Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
Fenerli Fahişeler 9 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

Fenerli Fahişeler

FENERLİ FAHİŞELER

5-6 saattir arabamda yolculuğuma devam ediyorum. Bir Cuma akşamüstü ki o Cuma gününün içerisinde konuşulan, öğrencilerin karne coşkusu, hüznü; dün akşam belli olan yeni Milli Eğitim Bakanın ismi açık olan radyomun saat başı haberlerinin de baş konuları arasında. Adana-Pozantı arasında yolculuğuma devam ederken, karşıdan el feneri ile birilerinin işaret ettiğini fark ettim. Önce polis kontrolü olduğunu düşünerek yavaşladım ki, karşımda karanlıkta elinde el feneri ile çalışan hayat kadınlarının olduğunu gördüm. İster kibarlaştırarak hayat kadını diyelim; ister fahişe, isterseniz de başka bir şey. Yaptıkları iş belli. Peki kim bunlar? Belki anne, belki hala çocuk, belki sevgili, belki, belki birilerinin eşi ya da Adana’nın gecekondularında kalan birileri… Bilmiyorum, hiçbir şekilde böyle bir hayatı filmlerin ötesinde bilmiyorum, sadece hayal gücümün ulaşabileceği noktalara dokunmaya çalışıyorum kim olduklarını anlama adına. Ve zihnimde beliren düşündürücü bir soru… Bir öğretmen olarak zamanında bu çocuklara dokunsaydık acaba şimdi onlara yoldan geçen kamyoncular dokunuyor olabilir miydi? Ekonomik diyelim, aile, okul, kendisi, arkadaş çevresi, hepsini say gitsin! Say, say, say…bitmeyecek. Bir hayat düşünün… Mavi önlüklerle okul sıralarında çocuksu heyecanla başlayan,  elinde fenerle otoban kenarlarında devam eden…

 Şehrin adı lazım değil kenar mahalle sayılabilecek bir okulda yaptığımız Öğrenen Lider Öğretmen seminerinde “sorun davranışların yönetimi” konusu esnasında bir öğretmenimiz söz isteyerek okulunun öğrencilerinin yetiştikleri muhit ve davranışları itibari ile okula gelmemesi gerektiğini onların okulu, eğitimi hak etmediği yorumunu yapmıştı.    Bir öğretmenin bakış açısı bir öğrencinin “hayat acısı” olabilir. Bir tane bedeni, bir tane ruhu kurtarmak bizim elimizde.

 İlkokul öğretmenim kara tahtanın başında doğu ve batıyı karıştırdığım gün bana attığı tokadı hatırlamaz belki ama bu anı bana hiçbir öğretmen de unutturamaz.Neil Armstrong’un Ay’a ilk adım attığında“That’s one small step for (a) man, one giant  leap for manking” yani Türkçe çevirisi ile “(Bir) insan için küçük, insanlık için dev bir adım” der. Bu söz “gün içerisinde sınıfta yaptığımız bir hareket, bir sözün öğretmen için çok küçük, öğrenci için ise çok büyük anlamlar taşıyabileceğini” aklıma getirir. Armstrong bu sözü Ay’da söylerken bir (a) kelimesi parazit ya da unutmadan dolayı Dünya’ya ulaşmaz. Ne gariptir ki bizler de öğrencilerimizin “BİRicik” olma özelliklerini göz ardı ettiğimiz için; ağzımızdan çıkan sözler, bedenimizden fırlayan mesajlar “öğretmenlik mesleğinin davranışsal yönetim becerisi” olarak değil, sınıfta “sorun davranışların yönetilmesi” olarak algılandığını göstermektedir.  Öğrencinin “bir” olma özelliğinin ön planda tutulduğu sınıflarda, çoklu zekâdan işbirlikli öğrenmeye ve bireysel öğretime kadar uzun bir yolculuktan bahsedilebilir.

 Milli Eğitim Bakanlığının logosundaki meşale karanlığı aydınlatan ışık olarak öğretmeni simgeler. Bu ışık teoride yalnızca bazı öğrencileri aydınlatan bir ışık değil, etnik, dini, fiziksel, kişilik vb. özellikleri ne olursa olsun, tüm öğrencileri kucaklayan, onların “biricikliğine” saygı duyan öğretmenin ışığıdır.   O ışık saçan fener biz öğretmenlerin elinde, öğrencilerin eline verdiğimiz fener ya onların yolunu açacak ya da kamyoncuya ışık (!) olacak…   

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...