Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
CEZAEVİNDE YÜZME DERSİ! 5 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

CEZAEVİNDE YÜZME DERSİ!

                                         CEZAEVİNDE YÜZME DERSİ!
          Hasan, A-Tek 15 Nolu odada kalmakta olan Ağırlaştırılmış Müebbet Hükümlüsü bir mahkumun dilekçesine cevap vermek için odasından çıktı.Elbiyometri cihazına kartını okutarak idari kattan çıkış yaptı.Kapıaltına giriş yapabilmek için yine elbiyometri turnikesinden geçmesi gerekiyordu.A Bloğa ulaşıncaya kadar altı adet manyetik kapıdan geçti.Mahkumun bulunduğu tekli odanın koridoruna girerken, güvenlik gereği bir İnfaz ve Koruma memuru kendisine eşlik ediyordu.
Bir yandan yerdeki karo plakalarının yatay çizgilerini kilometre taşı gibi adımlıyor, gözucuylada dikey çizgilerin ufukta kaybolup gidişini izliyordu.Hipnotize olmuş gibiydi.Ne kendi konuşuyor, nede İnfaz Koruma Memuru bir soru soruyordu.Memurun yürürken sert bir şekilde yere vurduğu ayakkabı topuklarının çıkardığı sesler, koridorun sonundan yankılanarak gümdürdüyor, sanki bütün mahlumlara "Ayağınızı denk alın, toparlanın, önemli bir şahsiyet geliyor" mesajı veriyordu.Nasıl bir mahkumla karşılaşacağını bilmiyordu. İçinde sebebini bilemediği bir tedirginlik ve korkuda vardı.Bu bölümlere ilk defa geliyordu.

        Odasından çıktığından bu yana on dakika geçmiş ve labirente benzeyen, bu yeni ama kasvetli kalenin yekpare beton duvarları içinde sonu gelmeyen bir yürüyüş yapıyordu sanki..Tekli odaların bulunduğu koridor o kadar uzundu ki. Sanki zaman tünelinde başka alemlere açılan karanlık ve korkutucu bir dehlizde kapana kısılmış gibiydi.Dar ve yüksek koridor dış dünyaya tamamen kapalıydı., Loş, soğuk ve rutubetliydi.Tavanda bir boydan bir boya uzanan, kalın ve ince yüzlerce boru, dev bir ahtapotun kolları gibi bütün binayı sarmış, içinden geçen suyun basıncıyla yılan gibi tıslıyordu. Tavandaki tozlu lambalardan bazıları yanıp sönüyor, küflü ve karanlık duvarlarda sanki gölge oyunları oynatıyordu.Demir parmaklıkların duvarlara vuran gölgeleri, ışıklar yanıp söndükçe dev bir canavarın dişleri gibi görünüyordu.
         İnfaz ve Koruma memurunun hoyratça açtığı mazgal mandalının çıkardığı gürültüyle kendine geldi.Mazgal kapağının açılmasıyla ortaya çıkan ses, dipsiz koridorda yankılanarak korkunç bir ekoya dönüştü. Görevli memurun “Niyaziii! Hoca geldi, senle görüşecek…” nidası beton duvarlarda yankılanarak en uç noktalara kadar gidip geldi.Kalbi duracak gibi oldu.Açılan küçücük mazgal deliğinden dışarıya sızan ışık hüzmesi bulundukları yeri bir projektör gibi aydınlatıverdi.Heyecanla beklemeye başladı.İçeriden kıpırdanma sesleri geliyordu.Mazgaldan görüşeceği mahkumdan korkmaya başladığını hissetti.Görevli memurun arkasına doğru gayri ihtiyari saklandı.
        İnfaz Koruma Memuru uzun boylu, iri yapılı, babayiğit görünümlü otuzlu yaşlarda biriydi.Sağına soluna bakınıp Hasan öğretmeni arkasında görünce durumu anladı.
       “Hocam! Korkmayın. Siz yeni öğretmen olmalısınız…Göreve başladığınızı duymuştuk ama sizle tanışamadık.Ben Aytekin, nasılsınız?”
        Hasan öğretmenin aklı mazgal deliğindeydi.Gözlerini delikten ayırmadan cevap verdi;
       “Benin adım Hasan…Sağolun..Mahkum gelmeyecek mi?”
       “Hocam acele etme, adam üzerini giyinip gelsin.Bunlar tek kişilik odalarda kalıyorlar.Yaz günü olduğundan anadan üryan duruyorlar…”
       “Yaaa!...”
       “Sen öğretmen olduğun için çok şanslısın Hocam…Adam bizi takmıyor, sayımda içeri girince takım taklavat ortada geziniyor…”
       “….!?”
       “Hocam, siz daha yeni başladınız.Sizi bu insan azmanıyla görüşmeye kim gönderdi?…”
       “İnsan azmanı mı? Müdür Bey bana “En uysal mahkumla görüşeceksin” demişti..”
       “Hocam, aramızda kalsın ama müdür seni iyi keklemiş…Cezaevinin en canavar katiliyle görüşeceksin ...On bir kişiyi doğramış…Keşke Mehmet Hoca gelseydi, bu mendeburun hakkından bir tek o geliyor…”
       “Yaa!...Ben geri mi dönsem?”
       “Yok Hocam, madem müdür Bey seni göndermiş.Sen görüşeceksin artık.Merak etme Hocam, ben yanındayım.Mazgaldan “Merhaba, geçmiş olsun, Allah kurtarsın.Ne istiyorsun?” dersin…Tamam mı Hocam..?”
       “Tamam, anladım…”
       İçeriden terlik şıpıltısı duyuldu.Ağır aksak adımlarla, terliklerini sürükleyerek yürüyen bu gizemli mahkumun derinden gelen soluğu, bir dudağı yerde bir dudağı gökte olan bir devin iniltileri gibiydi.Mazgal deliğinde bir karaltı belirdi.Görüntü netleşince yürek hoplatan bir çift gözle karşılaşan Hasan ne diyeceğini bilemedi.Kocaman gözlerle kendisini göz hapsine alan mahkumdan gözlerini kaçıramadı. Korkusunu yenmeye çalıştı.Kuruyan boğazını yutkunarak ıslattı ama nafile.Boğazı düğümlenmişti.Bütün cesaretini toplayıp konuşmaya çalıştı…
        “Mer-merhaba! Ben Hasan... Öğretmenim…Geçmiş olsun, Allah kurtarsın…”
                                                                **********

         Göreve başlayalı bir ay olmuştu ve ilk defa bir mahkumla yüz yüze görüşme yapmıştı.Çok heyecanlanmıştı ama görüşme kısa sürmüş ve iyi geçmişti.Mahkum ilkokul mezunu olduğunu ve Açık Ortaokul’a kaydının yapılmasını istemişti.Gerekli işlemleri başlatacağını söyleyince Kaf dağının ardındaki tek gözlü canavar gibi korktuğu gizemli mahkumun kalın dudaklarından kibarca “Teşekkür ederim Hocam, size iyi çalışmalar dilerim” lafını duyunca çok rahatlamıştı.Cezaevinin illüzyonist ortamından kaynaklı önyargısı yüzünden boşuna boşuna heyecanlanmış ve korkmuştu.Büyük bir mutluluk içinde idari kata doğru yürürken kafası dank etmeye başladı.Biraz daha düşününce beynini kurcalayan eksik taşların yerine oturduğunu hissetti…
        Birkaç gün önce müdür Bey odasına gelmiş ve “Hocam, göreve başlayalı bir ay oldu.Mahkumlarla yüz yüze görüştün mü?” diye sorunca ağzından zoraki bir “Hayır, görüşmedim” mırıltısı çıkmıştı.Müdür Bey, mal bulmuş mağribi gibi sevinmiş ve yanındaki 2.müdüre anlamlı bir göz işaretiyle “Hocamı yarın görüşme talebinde bulunan mahkumlardan biriyle görüştürün…” dediğini hatırladı.İkinci müdürde “Korkma Hoca!Yarın seni en mülayim mahkumla görüştürürüz, rahat edersin!” demesindeki kurnazlığı şimdi anlıyordu…
         Görüşmeyi bitirip kan-ter içinde öğretmen odasına döndüğünde idari kattaki bütün idareci ve uzmanların sırıtkan ve muzip bakışlarla kendisini beklediklerini gördü.
         Müdür Bey hemen lafa girdi;
        “Hocam, yüzmeyi öğretmenin en kısa yolu adamı iskeleden denize atmaktır.Can havliyle yüzmeyi on saniyede öğrenir…”
        “Nasıl yani..?”
        “Ben müdür olarak, yeni göreve başlayan uzmanlara susuz yüzmenin nasıl bir deneyim olduğunu göstermeye bayılırım.Heyecandan soğuk terler döküp sırılsıklam olurlar.…Bir günde bir yıllık tecrübe kazanırlar…”
        Müdür Bey, zafer kazanmış komutan gibi neşeliydi.Bir cigara tüttürdü ve dumanını keyifle savurdu.Odada bulunanlara dönerek;
        “Arkadaşlar! Hasan Hocamız ilk sınavı başarıyla geçmiştir…Kendisini kutluyorum…Ha, bu arada, nerde kaldı bizim çaylar yahu..?”
        “…!!??..”

        "Ne susuyorsun Hoca! Nutkun mu tutuldu?...Merak etme, bu tecrübeyi hiç unutmayacak ve ileride bana çok dua edeceksin..."

                                                                *******
       Evet, sınavı geçmişti ama canavar bir katilin, içine işleyen bakışlarını ve o delici gözlerini ömür boyu unutmayacaktı.Unutmayacağı başka bir şey daha vardı.Kuruma ilk defa atanan bir öğretmene cezaevinde travmatik bir şakayla kuru havuzda yüzme dersi veren(!) müdürünü de asla unutmayacaktı...

 

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...