Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
KÖYÜM, GÜZEL KÖYÜM...

KÖYÜM, GÜZEL KÖYÜM...

     Köyümüzde bir Talat Amcamız var. Eskiden elinde bastonu ve hücum borusuna benzeyen bir çalgı aletiyle dağ bayır gezerdi. Şimdilerde yaşının da verdiği yorgunlukla pek gezmiyor. Küçük kulübesinde inzivada sayılır. Aksileşti, huysuzlaştı. Kötü biri değildir. İyi niyetli aksi bir amca işte. Yukarı Bak ( Up) animasyonundaki karakter gibi.

     Köyümüzün, şu eski zaman filmlerinde gördüğümüz bir otobüsü vardı. Zamanının çoğunu insan gücü ile çalışarak geçiren. Her çamur birikintisine saplanır garip garip sesler çıkarırdı. Zamana yenik düştü o da. Şoförü de bıraktı, yoruldu şimdi otel işletmeciliğine soyundu. 9 odalı bir oteli var. Kendi yağında kavruluyor.

     Köyün yeni geçim kaynağının ilk temsilcisi eski kurtlardan Talat Amca aslında. Köy misafir akınına uğramaya başlayınca küçük kulübesine sığdırabildiği kadar yatak koydu ve bir nevi pansiyon yaptı. Zamanla gelen misafir akını çoğaldıkça burası yetmemeye başladı. Uyanık şoför bu fırsatı kaçırmadı ve oteli dikiverdi.

     Bu iki insanın köyümüzde önemli bir yeri var. İkisi de karakteristik özelliklere sahip. Talat Amca aksi, huysuz, dediğim dedik bir amca. Elde baston, masasında eskiden kullandığı o garip sesler çıkaran çalgı aleti. Şoför eskiden kalma bir alışkanlığı hala sürdüren bir tip. Otobüs dolmadan hareket etmeme mantığını otel işletmeciliğinde de sürdürme gayretinde.

     Biraz da köyümüzün tarihinden bahsedelim. Bildiğimiz, ilk olarak Ali ve Eda çiftinin yerleştiği. Büyük kızları Lale, sonra ufaklık Ela. Lale şehirde okulda. Evin yanında kocaman bir elma ağacı. Üzerinde bir leylek yuvası. Yan tarafta ahır,köpek kulübesi, kümes. Bir köy evinde ihtiyaç olacak her şey. Tırpan,balta,keser,elek, buğday, un, tarla aklınıza gelebilecek her şey işte.

    Böyle bir köyde öğretmenlik yapmanın bir çok avantajı vardır,katılırsınız sanırım. Birinci sınıf okutuyorsanız her yer malzeme doludur, günlük hayatın içinden. Bebekler eee eeee eee diye uyutulur. Ela,Lale, Ali birleştirmeyi ilk öğrendikleri insanlar tanıdık bildik kişilerdir. Leylek yazarken yuvasını görür. Elek derken Eda’ nın un elemesini, Ali’ nin buğday biçmesi ile buğdayın ekmek olana kadar ki yolculuğunu öğrenir. Otobüse inenler binenler derken toplar çıkarır. Talat’ ın çalgısıyla Tüüüüüü der, t sesini, otobüsün çamurda saplanmasından  nnnnn sesini, motorundan çıkan rrrrrr sesini duyar. Ağaçları, meyveleri, sebzeleri, evcil hayvanları-yaşadıkları yerleri, yabani hayvanları-barındıkları yerleri kolayca zihnine işler. Ne kadar çok avantajınız olduğunu kazanımları düşününce kestirebiliyorsunuz değil mi.

    Şansa bakın, siz sınıf veya kazanımlarda ilerledikçe köy de değişir. Sanki size yardım etmek ister gibi. Talat pansiyon açar, şoför otel kurar. Aksi Talat Amca pansiyona 9 yatak atar, fazlasını da almam, bir yatak daha da koymam der. Aksi adam işte, huysuz ne olacak. Şoför eskiden getirdiği alışkanlıkları sürdürür. Her biri 10 kişilik olan odaların kapısı sayıyı tamamlamadan gelmezseniz açılmaz. İlla 10 olacak, 9 olursan bile Talat’ ın pansiyonuna yollar misafirleri. Ayrıca bu davranışlar onların kişilik özellikleri karakterlerini de yansıtmaktadır. Birisi hayat bilgisi kazanımlarını okumuş da fiziksel özellik, kişisel özellik anlatır gibi.

ARADIĞIM AŞKI BULDUM MU?

ARADIĞIM AŞKI BULDUM MU?

Kayboldum… Boldum önce, Yazmayı bırakmaktan falan bahsetmiyorum, uzun süren günce yokluklarından da değil. Hedefe ilerlerken bir yerlere çarptım, sektim, sağa sola vura vura ilerledim bir süre. Hızımı kaybettim, kazandım, sonra tekrar… Durdum ama bir tar...

Tamir...

Tamir...

Sanal ders istek resmi:))   

YOKLAMA

YOKLAMA

Bu kelimeye takıldım bu aralar. Beynimde sinsi bir kemirgen.

Bardağın dolu-boş arafı gibi bir şey işte.

Genetiği ile oynanmış gıdalardan koruduğumuz gibi fonetiği ile oynanmış kelimelerden de koruyor muyuz yavrularımızı? Kulak aşinalığıyla farkına varmadan zehirli kelimeler mi saçıyoruz. Korkar oldum kelimelerden.  İçeriğine bakmadan duramıyorum artık. Doğal mı doğala özdeş mi? Yan etkileri neler bünyede. Kaç yaş bilinçaltına uygun. Masum gibi görünen, her biri bakış ACIlarıyla yüklü,yüklem özne sıfatlar.

Her birinin adı okunduğunda burada diye haykırmaları beklenen işin adı yoklama. Sınıfta var olup olmadıklarını kontrol etme işinin ( ki bu da başka ciddi bir konudur ) adı YOK-LAMA. Onlara bıraksaydık bu işi eminim :

-ÖRTMENİİİM, Madem burada olduğumuzu kontrol ediyoruz, adının VAR-LAMA olması gerekmez mi? Derlerdi.

Yok lamanın bale papucu..

Bardağın dolu-boş arafı açısı…

Geçenlerde sınıfın birinin penceresinden atladı, pat diye kulağıma düştü. Ölmeden önceki son sözüydü ‘’utancımdan atladım’’. Cesedini sınıfa öğretmenime götürmek istedim, teşhis etsin diye; ‘ Bu sizin LAN’ ınız mı? ‘

Bakış ACIlarıyla yüklü...

Kimi pul koleksiyonu yapar kimi etiket. Sınıfıma gelin size etiket koleksiyonumu göstereyim der kimi.

-Haylaz herif! – Burdaaaa

-Tembel! – Burdaaa

-Çenesiz! – Burdaaa

Vs vs vs. Yoklama tamam. Peki ya varlama. Peki olması gerekenler nerde?

Bardağın dolu-boş arafı ACIsı ….

Neyse uzatmayayım, kemir-genlerim buldu bir delik saçıldı etrafa. Ömrünüzden daha fazla dakika ç-almayayım.

Ömür; Bardağın dolu ile boş arafında, VAR ile YOK arasında bir dilim.

Ömür bardağı; dolu açısı ile yok acısı arasında, doğala özdeş aromalı, varlama ve yoklama arası,öznesi başta yüklemi sonda bir yudum tümce.

Bardaklarımıza doğru kelimeleri doldurup içmek dileğiyle, Şerefe...

Nerde o eski bayramlar?

Nerde o eski bayramlar?

Harçlık verildiğinde gözlerden fışkıran ama içerde tutulması gereken bir sevinçle patlayamayan bir volkan oldunuz mu?

Anne yakınlardaysa kulağınıza küpe olan sözlerinin şıngırdamasıyla göz göze gelip alıp almama kararsızlığında kızardınız mı?

Cebe girince artık oradan çıkmayacağını bilseniz de elinizi üstüne koyup, düşmanını tutsak etmiş komutan edasıyla rahatladınız mı?

O andan itibaren konuşulan her şey bir kulağınızdan diğerine hızlı tren seferleri yaptı mı?

Cebinizdeki ile neler yapacağınızın hayalleri arka arkaya dizilip o zamanlar var olmayan timsah yürüyüşü yaptı mı?

Hangi amcaların/teyzelerin evlerinde güzel şeker olur istatistiği tuttunuz mu?

Kim harçlık verir kim şeker?

Kim üçer/beşer kim teker teker?

Şeker poşetlerinizi döküp yarıştınız mı?

Ceplerinizi boşaltıp sayıştınız mı?

Küskünlük olmaz diye barıştınız mı?

Topladığınız şekerleri ( muhtemelen aynı planı yapan) komşu köy çocuklarına satıp nakde çevirmeyi düşündünüz mü?

Kimse bulmasın diye sakladınız mı?

Sermayenizi sakladığınız yerleri unutup iflas ettiniz mi?

Siz hiç bayramlardan sonra ishal oldunuz mu?

Yoksa büyüdünüz mü...

Komşu köylere satılacak şeker stoğu yapmadınız o zaman.