İHMAL EDİLEN EĞİTİMCİLER: KÖY ÖĞRETMENLERİ
“Moralımız sıfırın altında”
Günümüzde köylerde görev yapan öğretmenler, kendi kişisel sorunlarıyla uğraşmaktan eğitim öğretime pek zaman ayıramıyorlar. Bu sorunlar yumağı içinde çırpınıp duruyorlar. Köy okullarını göstermelik olmaktan kurtarmak zorundayız. Okullar deneme tahtası, öğretmenler ve öğrenciler denek değildir. Köylere stajyer ve tecrübesiz öğretmenler değil, deneyimli ve faydalı olabilecek, köylere uyum sağlayabilecek eğitimciler göndermeliyiz. Öğretmenlerimiz köylerde rehber olsunlar, onlara yine saygı duyulsun. Köyler öyle boş verilecek, köşeye atılacak yerler değildir. Ülkemizin kalkınması, demokratikleşme çabalarımızın boşa gitmemesi için eğitim işine köylerden başlamamız gerekir. İmkânlar açısından da köyler cazip hale getirilmelidir. Köy öğretmenlerinin sorunlarını onların ağzından dinleyelim;
“Köyde başta lojman sorunu olmak üzere, ulaşım, elektrik, su ve temizlik sorunlarıyla baş başa yaşıyoruz. Köye gönderilen öğretmene “Senin atamanı yaptık, bizle işin bitti, git ne halin varsa gör!” deme anlayışı tüm motivasyonumuzu bozuyor. Dört sınıfa birden ders verdiğimizden fiziksel ve psikolojik yönden çok yıpranıyoruz. Akşam da yemek derdi, temizlik derdi, su zaten yok, elektrik kesik… Moralımız sıfırın altına iniyor.” (E.K, 3 yıllık köy öğretmeni, 25 yaşında, bekar.)
“Köyde korkularım tek yönlü değil, kendimi çok yalnız ve terk edilmiş hissediyorum. Bazı geceler silahlar patlıyor, sabaha kadar titriyorum. Lojmanda yalnız kalıyorum, düşünüyorum da köyde ölsem, günlerce bunun farkına varılmayacak. Köylü birkaç gün benden haber alamayacak, merak edip lojmana gelecek, kapım kapalıysa birkaç gün daha bekleyecek, sonra cesedim kokacak, anlayıp kapıyı kıracaklar. Bu da en az bir hafta demektir. Demek istediğim, köyde her şeyden ve herkesten uzak yapayalnız yaşıyoruz. Buna yaşamak denirse tabi.” (D.C, 2 yıllık köy öğretmeni, bekar)
“Köye ilk gittiğim günler çok korkuyordum. Köylülerle kültürel farklılıklar yaşadım, halen yaşıyorum, uyum sağlayamadım. Köylünün yanında öğretmen pek bir şey ifade etmiyor. Saygınlığımız yok, aç mıyım, tok muyum kimsenin umurunda değil. Kuyudan su çekiyorum, kirli, mikroplu ama içmek zorundayım. En büyük sorunum tuvaletin olmaması. Diğer sıkıntılarımdan biri de öğrencilerin okula gönderilmemesi. Çocukları sürülerin önünden alıp zorla okula getiriyorum. Köylü ile sürekli bu konuda kavga ediyorum. Veli toplantılarına zaten gelmiyorlar, okulla ilgili her türlü işten kaçıyorlar. (F.S, 2 yıllık köy öğretmeni, 22 yaşında, bekar)
“Birleştirilmiş sınıf eğitimine uzak olduğundan, öğrencilere yeterince faydalı olamıyorum. Köylülere de güven veremedim. Çünkü onlarla anlaşamıyorum, çok çıkarcı insanlar. Okuma yazma kursu açtım kimse gelmedi. Belgelerini doldurup evlerine götürmemi beklediler. Ben de kursu iptal ettim. Branşım sınıf öğretmenliği olmadığından çok sıkıntı çekiyorum. (Z.K, 27 yaşında, 3 yıllık köy öğretmeni, bekar)
“İnsan köyde birçok şeyden mahrum olunca, mazeret bulması kolay oluyor. Ama hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz. Başarılı olmak için elimden geleni yapıyorum, olduğumu da hissediyorum. Köylülerle aram çok iyi, öğrencilerimi seviyorum. Mesleğimi de sevmeye başladım.” (S.M, 2 yıllık köy öğretmeni, 22 yaşında, bekar)
Not: Güneydoğu’da öğretmenlerle yaptığım anket çalışmasından.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...