanın hüznü ile memur olmanın sevincini aynı anda yaşıyordu.Büyük bir heyecanla yeni görevine başladı.İşyerine yakın bir mahalleden tek başına ev tuttu.Kimseyi istemiyordu.Alacaktı maaşını keyfine bakacaktı.İlk maaşının yarısını babasına gönderdi.Kalan yarısıyla gardrobunu yeni ve şık elbiselerle doldurdu.İşyerinde havası iyiydi.Genç, güzel, maaşlı ve de bekar olması cazibesini tavan yapmıştı.Dökümlü moda elbiseler, permalı saçlar, takılar, kokular derken peşine takılan çok oluyor ama o hiç birine yüz vermiyordu.
Mehmet, Hilal ile aynı işyerinde çalışan bekarlardan biriydi.Hilal’i çok beğeniyordu ama Hilal’in kendisini beğenmeyeceğini düşünüyor ve boşa hayal kurmak istemiyordu. İşyerinde kendisine çıkma teklif eden bütün bekarları reddeden Hilal, bir köşede kendi halinde çalışan Mehmet’e gönlünü kaptırmıştı.Ama Mehmet Hilal’e hiç yüz vermiyordu.Hilal buna deli oluyordu.Bir gün işyerinde Hilal ile Mehmet yalnız kalmışlardı.Diğer memurlar denetime gitmişti.Hilal, Mehmet’in yanına geldi.Çalıştığı masanın üstüne iğreti bir şekilde oturdu ve kollarını kavuşturarak lafa girdi;
“Merhaba Mehmet..”
Mehmet başını kaldırmadan cevap verdi;
“Merhaba..”
“Sen hep böyle misin? Niye yüzüme bakmıyorsun?”
Mehmet, Hilal’in ses tonundaki davet edici cilveye aldanıp başını kaldırdı.Göz göze geldiler.Mehmet, Hilal’i bu kadar yakından görmemişti.Hilal’in güzelliği, endamı ve kokusu başını döndürmüştü.Güzel bir kızdı ama neye yarardı ki..
Hilal, Mehmet’le göz göze gelince içinde tatlı bir sızının tüm duyularını etkilediğini fark etti.İşini bulmuştu.Eşi de pekala Mehmet olabilirdi.Ama Mehmet çok tutuktu.Kontrolü ele almaya karar verdi;
“Öğle yemeğini beraber yiyelim mi?”
Mehmet, hiç beklemediği bu davet karşısında ne diyeceğini bilemedi.Hilal, kontrolü ele geçirmişti.Öğle tatilinde beraberce yemek yediler.Yemek parasını da Hilal ödedi.
Hilal, işi daha ileri götürerek Mehmet’e evlenme teklifi yaptı. Kısa süre sonra evlendiler.Hilal’in babasının durumu iyiydi.Düğün hediyesi olarak şehrin en mutena semtinden güzel bir ev hediye etti.İşyerindeki herkes bu mutlu evliliği konuşurken Hilal ile Mehmet’in boşandığı haberi iş arkadaşlarını şaşkına çevirmişti.
Taze dul Hilal, boşandıktan sonraki ilk iş gününde meraklı arkadaşları tarafından çembere alındı.Kurumdaki işler durmuş bütün çalışanlar Hilal’in masasının etrafında toplanmışlardı.Bütün arkadaşları geçmiş olsun, hayırlısı olsun dileklerini ilettiler ama meraktan çatlayacaklardı.Ne olmuştu da boşanmışlardı? Heyecanla sordular;
“Söylesene kız, niye boşandınız?”
“Hani seviyordunuz birbirinizi…”
“Boyacı küpü mü bu kız, evlen-boşan..?”
“Mutsuz muydunuz?”
Hilal, çok rahattı.Sanki boşanan kendisi değilmiş gibi anlatmaya başladı;
“Kızlar, biz mutsuz değildik.Bende mutluydum, Mehmet’te mutluydu.Mutluyken ayrıldık biz..”
“Kız siz delisiniz! İnsanlar mutlu olmak için evleniyorlar, siz mutlu olduğunuz için boşandınız ha!.Külahımıza anlat bunu.Bunun altında başka bir şey var.Kokusu çıkar bunun..”
“Arkadaşlar ister inanın, ister inanmayın.Kimseye yalan borcum yok.Mehmet’e de sorabilirsiniz..”
“Eeee! Niye ayrıldınız o zaman? Doğrusunu anlat, çatlayacağız şimdi..”
Hilal, oturduğu yerden pencerenin camını açtı.Yasak olmasına rağmen sigarasını yaktı, derin bir nefes çekti.Ağzından çıkan dumanı öyle bir savurdu ki, onu dinlemek için toplanan meraklı kalabalık duman altı oldu.Bir elinde çayı, diğer elinde sigarasıyla anlatmaya başladı;
“Mehmet çok iyi bir insan.Fanatik bir Fenerbahçeli olmasına rağmen sırf ben üzülmeyeyim diye Galatasaraylı oldu.Her hafta formaları giyip maçlara beraber gidiyoruz.Beraber slogan atıyoruz.Onun tuttuğu eski takıma sinkaflı küfürler ediyorum, oda bana eşlik ediyor.Et yemeklerini, kızartmaları, tatlıları,kebap çeşitlerini çok sevdiği halde benim için vejeteryan oldu.Beni mutlu edebilmek için kendi benliğinden o kadar çok fedakarlık yaptı ki.En çok istediği bir çocuğumuzun olmasıydı ama ben çocuk istemediğimi söyledim.Anlayışla karşıladı.Maaş kartını aldım hiç ses etmedi.Benim sevdiklerimi sevmese bile sever gibi yaparak katlanılmaz bir fedakarlık yapıyor.Adeta kişiliksiz ve silik bir insan oldu.Evde adeta benden biri daha var.Sanki benim bir kopyam gibi.Ben böyle bir evlilik istememiştim.Ben kendi mutluluğum için bir başkasının yok olmasına dayanamam.Çok mutluyuz ama böyle mutluluk istemiyorum.Ara sıra kavga etmek, bağırıp çağırmak, ağız dalaşına girmek istiyorum ama Mehmet’le kavga bile edemiyoruz.
Arkadaşlarının ağzı bir karış açık kalmıştı.Hiç biri böyle bir boşanma sebebi duymamışlardı.İçlerinden biri merakla sordu;
“Eeee, sonra ne oldu? Boşanacağını söyleyince ne yaptı Mehmet?”
“Hiç tepki vermedi.Sen mutlu olacaksan boşanırım, dedi”
“Yani, boşanınca mutlu olacak olmandan dolayı Mehmet’te mutlu olacağından boşandınız, öyle mi?”
“Evet, aynen öyle oldu..”
“Kız, siz delisiniz.Hiç böyle bir boşanma olur mu? Mutluyum, mutlusun, mutlu, haydi boşanalım…Reklam sloganı gibi…”
Hilal çok rahattı.Çayını keyifle yudumlarken koridorun sonundaki masada çalışan eski eşi Mehmet’e bir göz attı.Mehmet’in ipleri hala Hilal’in elindeydi.Özlem dolu gözlerini Mehmet’ten ayırmadan konuşmaya devam etti;
“Kızlar, dediğim gibi.Bende mutluydum, Mehmet’te mutluydu.Mutluyken boşandık biz.Ayrılmadık ki…”
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...