ÇALIŞMAYA DAİR...
Çok severim Cibran'ı...Arada göz atarım yazdıklarına,hayatın her yeni döneminde farklı dokunur yüreğime.Özellikle bunu paylaşmak istedim sizlerle...tüm aşkla çalışanlara...aşkla :)
Çalışmaya Dair
Yeryüzüne ve yeryüzünün ruhuna ayak uydurmak için çalışırsınız.
Çünkü boş gezmek, mevsimlere yabancı düşmek, sonsuzluğa doğru görkemle ve gururlu bir tevekkülle yürüyen hayat kafilesinin dışında kalmaktır.
Çalışırken bir ney olursunuz, saatlerin fısıltısı müziğe dönüşür neyin yüreğinde.
Tüm varlıklar uyum içinde bir ağızdan şarkı söylerken dilsiz ve sessiz bir kamış olmayı isteyecek çıkar mı aranızda?
Size hep işin bir lanet ve çalışmanın talihsizlik olduğu söylendi.
Fakat ben size diyorum ki, çalışırken yeryüzünün en ırak düşünün, daha o düş doğarken sizin payınıza düşmüş parçasını gerçekleştirmiş oluyorsunuz,
Ve çalışmayı sürdürmekle aslında hayatı sevmiş oluyorsunuz,
Ve hayatı çalışmak yoluyla sevmek hayatın en derin sırrına ermek demektir.
Fakat eğer ıstırap çekip dururken, doğduğunuz güne lanet edip bedeninizin yükünü taşımayı alnınızın kara yazısı sayıyorsanız, o zaman size cevabım şudur, yazılanı ancak alın terinizle silebilirsiniz.
Sizlere hayatın karanlık olduğu da söylendi ve sizler bezginlik içinde bezginlerin söylediklerini tekrarlıyorsunuz.
Ve ben diyorum ki hayat gerçekten karanlıktır, dürtü olmadığı zaman,
Ve tüm dürtüler kördür, bilgi olmadığı zaman,
Ve tüm bilgiler boşunadır, aşk olmadığı zaman;
Ve aşk ile çalışınca kendinizi nefsinize ve birbirinize ve Tanrı’ya bağlarsınız.
Peki aşk ile çalışmak nedir?
Kumaşı yüreğinizden çekilmiş ipliklerle dokumaktır, sevgiliniz giyecekmişcesine.
Evi muhabbetle inşa etmektir, sevgiliniz oturacakmışcasına.
Tohumları sevecenlikle ekmek ve hasatı sevinçle kaldırmaktır, mahsülü sevgiliniz yiyecekmişcesine.
Yaptığınız her şeye kendi ruhunuzdan bir soluk katmak,
Ve bütün kutlu ölülerin çevrenizde durup sizi izlediğini bilmektir.
Uykunuzda konuşur gibi şunları söylediğinizi çokça duydum: ‘ Mermeri işleyen ve taşta ruhunun şeklini yakalayan, toprağı sürenden daha soyludur. Ve gökkuşağını yakalayıp insanın sureti olarak kumaşa yerleştiren, ayağımıza giydiğimiz sandaletleri yapandan daha değerlidir.’
Fakat ben, uykuda değil, öğle güneşinin tüm uyanıklığı içinde derim ki, yel, dev meşelerle en çelimsiz otlarla konuştuğundan daha tatlı dille konuşmaz; Ve aşkıyla rüzgarın sesini daha da tatlı bir şarkı haline getirenden yücesi yoktur.
İş, gözle görülür kılınmış aşktır.
Eğer aşkla çalışamıyor ve hoşnutsuzluktan başka bir şey duyamıyorsanız, işinizi bırakıp tapınak kapısında oturmak ve sevinçle çalışanların sadakalarını almak yeğdir.
Çünkü gönülsüz pişirilen ekmek acı olur ancak yarısı gider açlığınızın.
Eğer üzümleri istemeye istemeye ezerseniz, gönülsüzlüğünüz şaraba zehir katar.
Eğer melekler gibi şarkı söyler ama şarkı söylemeyi sevmezseniz, insan kulağını günün ve gecenin seslerine kapatırsınız.
HALİL CİBRAN
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...