İLK TENEFFÜS, İLK ÇAY...
İLK TENEFFÜS ÖZLEMİ
Ağustos’un on beşinde bir ay izne ayrılmıştım.Okulların açıldığı gün işbaşı yaptım.Bir ay dolu dolu geçen bir tatilden sonra işbaşı yapmanın ne denli zor olduğunu anlatacak değilim.On yedi yıllık bir öğretmen olarak izin dönüşü işe başladığımda kendimi, memurluğa yeni başlamış acemi bir çaylak gibi hissettim.
Akşamı nasıl ettim bilmiyorum.Eve dönerken İzban tıklım tıklımdı.Sebebi ise İzmir Büyükşehir Belediyesinin yeni uygulamaya koyduğu, modern, çağdaş ulaşım sistemiydi (!) Karşıyaka'dan Buca'ya kadar balık istifi ayakta giderken, gözümün önünden zaman şeridi gibi geçen şehrin alacakaranlık siluetini görünce, daha yedi yıl kalmasına rağmen ciddi bir şekilde emekliliğimi düşünmeye başladım.Eve gelince her evcimen aile babasının hayalindeki PTT (pijama, terlik, televizyon) moduna geçeyim derken kızlarım boynuma sarıldı.
“Merhaba baba, hoş geldin..”
“Merhaba kızlar, nasılsınız..?”
“Baba, sakın üstünü değiştirme, alışverişe çıkacağız..”
“Vallahi kralı gelse beni dışarı çıkartamaz.Çok yorgunum…”
“Baba! Bugün okullar açıldı ve öğretmenlerimiz bize alınacak malzemelerin listesini yazdırdılar..”
“Kızlaaarr, boşuna uğraşmayın.Ben gelemem, çok yorgunum..”
“Ama baba, ilk günden ödev bile verdiler.Bu defterleri alamazsak ödevimizi yapamayacağız ve öğretmenimiz eksi verecek..”
“Hay bu öğretmenlerin…”
“Baba! Sende öğretmensin, biraz duyarlı ol..”
“Allah iyiliklerini versin, diyecektim..Sizde yanlış anlıyorsunuz..”
Etme bulma dünyası.Sabahleyin sınıftaki öğrencilere verdiğiniz alınacak listesinin bir bumerang gibi dönüp dolaşıp Truva atı gibi sizi vuracağını bilseniz öğrencilerinize hiçbir şey aldırmazsınız.
Evden çıkarken önümüzdeki yılı düşündüm.Önümüzdeki yıl öğrencilerime hiçbir şey aldırmayacağım diye kendi kendime söz verdim.
************
Aman Allah’ım! Şehir içi trafiği iyice kilitlenmiş.Öğretmenlerden listeyi alan öğrenciler ana ve babalarıyla akşam üstü bütün kırtasiyecileri ihya ediyordu.Bizde bu kervana katıldık.Ne varsa aldık.Defterler, kalemler, etiketler, kaplıklar, silgiler, kalemtraşlar, boyalar, suluklar, çantalar…
Nihayet eve döndük.Ben hemen PTT moduna geçmek üzereydim ki, kızlar zorla uzandığım koltuktan kaldırdılar..
“Baba! Kitap ve defterlerimiz kaplanacak, bize yardım etmelisin…”
“Kızım, orta sona geldiniz.Bir türlü öğrenemediz mi kitap kaplamayı?Çok yorgunum diyorum size…”
“Biz kaplıyoruz ama olmuyor, kitaplarımız kaplandıktan sonra kapanmıyor..”
Çaresiz bir şekilde bir kürek mahkumu edasıyla on iki kitap ve on iki defter olmak üzere yirmi dört parça kaplama işinden sonra beli bükülmüş Notre Dam gibi çekyata atıverdim kendimi.
Mutfaktan gelen mis gibi çayın kokusu bile yerimden kaldıramazdı beni.Sabaha kadar deliksiz bir uyku çeksem kendime gelirdim…
“Çay hazır…Yorgunluğuna iyi gelir..” nidasını duyar gibi oldum bir ara.
“Hayatım, haydi geç oldu, yatağına yat..” fısıltısını hatırlamıyorum bile.
Sabahleyin cep telefonunun alarmıyla kendime geldiğimde çekyat ile bütünleşmiştim Zorlu bir ikinci gün bekliyordu beni.Bu ilkler mahvediyor beni.İlkokul, ilk sevgili, ilk aşk, ilk ev, ilk araba, ilk çocuk, ilk öğretmenlik günü, okulların açıldığı ilk gün…
Ama şimdilerde en çok ilk teneffüs saatini iple çekiyorum. İlk teneffüste öğretmenler odasında içilen taze demlenmiş ilk çayın tadını hiç bir şeye değişmem.Herkese afiyet olsun, yeni ders yılımız hayırlı olsun...
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...