GÖNÜLLÜ SÜRGÜN-SINIF ÖĞRETMENİ
SINIF ÖĞRETMENİ=GÖNÜLLÜ SÜRGÜN
Eğitim Fakültesinden mezun oluncaya kadar mutludur Sınıfçılar.Kpss engelini de aşıp atandıklarında da çok sevinçlidirler.İdealleri olan mesleği yapma imkanına kavuşmuş şanslı kişilerden biri olarak atandıkları ilin öğretmenevine yerleşinceye kadar tebessüm dudaklarından eksik olmaz.Öğretmenevinin duvarına işlenmiş ayrıntılı il haritasına bakarak görev yapacağı köyün ismini bulunca çocuk gibi sevinirler.Öğretmenevinde tanışıp, kader birliği ettikleri oda arkadaşlarıyla vedalaşıp görev yapacakları köye doğru yola çıktıklarında acı gerçekler yüzlerine çarpmaya başlar.İlçe merkezindeki asfalt yolu geride bırakıp iki saat boyunca tozlu stabilize yollarda zıplayarak giden dolmuşta içi dışına çıkan saf ve masum sınıfçımızın aklı başına gelmeye başlamıştır.
“Aha Hoca! Okul karşıdadir…Anahtari muhtardadır” sözüyle kendine gelen sınıfçımız, dolmuştan indikten sonra toz bulutu içinde görev yapacağı okula doğru giderken aklı başında değildir.
İlk memuriyete başlamada en bedbaht öğretmenlerdir sınıfçılar.Sınıfçılar dışında ataması yapılan branş öğretmenlerinin hiç biri ücra bir köye veya bir mezraya atanmaz.En kötü yer dört beş bin nüfuslu bir ilçedir ve mutlaka başını sokacağı, barınacağı öğretmenevi vardır.
Branşlar arasındaki ilk atama öylesine adaletsizdir ki, ilk kez atanan İngilizce, Din Kültürü öğretmenleri en merkezi yerlerdeki en mutena okullara atanabilirken, sınıfçılar “Bir köy var uzakta.Gitmesek te, kalmasak ta o köy bizim köyümüzdür” misali kuş uçmaz, kervan geçmez yerlere sürgünvari atanmaktadırlar.
Sınıfçılar dışındaki branş öğretmenleri genellikle kendi memleketlerine atanabilmekte ve uzun yıllar aynı okulda görev yapma şansı bularak emekli olabilmektedir.Bir sınıfçının memleketine gelebilmesi için en az on yıl debelenmesi gerekecektir.
Sınfçıları, içi fare dolu 1+1 kırk yıllık lojmanların gıcırdayarak açılan delik deşik kapıları karşılar.Geçen yılki öğretmen tayin olup gittiğinden lojman terkedilmiştir ve yaz döneminde köylüler tarafından saman depolamak için kullanılmıştır.
Lojmanda su tesisatı yoktur ve köy meydanındaki çeşmeden kovayla taşınması gerekmektedir.Tuvalet taşı vardır ama bağlantı borusu olmadığından delik ve altındaki kocaman lağım çukuru bütün acımasızlığı ile her ziyaret edildiğinde “işini biran önce bitir ve çık” mesajı verir.
Girişin sağında küçük bir tuvalet, sol tarafta ise ayakta durulabilecek kadar genişlikte bir mutfak göze çarpar.Tam karşıda on metrekare büyüklüğünde oturma odasına girildiğinde yerdeki yapışkanlı tuzakta elliye yakın fare ölüsünü gören genç öğretmenlerimiz birkaç gün muhtarın evinde zoraki misafir olarak ağırlanırlar.Lojman temizlenip, boya badana yapılsa bile ölü fare kokusu bir ay daha devam eder.
Soba yakmayı bilmeyen, doğalgazlı , asansörlü, otoparklı sitelerde yaşamaya alışkın genç öğretmenlerin köy okulu lojmanındaki hali pürmelali, bir cep telefonu operatörünün traji-komik reklamına konu olmuştur.
Mesleğe ilk kez başlayan bütün sınıfçıların kaderi böyledir.İlk atamada hiçbir sınıfçı il ve ilçe merkezine atanamaz.(Asker, hakim-savcı, bürokrat eşleri hariç) Ömürleri köy okullarında geçer.Mecburi hizmeti tamamlayıp memleketlerine tayin istediklerinde yine köy okullarından başlamak zorundadırlar.En az on yıl çalıştıktan sonra tayin istediklerinde şehrin kenar semtlerindeki gecekondu okullarına tayinleri çıkmaktadır.
Sınıfçıların, mecburi hizmet bölgelerinin en ücra yerlerinde, sağlık, eğitim, barınma imkanlarından mahrum olarak çok zor şartlarda çalışmalarına rağmen hiç sıkıntı çekmeyen ve şehrin en mutena semtinde kendisiyle eş kıdeme sahip öğretmenle aynı maaşı alıyor olması kabul edilebilir bir adalet değildir.
Sınıfçılara hem okul yönetimi hem de öğrenci velileri çok yüklenmekte, çocukların okuma yazma, dört işlem becerisi, temel ahlaki değerler, adab-ı muaşeret kuralları, temizlik, kişisel bakım eğitimlerini takip etmede çok acımasız olurlar.Ama iş branş derslerine gelince bütün veliler ağız birliği etmişçesine;
“Hocam, kızımın resim kabiliyeti yok, yüklenmeyin.İdare ediverin.Oğlum koşmayı sevmez, beden dersinde oturtun, oğlumun müzik kulağı yok, zorlamayın, kızımın sayısal zekası iyi değil, zor soru sormayın, kızım sözelden anlamaz, ezber vermeyin…” derler.
Eski adıyla ilkokul öğretmenlerinin, yeni adıyla Sınıf öğretmenlerinin sahip olduğu özlük, atama ve tayin haklarının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.Hem ilk atamada kimsenin gitmek istemediği en ücra okullara sürgünvari bir psikoloji ile gidecek hem de bu travmatik görev emekli oluncaya kadar yakasını bırakmayacak.
Şehir merkezine atanan bir öğretmene verilen maaş ve özlük haklarıyla, ilçe, belde ve mezralara atanan öğretmenler arasında iş güçlüğü veya görev tazminatı adı altında adaletli ve hakkaniyetli düzenlemeler yapılması acil ihtiyaçtır.Bu yapılmadığı takdirde ilk atanan öğretmenler “doldur-boşalt” taktiği ile gittikleri yerlerde bir yıldan fazla görev yapmadan kanuni boşluklardan yararlanarak “hülle evliliği, yüksek lisans, sağlık vb” mazeretlerle yer değiştirmekte ve eğitim-öğretimde telafisi olmayan yaralar açmaktadır.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...