Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
EBEVEYNLİK OYUNLARI 2 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

EBEVEYNLİK OYUNLARI

 

Okulun ilk günü, okula giderken dolmuşta tanık olduğum bir konuşma;

“Okulda da evdeki gibi yaramazlıklar yaparsan, öğretmen çok kızar, sana ceza verir. Bak hem büyüdün artık, bugün okula başlıyorsun evdeki oyuncaklarını kaldıralım, eve gelir gelmez derslerine çalış… ”  diyordu anne.
      Okulun ilk haftası birinci sınıf öğrenci velilerine yönelik “ Okula uyum sürecinde anne-babanın rolü” sunumunun hemen ardından bir babaanne odama gelip, bir iki sorum olacak dedi..
-Okul başladı artık oyuncaklarını kaldırmak gerekir değil mi?  Birde özel ders aldırmayı düşünüyoruz ne dersiniz? 
- (İçerlerde bir yerlerde dalgalanan duygularım için derin bir nefes aldıktan sonra ) Torununuzun öğrenme ile ilgili özel bir gereksinimi olduğunu mu düşünüyorsunuz?
- Hayır O, oldukça zeki bir çocuk, başarılı olması için bunları düşünüyoruz..
- (Görüşmenin özet önerisi) Anlıyorum, oyunlarına devam etsin, mümkünse bazı oyunlara anne ve babası da eşlik etsin..   (Tanıklık ve görüşmeyi yapan siz olsaydınız, çocuğun duygusal güvenliğini sağlamadan sağlıklı bir biçimde öğrenmeyi sürdürmesinin zor olacağını nasıl anlatırdınız?)
       Öğretmen verdiği yazıları eksik yazdığı ve bu kadar yazmam yeter diye direttiği için 1. sınıf öğrencisini okulun psikolojik danışmanına gönderir. Psikolojik danışman öğrenciye onunla görüşmesinin nedenini söyledikten sonra;

 –Bu durumla ilgili sen ne düşünüyorsun? 
-Bu yazıları bu kadar çok yazmak istemiyorum.. 
- Çok yazmak istemiyorsun..
-Evet bu çok aptalca.. 
-Aptalca bulduğun şeyi biraz anlatır mısın?
- Ben okumayı okula gelmeden öğrendim.. Bu yazıları üç kez yazarsam yeter… Ama öğretmenim iki sayfa yazmamı istiyor, bu çok aptalca...
-Sen ne yapmak isterdin?
-Yeni yazılar yazmak, kitap okumak, resim yapmak, bahçede oynamak…
-Peki sence öğretmenin neden iki sayfa yazmanı istiyor olabilir?
-Bilmiyorum…
-Bir tahminin var mı?
-Hepiniz birlikte aynı şeyi yazın diyor..  
-Başka ?
-Bilmiyorum… Herkes yazarken sınıf uslu duruyor dedi öğretmenim…
  Anlamlı bir yakınlık kurmadan anlamlı bir öğrenmenin olamayacağını öğretmene anlatmanın bir yolunu bulmak gerekiyordu. 
   Yılın sonunda mesleki çalışmalar döneminde bir meslektaşım müdürlüğünü yaptığı anaokulunda daha önce farklı okullarda yaptığım çalışmalardan birini sunmamı rica etti. Bir başka anaokulunun öğretmenleriyle birlikte 20 meslektaş 2 saatlik bir öğrenme deneyimi yaşadık. Çalışma öncesi hazırlık aşamasında ve sunum öncesi grupla buluşmamızda, sunumda katılımcıların aktif olması, oyun ve drama ile eğlenceli hale getirilmesi beklentileri seslendirildi. İki farklı okulun öğretmenlerinin tanışıp çalışmaya hazır hale gelmeleri amacıyla buz kırıcı olarak tanımlanan ısınma oyunlarıyla başladık. Oyun ve drama meslekleri gereği çok yakın oldukları ve eğitim ortamlarında sıklıkla kullandıkları için oldukça eğlenceli bir çalışma oldu. Sunum sonrası aldığımız geri bildirimlerde de oyun, eğlence ve drama ile renklendirilmiş çalışmalar ön plana çıkıyordu.
      Öğretmen Akademisi Vakfı “Öğrenen Lider Öğretmen” seminerleri aracılığıyla farklı il ve ilçelerde 50 civarında okulda eğitimci olarak çalışmalara katıldım.  Bu seminerlerde de grubu öğrenmeye hazır hale getirmek için çeşitli buz kırıcı ve amaçlı grup oyunları oynuyoruz. Bazı meslektaşlarımızın oyunlara katılımda önce çekingen davrandıklarına süreç ilerledikçe şimdi nasıl bir oyun oynayacağız? Sorularıyla merak ettiklerine ve istekte bulunduklarına tanıklık ettik. Meslektaşlarımız her eğitimin sonunda eğitim değerlendirme formlarımıza istisnasız olarak, oyunlar aracılığıyla çocukluklarına döndüklerini, çok eğlendiklerini bu oyunları ve daha başkalarını kendi öğrencileriyle de oynayacaklarını yazdılar. 

 

     Oyun ve çocukluk üzerine sohbetlerinizde biz daha şanslı bir çocukluk yaşadık, sokakta özgürce oynayabildik demiş veya diyenlere tanıklık etmişsinizdir. Son 30-40 yılı düşündüğümüzde çocuklara ait oyun ortam ve oyunlarının değişiminden söz etmek saptamalarda bulunmak çok kolay olurdu. Oysa bu değişimin çocuğun duygusal, zihinsel, bedensel ve sosyal gelişimine etkilerinden bahsedebilmek için sabırlı bir biçimde uzun yılları alacak boylamsal araştırmalar gerekiyor.  Öğrenme ve oyun ilişkisi üzerine yapılmış birçok araştırma ve kuramdan bahsetmeyi düşünmüyorum.  Bahsetmek istediğim, ebeveynler ve biz eğitimciler son 30-40 yıldır “Başarı(nasıl algılanıyorsa artık) –Rekabet – Sınavlar “ üçgeninde çocuklarımızın çocukluklarını çaldığımız/yaşatmadığımızdır. Yıllardır sınav-başarı baskısıyla büyüyen çocukların büyük bir bölümü şimdi ebeveyn ve bir kısmı şu anda eğitimci olarak bu döngünün içinde rol alıyor. Çocukların gelişimini desteklemek, geleceğini yapılandırmak adı altında "Ebeveynlik oyunu" oynayarak onların bu gününü çalma hakkı görebiliyorlar.
     Altı yıl kadar önce Öğretmen Akademisi Vakfı’na kısmi zamanlı eğitimci olmak için girdiğim mülakatta,  Kayhan KARLI hocam, “Neden öğretmensiniz?” diye sormuştu. Daha önce üzerinde hiç düşünmediğim bir soruydu. Otantik olarak verdiğim yanıta şaşırmıştım. Mesleklere psikanaliz açısından yaklaşan kuramcılar, bireyin o meslekte yapılan işler aracılığıyla kişisel bir ihtiyacına doyum bulduğunu söylüyorlar. 
      Etkili bir eğitimci olmanın en önemli basamaklarından birisinin “öğretmenlik aracılığıyla hangi kişisel ihtiyacın karşılandığı” sorusuna yanıt bulmak olduğunu düşünüyorum. 

Sahi, siz neden öğretmensiniz?

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...