Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X

BİR EĞİTİMCİNİN DERLEMELERİ

C:\Users\PC\Desktop\Şengül KESLER ÖDEV.htm

Yeni Küresel Eğitim: Sosyal Beceriler

Yeni Küresel Eğitim: Sosyal Beceriler
 

 

Gençlerin şimdiki hali 21. yy. gerçeğini yansıtıyor. Şöyle bir baktığımızda gençlerimiz sığ, alakasız, sanal dünyada tablet ve akıllı telefonlar içinde kaybolmuş gibi görünebilirler, ancak bizden çok daha gelişmiş durumdalar. Onlar hızlı ve integral bir dünyada yaşayıp, soluyan ve bağlantı içinde, politik sınırların olmadığı ve küresel yaşayan bir nesil.

Eğer içlerine bakacak olursak, üniversite, kariyer, çocuk sahibi olmak gibi şeylere tama olmayan yepyeni bir nesil keşfederiz, onlar şunu bilmek istiyor; “Neden?”. Onlar hayattaki rollerini ve mutlu olmak için aralarında nasıl bir ilişki kurmaları gerektiğini anlamak istiyorlar. Bu yüzden onlar için inşa ettiğimiz eğitim sistemine karşı baş kaldırıyorlar. İhtiyaçları olan şey kuru bilgi değil; onların kelimenin tam anlamıyla eğitime ihtiyaçları var.

21. yy’da eğitim yönteminin gençlere zorla bilgi yedirme olması gerekmiyor. Şöyle ki, onlara sosyal beceriler kazandırmalı ki bugünün toplumunda gördüğümüz anti sosyal ve yalnızlık, güvensizlik gibi şeyleri aşabilsinler. Gençlerin sosyal değişimde aktif ve güçlü bir şekilde yer alabilmesi için onlara integral küresel dünyanın yaşam koşullarını anlamalarına yardımcı olmamız gerekir. Hatta daha da önemlisi, bu kanunları kendi iyilikleri için nasıl kullanabileceklerini anlamalarına da yardımcı olmalıyız.

Bugünün gençleri kendilerine özel yönleriyle bizleri zorlamaktadırlar - onlar yeni bir dünyanın nesli - dünyanın değiştiğini fark edip hayattaki yerimizi tekrar gözden geçmeliyiz

 

http://blog.milliyet.com.tr/yeni-kuresel-egitim--sosyal-beceriler/Blog/?BlogNo=344187

Adresinden alıntıdır.

Küresel Beyin

Küresel Beyin
 

 

NETWORK ÇAĞI

 

21. yüzyıla girerken teknoloji, demografi, ekonomi ve toplum köklü değişimler geçiriyor ve ağ bazlı yepyeni iş modelleri ortaya çıkıyor. Network çağını ve işbirliği dönemini yaşıyoruz. İşletme 2.0; açıklık, şeffaflık, etkileşim, işbirliği ve yardımlaşma ilkeleri üzerine inşa edilmiş esnek bir açık ağ organizasyonu olarak ortaya çıkıyor.

 

KİTLESEL İŞBİRLİĞİ

 

İş dünyasında firmaların yeni stratejik rekabet avantajları işbirliği ve yardımlaşmaya dayanıyor. Hiyerarşik duvarlar ortadan kalktıkça sınırsız iletişime ve yardımlaşmaya dayalı network bazlı (ağ temelli) yeni, esnek, dinamik iş modelleri ortaya çıkıyor. İş dünyasında işbirliğinin çok boyutlu olduğunu görüyoruz: Teknolojik araçlar ve bilgisayarlar arası işbirliği, çalışanlar arası işbirliği, departmanlar arası işbirliği, takımlar arası işbirliği, firmalar arası işbirliği ve paydaşlar arası işbirliği.

 

KÜRESEL BEYİN

 

İnsanlık tarihinde ilk defa Internetteki bir milyardan fazla insanın bilgisi, becerisi, beyni, kaynakları ve teknoloji gücü kendi kendini organize ederek dev bir güce, küresel bir beyine dönüşüyor. Uzun vadede ayakta kalacak firmalar hiç şüphesiz bu küresel beyinden faydalananlar olacak. Internet ekosistemi içerisindeki bilgi okyanusu; yeni ürünler, yeni fikirler ve yeni teknolojiler bulmak isteyen firmalara inanılmaz fırsatlar ve zenginlikler sunuyor. Tabii her zaman olduğu gibi kimi firmalar tutuyor, kimileri pişiriyor, kimileri yiyor; geride kalanlar ise “hani bana?” demeye devam ediyor.

 

KÜRESEL İNOVASYON AĞLARI

 

Öne geçen firmalar tabii ki küresel inovasyon ağları kuranlar. Bunu yapabilmek için de stratejik işbirliği ve sinerji imkanı sunan partnerler bulanlar, dünyanın çok farklı coğrafyalarından en iyilerle çalışanlar, ve farklı alanlarda uzmanlardan faydalananlar. Dolayısıyla kritik başarı faktörleri şunlar:

 

a) küresel erişim, b) sınırsız iletişim, c) güvene dayalı uzun vadeli ilişkiler, d) tamamlayıcı yetenekler ve partnerler bulabilme, e) ağda kilit ve merkezi konumda yer alma, f) zengin yetenek havuzlarını keşfetme ve onlardan faydalanma, g) ağda merkezi ve güçlü konumda olma, h) ağda farklı müşterilere, paydaşlara, kaşiflere, araştırmacılara, partnerlere, ve inovasyon kapitalistlerine ulaşabilme, i) inovasyonda küresel liderliği hedefleme ve yakalama.

http://blog.milliyet.com.tr/kuresel-beyin/Blog/?BlogNo=191277

sayfasından alıntıdır.

Trend 7: Her Şey İnsan İçin Her zaman teknolojiye ayak uydurduk. Gelecekte teknoloji bize ayak uyduracak. Halihazırda bilgisayarla görü kullanıcıların akıllı telefonlarıyla bir Sudoku bulmacasının fotoğrafını çekip hemen çözümüne ulaşmalarına olanak tanıyor. Artırılmış gerçeklik ve harekete dayalı bilgisayar teknolojisi, eğitim, tıp ve iletişim alanlarını sanal ve gerçek dünyaları birleştirecek şekilde dönüştürecek. Nihai entegrasyon, omurilik hasarlı insanların normal yaşam sürmesine olanak tanıyacak beyin-bilgisayar arayüzleri olabilir.
Foto Haber Trend 7: Her Şey İnsan İçin Her zaman teknolojiye ayak uydurduk. Gelecekte teknoloji bize ayak uyduracak. Halihazırda bilgisayarla görü kullanıcıların akıllı telefonlarıyla bir Sudoku bulmacasının fotoğrafını çekip hemen çözümüne ulaşmalarına olanak tanıyor. Artırılmış gerçeklik ve harekete dayalı bilgisayar teknolojisi, eğitim, tıp ve iletişim alanlarını sanal ve gerçek dünyaları birleştirecek şekilde dönüştürecek. Nihai entegrasyon, omurilik hasarlı insanların normal yaşam sürmesine olanak tanıyacak beyin-bilgisayar arayüzleri olabilir.

http://www.cnnturk.com/fotogaleri/bilim.teknoloji/teknoloji/2011/10/12/dunyayi.degistirecek.10.teknoloji.trendi/12560.8/index.html

Sayfasından Alıntıdır.

 

TÜRKİYE’NİN 21. YÜZYIL ÖĞRENEN PROFİLİ ?   (Şengül KESLER'in derlemesi) 

Bilimsel ve teknolojik gelişmelerle küçülen dünyamız; hangi ülke olursa olsun, gelişmiş, gelişmekte olan veya geri kalmış, kuzey, doğu veya güney ülkesi, hepsini bir takım önemli ortak yönelimler içerisine sokmuştur. Bu yönelimler; Teknoloji kullanımından doğan atıklar ve küresel ısınma, nükleer savaşların olabileceği korkusuna  karşılık, “çevreyi koruma”, “temiz enerji üretimi”, “silahsızlanma” fikirleridir. Öte yandan iletişim teknolojisindeki  çok hızlı gelişmeler nedeniyle, “bilgiyi paylaşım” ve “bilgiye çabuk ulaşma” istekleridir. Bu istek ve yönelimler, ileriki on yıllar içerisinde hem insanlığın birer savunma mekanizmaları hem de yaşam biçimleri olarak devletlerin Eğitim Felsefelerinde ve insanlık idealleri içerisinde kuvvetli bir şekilde yer bulacaklardır. Bununla birlikte kültürel farklılıklar ve bunların, eğitim anlayış ve uygulamalarına yansımaları tolerans içerisinde varlıklarını devam ettireceklerdir. Bu nedenle de bütün ülkeler tarafından benimsenen, eğitimde ortak yönelimler, farklılık içerisinde birliği (=ortak ve tek bir dünyada yaşayış) esas alacaktır.

 

Küçülen dünyamızın, ülkeleri ve insanlığı, sadece eğitimde değil, politika, ekonomi ve beşeri münasebetlerde de ortak yönelimler içerisine sokacağı, ileriki on yıllar içerisinde kaçınılmazdır. Doğayı korumak, insanlığı korumak, barışı korumak için bu gereklidir. Çünkü savaşlar, doğanın baltalanması, artık doğrudan bütün dünyamızı ve tek ve bu dünya içinde varlığını sürdüren insanoğlunun varlığını tehdit eder hale gelmiştir. 21. Yüzyıla ve eğitimine damgasını vuracak olan bu ortak yönelimler, globalleşme, küreselleşme v.s. adına birtakım hakim devlet ve sınıfların istismarına elbette açıktır. Ancak insanlık, dünyaya dolayısıyla kendi varlığına yönelen ciddi tehditler nedeniyle bu istismarı önleyecek ve ne gerekiyorsa onların yapılmasına yol verecektir.

 

21. Yüzyılda Ulusların ve insanlığın eğitiminin büyük boyutlarda çelişkilere ve çatışmalara düşmemesi için; ülkeler eğitiminde milli ve insani boyutların iyi bütünleştirilmesi ve bunların birey davranışlarında oluşturulması gerekir. Esasen, “temiz enerji üretimi”, “silahsızlanma”, “bilgi paylaşımı”, “çevreyi koruma” gibi  ortak yönelimlerin anlayışında bu vardır. Yani her toplumdaki insancıl -hem de ülke insanına faydalı- değerlerin, maddi ve manevi üretimleri, toplumlar arası çelişki ve çatışmaları en aza indirecek mahiyettedir.

 

Dünya toplum ve devletlerini ekonomide, sosyal ilişkilerde, politikada, bilim ve teknoloji üretmede ve tabi ki eğitimde birtakım ortak yönelimler içerisine sokacaktır. Bu ortak yönelimlerin esası toplumların –birbirlerine zarar vermeyen- farklı taraflarını kabul ediş ile, birlikte yaşam idealine dayanmış olmasıdır. Çünkü artık herhangi bir toplum olarak benim korunmam, başkalarının korunmasına bağlıdır. Çünkü artık, toplum olarak başkalarına zarar vermem, sonunda yine bana dönecektir.

 

Bu bağlamda; yönetim kavramı yerine yönetişim, eğitim yerine eğitişim kavramları geçerli kavramlar olmaktadır.

Eğitişim; insanların insandaşlarının insanlaşma sürecine sundukları katkının paylaşılması süreci olarak açıklanabilir. Kavram olarak yeni olsa bile, insanlar binlerce yıldır insanlaşma sürecini paylaşmaktadırlar.

İnsanlaşma nedir?

İnsanlaşma, insanı diğer canlılardan ayırarak onu uygarlığın sahibi yapan erdem ve değerlere sahip olma, onu benimseme, özümseme ve yeni katkılar yapma sürecinin ürünüdür.

Kaliteyi esas alan işlemleri devreye sokmamız gerekiyor. Eğitimin amacı insani geliştirme mi ya da bizim istediklerimizi bireyde gerçekleştirme mi? İnsanı merkez alan bütün süreçleri ortaya koymamız gerekiyor.

Güvenlik yerine, insan gelişiminde bilimsel, ekonomik, sosyal alandaki gelişmeleri ele alarak eğitim sistemimizi belirlememiz gerekiyor. Kalite toplumu mu olacağız? İlişkiler toplumu mu olacağız? Gelişmiş ülkeler kalite çevrelerini arttırmış. Şunu kendimize soralım. Şimdiye kadar biz dünyaya ne sunduk? Hangi teknolojimiz kullanılıyor? Hangi kitabımız okutuluyor? Gelişmiş ülkelerde %70, 80 mesleki eğitime ağırlık vermiş, bu eğitimi kalite patenti ile yapıyor.”

 Doç. Dr. Şerafettin KARAKAYA (Atatürk Üniversitesi)

 

Bu süreç ve ürün paylaşılabilir.

İnsan olmak ve insanlaşmanın ürünlerinden yararlanmak, insanı öncelikle ulusuna sonra da insanlığa borçlu kılar. Bu borcu ödemenin yolu, erdem ve değerleri derinleştirmek, genişletmek yani yeniden üretmek için eğitişmektir.

“Nasıl bir insan yetiştirileceği konusunda yeni paradigmanın sancısını çekiyoruz. Yeni bir sisteme geçildiği bu dönemde eğitim sistemimiz için bir eğitim felsefesi oluşturulmalı. Acaba Millî Eğitim Bakanlığı bunu bir proje olarak ele alır, ya güçlendirme ya da bir yarışma yaparak eğitim felsefesi oluşturabilir mi? Gerçi yarışma ile zor olabilir ama bir proje dahilinde bu alanda çalışanlar ile yapılabilir. Nasıl bir insan istiyoruz sorusuna yanıt bulunabilir.” Orof.Dr. Alparslan AÇIKGENÇ (Fatih Üniversitesi) 

 

EĞİTİM SİSTEMLERİ

Klasik eğitim yönteminde bir üniversite ya da kolejde öğrencisinizdir. Fiziksel bir binaya gider, belli saatlerde derslere girer, öğretim görevlisini dinler, belki diğer öğrencilerle tartışır, not tutar ve sınava girip geçmeye çalışırsınız. Bu adı geçen özelliklerin klasik öğrenme yöntemlerinin dezavantajları olduğu belirtilir. Bu dezavantaj olarak sıralanan özellikler klasik modelin temel özellikleri değil kazara olagelmiş olan özellikleridir. Bu ne demektir? Bu özellikler temel ve mantıksal olarak zorunlu olan özellikler değildir. Var sayalım ki eviniz üniversiteye iki adım uzaklıkta olsun. Öğretim görevlilerinin sayısı da o kadar çok olsun ki istediğiniz zaman istediğiniz birinden özel ders alabilin. Yine o kadar zengin ve esnek bir okul olsun ki kendi sınav günlerinizi belli bir aralıkta yine kendiniz belirleme imkanına sahip olun.Klasik modelin dezavantajları olarak addedilen şeylerin aslında o modelin zorunlu özellikleri olmadığını görebilirsiniz. Maalesef pek çok e-öğrenme sistemi de; naif bir teknolojik bakış açısı ile geliştirilmekte ve tam da bu bahsedilen özellikleri avantajlara dönüştürmeye çalışmaktadır. Oysa hiç de zorunlu olarak ortaya çıkmamış olan bu klasik özellikleri alıp bunların yerlerine teknolojik muadillerini koymak ile öğrenme sistemi gerçek avantajlarına kavuşamaz.

Yeni teknolojilerin çıkmakta olan içkin özelliklerinden faydalanmadan, sadece eski malzemeyi yeni araçlarla sayısal ve elektronik platformda sunmaya çalışmak en iyi ihtimalle gerçek potansiyeli açığa çıkarmamaya, en kötü ihtimalle de geçmişin dezavantajlarını tekrar etmeye yol açacaktır.

Eğitim İzleme Raporu 2010'da, bundan önceki raporlarda olduğu gibi, eğitim sisteminin dört ana bileşeni (öğrenci, öğretmenler ve öğrenme süreçleri, eğitimin içeriği ve öğrenme ortamları) ile bu bileşenlerin şekillendiği politika ortamı olarak yönetişim ve finansman alanında politika ve uygulama düzeyinde geçtiğimiz yıl gerçekleşen değişimler ele alınıyor. Ayrıca rapor, öğrenme çıktılarının birincil belirleyicisi olarak değerlendirilebilecek "öğretmen" etmeniyle ilgili daha fazla araştırma ve daha bütüncül politika gerekliliklerine dikkat çekmek için "Öğretmenler Bugün" başlıklı bir bölümle destekleniyor.

Yönetişim ve Finansman

Eğitim Yönetişiminde Yeniden Yapılanma

Eğitimin Bileşenleri: Öğrenci

Okulöncesi Eğitim Politikaları

İlköğretim ve Ortaöğretime Katılım

Özel Eğitim Alanındaki Gelişmeler

Eğitimin Bileşenleri: Öğretmenler ve Öğrenme Süreçleri

Öğretmenler Bugün

 

“Öğretmen olmadan hiçbir şey olmaz. Çok kötü bir müfredat bile iyi bir öğretmen elinde çok iyi bir hale getirilebilir. İyi nedir tanımlanmalı. Paradigma egzersizine ihtiyaç var. Aslında yerel bazda eğitim kadroları çok iyi işler yapıyor. Bizim her sene ülkede düzenlediğimiz Eğitimde İyi Örnekler Konferansı var. Oraya gitmekten haz duyuyorum. Orada siperde göğsünü germiş öğretmenleri görüyoruz. Öğretmenlere diyoruz ki yaptığınız güzel işleri anlatın, bunu diğer öğretmenlerle paylaşın Orada öğretmenler kendi yaptıklarını paylaşıyorlar. Öğretmen eğitiminde bu iyi bir örnek olmalı. Bu ileride bize hizmetiçi eğitim konusunda ışık veriyor. Hatalar olacak diye sistemi boğuyoruz. Yetkisizlik çok kötü.” Prof. Dr. Üstün ERGÜDER (Sabancı Üniversitesi, İstanbul Politikalar Merkezi)

 

Eğitimin Bileşenleri: Eğitimin İçeriği

İlköğretim Ders Çizelgesindeki Değişiklikler ve "Serbest Etkinlikler"

Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi Dersi Pilot Uygulaması

Türkiye'de Din ve Eğitim: 2010 Yılında Yaşanan Gelişmelere Toplu Bakış

Ortaöğretimde Süren Dönüşüm

Eğitimin Bileşenleri: Öğrenme Ortamları

FATİH Projesi'ne ilişkin Değerlendirme

İKS İlköğretim Kurumları Standartları

Eğitimin Çıktıları

PISA 2009 Sonuçlarına ilişkin Değerlendirme 

BİLGİ

Bilgi kavramı ekonominin gelişimine bağlı olarak 21. yüzyılda radikal bir değişime uğramıştır. Bu gerekçeden ötürü e-öğrenme uygulamalarının kullanımı ve gelişimi hız kazanmıştır. E-öğrenme uygulamaları ‘know-where’ kavramını içselleştirme ve uygulamaya geçirme ihtiyacı duymuştur. Bu kavram bilginin ‘know-what’ ve ‘know-how’ aşamalarından sonra gelen aşamasıdır. Bilgi artık biriktirilen statik ham veriden çıkmış, nerede olduğu bir kez tespit edildikten sonra entegre şekilde kullanılacak halde tutulan bir varlık haline dönüşmüştür.

Bilgi kavramı bir kez böyle tanımlandıktan sonra öğrenme de buna göre yeniden tanımlanmalıdır, dolayısı ile ‘öğrenme’ artık aktörler, kaynaklar ve diğer aktörler arasındaki bağlantıların şartlara uygun şekilde oluşturulması, güçlendirilmesi yahut zayıflatılması demektir.

KÜLTÜR

Kültür, paylaşılan, sosyal olarak öğrenilmiş bilgi ve davranış örüntülerinin bir bütünü olarak tanımlanabilir (Bailey ve Bailey, 2000). Bir başka önemli terim ise ‘kültürlendirme’dir (enculturation):

Bir kültürü öğrenmek — kültürlenmek — kısmen açık olarak gerçekleşse de büyük ölçüde içsel ve kapalı olarak gerçekleşir. Açık olan kısım kitaplara konabilen, seminerler ya da dersliklerdeki dersler aracılığı ile öğretilebilen kısımdır. Kültürün büyük bir kısmı ise emilim yolu ile gerçekleşir yani zaten o kültürün bir parçası olan insanlarla yaşayıp onlarla birlikte hareket ederek. Hiçbir kitap bunun yerini tutamaz. Ancak bir kitabı bir tür hazırlık aşaması, zamandan kazanma aracı olarak kullanmak mümkündür (West, 2004).

 

ÖĞRENME

 

UNESCO 21. yüzyıl eğitim hedefini

a)     Bilmeyi öğrenme

b)    Yapmayı öğrenme

c)     Olmayı öğrenme

d)     Birisi ile birlikte yaşamayı öğrenme olarak belirtmektedir

 

ÖĞRENME ADIMLARI

—        Bilinçsiz Yetersizlik

—        Bilinçli Yetersizlik

—        Bilinçli Yeterlilik

—        Bilinçsiz Yeterlilik

—        Bilinçsiz Yeterlilik Bilinci

 

ÖĞRENME ALANLARI

Öğrenenlere çok yönlü veri girişi sağlamak için imkan ve seçenek sağlanmalıdır. Görsel, işitsel ve kinestetik bileşenleri bulunan aktiviteler sağlanmalıdır. Çeşitliliğin ve seçeneklerin önemi hatırlanmalıdır.

Bilinçli

Bilinçaltı

Bilinçsizlik

Kısaltma

Görsel

İşitsel

Kinestetik

GİK

Görsel

Kinestetik

İşitsel

GKİ

İşitsel

Kinestetik

Görsel

İKG

İşitsel

Görsel

Kinestetik

İGK

Kinestetik

Görsel

İşitsel

KGİ

Kinestetik

İşitsel

Görsel

KİG

İKG: Tartışarak veya dinleyerek kolayca öğrenirler. Ellerini kullanarak da öğrenirler.

İGK: Tartışarak veya dinleyerek kolayca öğrenirler. Okuyarak da iyi öğrenirler.

KGİ: Bir işi elleriyle deneyerek, uygulayarak öğrenmesi kolaydır.

KİG: Fiziksel becerileri edinmesi kolaydır.

GİK: Okumayı çok sever, okuyarak kolayca öğrenebilirler. 

GKİ: Heceleri başkasından öğrenmek yerine görsel materyallerle okumayı öğrenirlerse, iyi bir okuyucu olabilirler.

 

  • 21. yüzyılın okullarını öğrenen organizasyonlara dönüştürecek vizyon ve misyon ve bunun gerçekleşmesi içinde inanmış okul liderlerine,
  • Otantik öğrenmeye, gerçek yaşamla ilşkisi kurulmuş, teoriyi pratikle hayata aktarabilen,
  • İnsanların nasıl öğrendiklerine bağlı eylem odaklı öğrenme. Söylemden eyleme geçmiş ve öğreneni sürece dahil eden,

Öğrenme ortamları oluşturarak yukarıda sözünü ettiğim gözlemlenen öğrenme süreçlerini dönüştürecek bir öğrenme ekolojisi oluşturmalıyız.

Böylelikle ÖĞRENME;

  • Yüksek düzeyde zihinsel meşguliyet içeren,
  • Yaratıcı ve yenilikçi,
  • İçsel motivasyonu olan,
  • Gerçek yaşama ve anlamlı, otantik uygulamaya bağlı

  
Bir süreç olarak gerçekleşebilir.

Bu dönüşümün gerçekleşmesi  ve okullar ile öğrenme süreçlerinin 21. yüzyıla ayak uydurması için atılabilecek ilk adımlardan bazıları  şunlar olabilir;

  • Öğrenme hedefleri(kazanımları) temel ve uygulamalı becerilerin tümünü içermelidir.
  • Öğrenciler yenilikçi ve yaratıcı düşüncelerini kullanabilmeliler.
  • Öğrenciler anlamlı ödevler/görevler üzerinde çalışmalılar.
  • Öğrenciler yaşam boyu öğrenenler olmalı.Bunu sağlayacak öğrenme ortamları oluşturulmalı
  • Öğrenciler kişisel sağlığını ve gelişimini en üst düzeye  çıkarmalılar.
  • Veliler okulu karşılıklı olarak sorumlu/hesap verebilir olarak görebilmeliler.
  •  Öğrenci ve öğretmenler zamanlarının daha fazlasını yüksek düzey düşünme becerilerini sergileyebilmek için  kullanabilmeliler.

 

21. YÜZYIL ÖĞRENCİ PROFİLİ

“21. yüzyılda ortaöğretimdeki mevcut öğrenci profili nedir ve ne olması beklenmektedir? Şayet beklentiler yönünde mevcut bir öğrenci profili yoksa bunun başarılması için neler yapılmalıdır ve hangi tedbirlere başvurulmalıdır?” sorularına cevap aranan araştırma, farklı üniversitelerden öğretim üyeleri tarafından hazırlanmıştır.

Eğitim Ülkemizde tabletlerin eğitimde kullanılmaya başlaması Z kuşağına yönelik bir hareket olarak algılanabilir. Ancak Z kuşağı dijital ve teknolojinin nimetlerinden daha fazla yararlanacak ve bu evde eğitim sistemine doğru atılmış adımlar olmuş olacak.  İnterektif kitaplar (e-book), eğitime yönelik oyunlar daha çok kullanılacak. Dijital, eğitim sistem,ne de girerken, dijitalin uzaktan eğitimi de mümkün kılıyor olması bu alanda da gelişmeleri hızlandıracak görünüyor. Tüm bu gelişmeler ise doğrudan Z kuşağını etkileyecek.

 Yüzyıl Öğrenci Profili

 Yüzyıl becerilerini bilgi, beceri, tutum, değer ve etik temelinde 4 ana temada ele alabiliriz:

1. Düşünme yolları: 1.Yaratıcılık ve yenilikçi düşünme ve bunlara açık olma 2. Eleştirel düşünme, problem çözme ve karar verme 3. Öğrenme stratejilerini kullanma /Öğrenmeyi öğrenme ve üst bilişsel beceriler kendini değerlendirme/

2. Çalışma Yolları: 1. İletişim becerileri /Türkçeyi doğru kullanma ve bir yabancı dili temel düzeyde kullanma/ 2. Takım çalışması

3. Çalışma Araçları: 1. Bilgi okur yazarlığı 2. Bilgi iletişim teknolojileri okur yazarlığı

4. Dünya’ya Entegrasyon: 1. Yerel ve evrensel vatandaşlık bilinci 2. Yaşam ve kariyer ile ilgili bilinç ve beceriler 3. Kültürel farkındalıkları ve yeterlikleri kapsayacak şekilde kişisel ve sosyal sorumluluk bilinci

 

  • Bilgi ve İletişim Becerileri
  • 1.Bilgi ve Medya Okur-Yazarlığı:
  • 2.İletişim Becerileri

Düşünme ve Problem Çözme Becerileri

  • 1.Eleştirel Düşünce ve Sistem Düşüncesi
  • 2.Problem Tanımlama,  Biçimlendirme ve Çözüm
  • 3.Yaratıcılık ve Entelektüel İlgi:

Kendini Yönetme ve İş Birliği Becerileri

  • 1.Kişiler Arası ve Beraber Çalışma Becerileri
  • 2.Kendini Yönetme:
  • 3.Sorumluluk ve Uyum Becerileri
  • 4.Sosyal Sorumluluk

 

“Günümüzdeki okulların yapısını ve işleyişini tartışalım. Fabrikayı temel alan bir okul anlayışı.Bu iflas etti. Şimdi okullarına baktığımızda bir üst öğrenime hazırlama ve hayata dair becerileri kazanma kavramları karşımıza çıkıyor. 21. yüzyıla baktığımızda en temel faktör teknolojik değişim. Sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş insanlığı ne kadar etkiledi ise bu da insanlığı aynı derecede etkiledi. 21. Yüzyıl becerileri nelerdir? • Okul building  olmayacak, learning center olacak. Şeffaf olacak kuru binadan çıkacak. 21. Yüzyıl becerileri kazandırılmaya çalışılmalı. Okul ve eğitim 20. Yüzyıla göre belirlendiği için sıkıntılar yaşıyoruz.  Okuryazarlık kavramı yeniden tanımlanıyor. Bilmediğimiz okuryazarlıklar ortaya çıkıyor. Mesela Türkçeye bile çeviremeyeceğim; physical fitness okuryazarlığı, beslenme okuryazarlığı, küreselleşme okuryazarlığı gibi.  Bu becerilere baktığımızda; düşünen, sorgulayan, araştıran, problem çözebilen, teknolojiyi kullanan, bilim okuryazarı, tartışan, yapıcı, yaratıcı, üretken, ürettiğini paylaşan, uzlaşmacı, analitik düşünce becerisine sahip bireyler yetiştirmemiz  gerekiyor.  Bu okuryazarlıkların eğitim sistemimize yansıtılması gerekiyor.” Prof.Dr.Selahaddin ÖĞÜLMÜŞ (Ankara Üniversitesi)

 

 

 

Öğrenciler şu nedenlerle becerilerini, kaynakları ve araçları kullanır:

*Araştırmak, eleştirel düşünmek, ve bilgi edinmek.

*Sonuçlar çıkarmak, bilinçli kararlar vermek, bilgiyi yeni durumlara uygulamak, ve yeni bilgiler üretmek.

*Bilgiyi paylaşmak, demokratik toplum üyeleri olarak etik ve verimli katılımda bulunmak.

*Kişisel ve estetik gelişimi sağlamaya çalışmak.

 

“Hepimiz psikolojik, sosyolojik eğitim tanımları yapabiliriz ama günümüzde eğitimin amacı, bireyin doğuştan gelen yeteneklerini, birikimini, eğilimlerini geliştirmek ve onun yönelmesine yardımcı olmaktır. Bu durum hep yöneltmek olarak tanımlanmıştır ama asıl olan bireyin kendisinin yönelmesidir.” Prof. Dr. Halis AYHAN (İstanbul Aydın Üniversitesi)

 

İnsanlık arasındaki ilişkilere, dayanışmanın hakim olması için tüm toplumlarda eğitim vasıtasıyla insan yetiştirmeye hakim olacak bazı anlayış ve uygulamaları şöyle öngörebiliriz;

  • Dünyanın kirlenmesine neden olan teknolojiler ve öğretimi, fen öğretimi programlarından çıkarılmalıdır. Yeni teknolojiler, eskisinin yerine ikame edildikçe, bu süreç hızlandırılmalıdır.
  • Okul programlarında araştırma ve öğretim, temiz enerji üretimine yoğunlaştırılmalıdır. Doğayla barışık yaşama, bir yaşam ideali olarak öğrencilere benimsetilmeli ve bunun vasıtaları öğretilmelidir.

 

“Okulların başarı odaklı bir yer olduğunu gözlemliyoruz. Öğrencilerin duygusal gelişimini sağlayacak duygusal zekâsına yönelik değerler sisteminin gelişimini sağlayan programlar okullarda bulunmuyor. Yabancı bilim adamları bu durumu “karakterin ölümü” kavramı ile anlatıyor. Bireylerden evrensel etik değerlerin

benimsenmesi isteniyor ve bu moral eğitimini gerektiriyor. Daha güçlü etik değerlerin oluşturulmasına yönelik “moral sermaye”  kavramı gündeme geliyor. Okullar büyük bir risk altında”  Prof. Dr. Vehbi ÇELİK (Fırat Üniversitesi)

 

İlköğretimde sevgi, saygı, çevre bilinci değerlerinin kazanılmasına yönelik uygulamalı programlar bir an önce gündeme gelmelidir. Prof.Dr. Şule ERÇETİN (Hacettepe Üniversitesi)

  • Milli Eğitimle, İnsani Eğitim uyum ve verim içerisinde ülkeler eğitiminde birleştirilmelidir. Toplumların tarihi yanında, insanlık tarihinin de okul programlarında öğretilmesi ve bireylerin hoşgörülerinin geliştirilmesi, bunun için bir yol olabilir.

 

“Son yıllarda şirketler doğrudan eğitime yöneldi. Şirketler alternatif eğitimi tüm dünyada yaygınlaştırıyor. Şirketler çalışanlarına hatta çalışan çocuklarına eğitim vermeye başladı. Yaşam boyu öğrenme kavramı ile ülkelerin milli eğitimlerine alternatif bir eğitim alanı oluşturuldu.” Prof. Dr. Hacı DURAN (Adıyaman Üniversitesi)

 

  • Bireylerde, millet mensubiyetiyle birlikte dünya insanlığının onurlu bir üyesi olma fikri ve anlayışı geliştirilmelidir.

 

“Eğitimde millîlik önceliktir. Tarih ve felsefe olmadan eğitimdeki geçmişi bilmeden geleceğe ilişkin projeksiyonu yaparsak yanlış yaparız. Hepimiz psikolojik, sosyolojik eğitim tanımları İki noktayı vurgulamak istiyorum. Bunlardan birincisi insan. Gördüğüm kadarıyla Bakan olarak pratik çözüme önem veriyorsunuz. Pratik çözüm arayışında ise bir şeylere değinmek gerekiyor. Özellikle bizim eğitimimiz millîdir. Pratik çözüm arayışında milli değerlerin ele alınması gerekiyor. Milli olanı keşfetmek, küreselleşme akımı içerisinde kendimizin biricikliğini vurgulamamız gerekiyor. Hangi değerlere göre bu işi yaptığımızı düşünmeli, arka plandaki anlam zenginliğini yitirmemeliyiz.

Eğitim bir mana eğitimi olarak ele alınmalı. Yöneticiler bu manayı aktarmalı, eğitim bu manayla ortaya  atılmalıdır. Herkes bu manadan uzaklaşmış, yönetici, öğretmen sevinci aşkı yitirmiş, bu manadan uzaklaşmış bir eğitim nasıl olabilir? Bilemiyorum ama bu manaya sahipseniz bunu öğrencilere aşılamayı başarabilirsiniz. Eğitim sevgisi aşkı herkese aşılanmalı. Öğrenme, zorunluluk değil sevinç olmalı, Öğrenci öğretmen için yük olmamalı. Bu da ancak insanla olur. İnsanların öğrenme aşkını görmesi gerekiyor. Öğrenci öğretmeni sıkıntılı görünce öğretmenin ekonomik sıkıntıları yüzüne yansımışsa bir de olumsuz fiziksel koşullar varsa öğrencide aşk olur. Bu sorunlarla boğuşan öğretmenin de aşkı ortaya koyması mümkün değil.

İkinci değinmek istediğim nokta ise akademi olayı. Bizim Bakanlığın araştırma birimlerimiz olmalı. Bizzat sınıfa giren tebeşir tozunu yutan yeterli öğretmenlerle bu araştırma olayı yapılmalı. Akademi bu hale mi gelir, ya da Ar-Ge olayı yeniden mi düzenlenir? Mutlak bir araştırma ekibi kurulmalı. Bu da katı bürokratik süreçlerle olmaz. Heyecanlı, girişken genç kafalardan oluşmuş yüksek lisans-doktoralı araştırma takımlarının size sürekli bilgi vermesi lazım. Sürdürülebilir yenilenme lazım. Akademisyenlerin; “AB’de şu yapılıyor, Finlandiya’da şu yapılıyor” ifadelerinden ziyade bilginin yeniliklerin önerilerin alttan gelmesi lazım. Bizim akademisyenlerimiz genelde dışarıyı inceliyor. Kendinizi her zaman taze tutabilmenin yolunu bulabilmeniz lazım. Heyecanlı arkadaşlar bulmak, büyük bir eğitim hamlesine girişmek gerekir diye düşünüyorum.” Prof. Dr. Ahmet İNAM (ODTÜ)

 

  • Öğrencilerde dil eğitimi, yükseköğretime kadar gelen süreçte 3-4 dil öğretecek şekilde olmalıdır.
  • Bilgi paylaşımcılığı, etkin bilgisayar ve internet kullanımı okullarda öğretilmelidir. İletişim teknolojisinde öğrenciler yetkin ve etkin olmalıdırlar. Yani tüketici öğrenmeyi değil, üretici öğrenmeyi gerçekleştirilmelidirler.

 

“İnteraktif (web tabanlı) öğretme materyallerinin hazırlanması ve TRT ile işbirliği ile herkese ulaşması lazım. Öğretim materyalleri ile ilgili olarak Bilgisayar Öğretmenliği Bölümleri son sınıflarında proje geliştirme  dersinde öğretim materyalleri oluşturuluyor. Milli Eğitim ile işbirliği halinde her yıl 1000 materyal sisteme kazandırılabilir.” Prof. Dr. PETEK AŞKAR (Hacettepe Üniversitesi)

 

  • Eğitimde birey esas alınmalı,  öğrenci ilgileri merkez alınarak, eğitim programları düzenlenmeli, esasını yaparak ve yaşayarak öğrenmenin oluşturduğu aktif öğretim yöntemleri işe koşulmalıdır. Öğretmen, öğrenmeyi kılavuzlayan konumda olmalıdır.

 

 

 

Kültür ve eğitim politikalarında devletler, ulusal ve uluslararası yaklaşım ve gerekleri bir arada uyumlu bir şekilde götürülebilmeleri çok önem arz etmektedir.

 

Dinamik bir durumda çatışmalar kaçınılmazdır, ama aşılamaz değildir. Üstünlük her zaman ezmek ve sömürmek için değildir, aynı zamanda yardım etmek ve korumak içindir de. İnsanlık mevcutta, bunun en iyi örneğini sağlık alanında vermektedir. Örneğin; Artık, gelişmiş dünya, Afrika’nın açlık ve hastalıklarına daha fazla duyarlıdır. Ancak yine de silah sektörü, Afrika’da büyük kazanımlar elde etmektedir. Çatışma değil, uyum için kötülüğün azalıp, iyiliğin artması gerekir.

 

Eğer eğitim kurumları, ülkeler eğitiminde milli ve insani yönleri iyi bütünleştirebilirlerse, ülkeler arasındaki yarış, ezmenin, sömürmenin değil de; yardım etmenin, korumanın, paylaşmanın yarışı olursa, insanın kutsallığına inanılırsa, dünyanın her yerinin, insanlık için değerli olduğu idrak edilirse, bu barış içerisindeki dayanışma gerçekleştirilemeyecek değildir. Esasen insanlığın dağarcığında bu söylemi gerçekleştirecek literatürü vardır, köklerini, bilimlerden felsefelerden ve dinlerden alan.

 

21. Yüzyılın öncekilerden farkı, dünya insanlığının, dünya toplumlarının bu uyum ve dengeyi, barış içerisinde dayanışmayı yakalayabilmesinde yatacaktır, olabilirse eğer.

GENEL KANI

Okumak dünyaya açılan bir pencere gibidir.

Öğrenme, kişisel gelişim ve keyif alma amaçlı okumak, birey için temel bir beceridir. Öğrencilerin her format (resim, video, baskı gibi) ve bağlamdaki metinleri okuyup anlayabilme derecesi, okulda ve yaşamdaki başarılarının da önemli bir göstergesidir. Yaşam boyu öğrenme becerisi olarak okumak; çözümleme ve anlamanın da ötesinde, kişiye yorumlama ve yeni anlayışlar geliştirme olanağı tanır.

Sorgulamak öğrenmenin çerçevesini oluşturur.

Bağımsız öğrenme için öğrencilerin sadece beceri değil, sorumluluk anlayışı ve öz-değerlendirme stratejisi ile birlikte, bu  becerileri kullanma eğilimi de kazanmaları gerekir. Bu dört unsur bir araya geldiğinde, öğrencinin karmaşık bir bilgi ortamında bile kendini geliştirebilmesi mümkün olur.

Bilgi kullanımında etik davranış öğretilmelidir.

Giderek küreselleşen bilgi dünyasında, öğrencilere farklı bakış açıları arama, bilgiyi toplayıp etik biçimde kullanma, ve sosyal araçlardan sorumlu ve güvenli bir şekilde yararlanma becerisi öğretilmelidir.

Teknoloji becerileri gelecekteki istihdam ihtiyaçları açısından son derece önemlidir.

Bugünün öğrencileri, hem şimdi hem de gelecekte öğrenmeyi sürdürmek için,  teknolojiyi önemli bir araç olarak  kullanmalarını sağlayacak bilgi becerilerini geliştirmelidirler.

Eğitime eşit erişim kilit unsurdur.

Tüm çocuklar, güvenli ve öğrenmeye elverişli bir ortamda, kitaplara ve okumaya, bilgiye ve bilişim teknolojisine eşit erişimi hak eder.

1) Eğitim hizmetleri, tüm bireylerin toplumsal hayata katılımda gereksinim duyacağı temel beceri ve yetkinlikleri edinebilmesini sağlamalıdır.

2) Eğitim hizmetleri, eğitimde başarının sosyoekonomik köken ve yaşanan bölge gibi birey tarafından seçilemeyen etmenlerce belirlenme olasılığını en aza indirecek mekanizmaları içermelidir.

Toplum içindeki her bireyin temel becerileri edinmesi, eğitim yoluyla toplumsal

esitsizliklerin giderilmesine katkıda bulunulması için elzemdir. PISA sonuçları ve

okullulasma oranları birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye’de 15 yasındaki

çocukların yarısının temel becerileri edinememis olduğu ortaya çıkmaktadır.

ERG-Eğitimde Reform Girişimi’nin PISA 2009 Sonuçlarına İlişkin Değerlendirme Bilgi Notunda Eğitimde eşitlik bakış açısından değerlendirildiğinde, sonuçlar Türkiye’nin sosyoekonomik kökenin öğrenci başarısı üzerindeki belirleyiciliğinin en yüksek olduğu üç OECD ülkesinden biri olduğunu gösteriyor. Bilgi notunda ayrıca, ülkemizde okulların sosyoekonomik kökene göre ayrıştığı ve bunun da eğitimde eşitlik ilkesiyle doğrudan çeliştiği vurgulanıyor. Sosyoekonomik kökenle öğrenci başarısı arasındaki ilişkinin diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça yoğun olduğu ve bu olgunun okulların sosyoekonomik kökene göre ayrışması olgusuyla birbirini beslediği söylenebilir.

Bilgi okuryazarlığının tanımı kaynaklar ve teknolojiler değiştikçe daha karmaşık hale geldi.

Bilgi okuryazarlığı referans kaynaklarını kullanmak gibi basit bir tanımdan bilgiyi bulmaya doğru ilerleme gösterdi. Dijital, görsel, metinsel, ve teknolojik olarak çoklu anlamda bilgi okuryazarlığı, bu yüzyıl için gerek duyulan son derece önemli beceriler arasına katılmış durumda.

Bilginin sürekli artışı, tüm bireylerin kendi kendine öğrenmelerini sağlayacak düşünme becerileri edinmelerini zorunlu kılar.

Öğrenciler için mevcut bilgilerin miktarı her bireyin seçmek, değerlendirmek, bilgiyi uygun ve etkin şekilde kullanmak üzere beceri kazanmasını gerekli kılar.

Öğrenmenin toplumsal bir bağlamı vardır.

Öğrenme düzeyi diğer kişilerle bilgiyi paylaşma ve birlikte öğrenme fırsatları sayesinde artar. Öğrencilerin, hem yüz yüze durumlarda hem de teknoloji aracılığıyla, başkalarıyla bilgi paylaşımı ve birlikte öğrenme becerilerini geliştirmeleri gerekir.

Konfüçyüs der ki;

“Sende bir yumurta var, bende bir yumurta var.

Ben yumurtamı sana verdim, sen yumurtanı bana verdin.

Sende bir yumurta var, bende bir yumurta var.

Ama,
Sende bir bilgi var, bende bir bilgi var.

Ben bilgimi sana verdim, sen bilgini bana verdin.

Bende iki bilgi var, sende iki bilgi var.”

 

Mevlana da der ki; "bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez". Üstelik etraf daha da aydınlanır. 

İlkemiz şu olmalıdır: Etrafında cehalet varsa sana mutlaka bulaşacaktır. Sen ona bulaşmak istemiyorsan, etrafı bilgili ve bilinçli yap! Cahiller tarafından aşağı çekilmek istemiyorsan sen onları yukarı çek. Gelişmiş insanlarla yaşa ki, gelişesin. Hazıra konmak da yok; gelişmiş çevre arayacağına, kendi çevreni geliştir!

 

Okul kütüphaneleri öğrenme becerilerinin geliştirilmesi açısından son derece önemlidir.

Okul kütüphaneleri, öğrenme için gerekli kaynak ve araçlara fiziksel ve düşünsel anlamda adil erişim için sıcak, teşvik edici ve güvenli bir ortam sağlar. Okul kütüphanecileri ise, 21. yüzyılda gerek duyulan temel öğrenme becerilerini kullanmak için eğitim, öğrenme stratejileri ve uygulama sağlamak amacıyla, konuyla ilgili diğer kişilerle işbirliği içinde çalışır.

 

SONUÇ:

21. yy. yeni bir toplum enformasyon toplumu olarak adlandırılıyor. Buna uyum sağlayan ülkeler

özellikle ne yapıyorlar onu incelememiz gerekiyor. Bu konuda Eğitim ya da Kaos adlı raporda  toplum ya eğitilecek ya da kaosa sürüklenecek denmektedir.

Gelişmiş ülkelerin eğitim gündemleri bizden farklı. Kaosa sürüklenmemek için bir şeyler yaptılar.

Şimdi, bizden farklı gündemlerde sadece aşağıdaki problemleri irdeliyorlar:

• Yüksek teknoloji eğitim ilişkisi

• Esnek ve özgür eğitim(Müfredat serbestliği)

• Kalite ve sürekliliğin sağlanması

• Küresel yeterlilik ve donanım

• İnovasyon ve enformasyon eğitimi

• Hayat boyu eğitim

• Göç ve göçten kaynaklanan etnik problemler.

 

 Bizde ise gündem çok daha farklı. Problem olarak aşağıdaki problemleri sayabiliriz:

• Daha etkin ve dinamik eğitim yönetimi arayışı (Yetkin yönetici kavramı).

• Eğitimin temel kavramlarında karmaşa

• Çocukları cezbetmeyen okul ve eğitim ortamları. Okullar isteyerek gidilen yerler değil. Aynı durum öğretmenler için de geçerli.

• Yaşamdan kopuk eğitim programları.

• Sınav ve dershane odaklı bir öğretim (eğitim değil) .

• Üniversite giriş sistemi, hayattan, yüksek öğretimden bezdiren bir sistem

• Yükseköğretim kavramı. Tek şablona dayalı bir model. Yükseköğretim içerisinde 3 aylık formasyondan 6 yıllık eğitime kadar çeşitlilik olabilmeli

• Öğretmen yetiştirme.

• Engellilerin durumu. Prof.Dr. İhsan SEZAL (TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi)

Eğitimde özellikle fırsat eşitliğinin sağlanmasında kız çocukları, engelliler gibi dezavantajlı gruplara eğilmeliyiz.

Tüm sorunların birden çözülmesi olası olmadığından kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapılmalı.

Kısa vadeli olarak;

• MEB kurumsal kapasitesi geliştirilmeli. Çağdaş vizyona uygun bir çalışma yapılmalı.

• Hangi alanda uzlaşı var ise orada kısa vadeli çözümler aranmalı. Bu durumda uzlaşma sağlanmış

benim önerebileceğim iki alan var. Bunlardan birincisi yükseköğretim reformu. İçerik bile belli,

tüm taraflar uzlaşmış durumda. Diğeri ise öğretmen yetiştirme. İdareci perspektifini de ele alarak

davranış boyutlarını içine katan bir yöntem geliştirilmeli. Dr. Öner KABASAKAL (TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi)

Öğretmen reformu konusu da çok önemli. Dünyada başarılı gördüğümüz tüm ülkeler öğretmen reformunu gerçekleştirmiş durumda. Diğer her şey tam olsun, öğretmenleri geliştiremezsek hiçbir işe yaramaz diye düşünüyorum. Yeni programları uygulama sürecinde programlardan habersiz öğretmenlerin sınıfa konulması bizi sonuca götürmeyecektir. Bu konuda MEB 1992 yılında MEG projesi ile öğretmen eğitimi konusunda bir girişimde bulunmuştur ancak buna benzer çalışmaların sürdürülmesi gerekiyor. Prof. Dr. Yüksel KAVAK (Hacettepe Üniversitesi)

“Sayılar yani girdiler önemli. Ama çıktılar daha önemli. Hep veriler üzerine konuşuyoruz, çıktılar üzerine konuşmuyoruz. Okul ne demektir? Eğitim sözcüğü Türkçede eğmekten geliyor, ancak bunun İngilizcesi olan education edu yani dik durdurmak kökünden türemiş. Biz her 10 çocuğumuzdan dokuzuna sen başarısızsın diyoruz. Bir ülke 10 çocuğundan 9’una sen başarısızsın diyorsa neyi konuşuyoruz?

Aileleri düşünmeden eğitimi konuşuyoruz. Herkes eğitim şart diyor. Kendilerine gelince eğitim  düşünülmüyor. Bu konumda yapısal reform önemli.

Önceliklerimizi belirlememiz lazım. Acaba İrlanda’nın yaptığı gibi Türkiye tüp geçidi ya da yeni bir boğaz köprüsünü erteleyebilir mi? Finans ve bütçe sistemimiz sıkıntılı. Örneğin bir hizmetiçi eğitim bütçesinin %90’ı yolluk ve yevmiyeye gidiyor. %10 ile eğitim yapılıyor. Eğitim için ailelerin, okul aile birliklerinin harcadığı paralar dikkate alınmalı. Bu paralarla birlikte eğitime ne kadar para harcandığını bilmiyoruz.

 Dünyada en hızlı okuma yazma öğreten sistem bizim eğitim sistemimiz. Okuma yazma öğretmek amacımız ise başarılıyız. Ama daha okuma takibi yapamayacak ve parmak kasları gelişmeyen öğrencilere hızlı okuma yazma öğretilince çocuk okuldan soğuyor.” Prof. Dr. Ziya SELÇUK (Gazi Üniversitesi)

 

Millî Eğitim Bakanlığı’nın bir bilgi hazinesi olan web sitesi hazırlaması lazım. ABD’de olduğu gibi kopyayı önlemek için Web üzerinden verilen ödevler hakkında sınav vb. değerlendirmeler yapılmalı.

• Demokrasi, ortak akıl gibi kavramlar önemli. Prof. Dr. Yunus A. ÇENGEL (Amerika Nevada Üniversitesi)

“Yönetsel, tasarım, kalite, mali açıdan sorunlar var. Bu sorunlara değinecek olursak;

• Merkeziyetçi yapının misyonunun yeniden tanımlanması gerekiyor.

• Emir veren yerine politika üretebilen bir yapı oluşturulmalı.

• Millî Eğitim Akademisi tekrar tartışılmalı.

• Şeffaflık, hesap verebilirlik, eğitim etiği konusu ele alınmalı.

• Türk eğitim endeksi kurulmalı.

• Katılımcı yönetim anlayışı benimsenmeli.

• Performansa dayalı eğitim yapılmalı.

• Atamalarda somut ölçütler belirlenmeli.

• Göreve uygun niteliklerin tanımlanması gerekiyor.

• Okul öncesi eğitimde kırsala bakılmalı.

• İlköğretimde müthiş bir atılım yaptık, sınavlar bunu engelledi. Sınavlar kalkmalı.

• Merkezlerden hazırlanan kitaplarla ilgili sıkıntılar var.

• Ortaöğretim için yaşam boyu öğrenme hayata geçirilmeli.

• Öğretmen atamalarında yeni bir model geliştirilmeli”Doç. Dr. M. Bahaddin ACAT (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)

“Öğretmen eğitimi çok önemli. En güzel programları hazırlayabilirsiniz ama konvansiyonel eğitimde öğretmeni eğitmezseniz hiç bir şey elde edemezsiniz. Gereksinime dayalı hizmetiçi eğitimler başlatılıyor. Uzaktan eğitimle sertifika temelli hizmetiçi kurslar var. Bakanlığımızı kutluyorum. Yapılan araştırmalara göre öğretmenin öğretmeni eğitmesine, öğretmen daha sıcak bakıyor. Öğretmenler akademisyenlerden eğitim almak istemiyor. Kendi arkadaşlarımdan öğrenmek istiyorum diyor.” Prof. Dr. Şefik YAŞAR (Anadolu Üniversitesi)

Türkiye’de eğitim sisteminin en büyük paydaşı ve düzenleyicisi konumundaki Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim sisteminin sorunlarını en doğru biçimde saptayabilmesi ve kaynaklarını verimli bir biçimde kullanarak katılımcı çözüm politikaları uygulayabilmesi için katılımcı bir yönetişim reformunun gerekliliği her gün daha çok ortaya çıkmaktadır.

Türkiye eğitim sisteminin günümüzde en öncelikli sorunu “öğrenme”nin istenen ölçüde gerçekleşmiyor oluşudur. Eğitim sisteminin içinden ve dışından gelen birçok anlatının yanında uluslararası testlerde Türkiye’den katılan öğrencilerin aldıkları sonuçlar, bu durumu kanıtlar niteliktedir.

Öğrenme sorununun çözülebilmesi için atılması gereken en önemli adım, öğretmen politikalarının kapsamlı bir biçimde gözden geçirilmesidir. (ERG-2010)

Eğitim ortam ve süreçlerinde çocuk haklarının hayata geçirilmesi ve hak temelli bir bakış açısının öğrencilere kazandırılması, çocukların esenliğinin desteklenmesi ve eğitim sisteminin demokratik toplum oluşumuna katkıda bulunması için elzemdir.

                                               Şengül KESLER

                                      Dalyan-Ortaca/MUĞLA

 

KAYNAKLAR

1-) http://zgenc.wordpress.com/2011/04/12/scratch-ile-21-yuzyil-ogrenme-becerileri/

2-)http://www.ogrenmeyoldasi.com/1/category/21%20yuzyl%20becerileri6e8a3647b7/1.html

3-)http://kitaplar.ankara.edu.tr/dosyalar/pdf/100.pdf

4-) http://www.ilipg.org/sites/ilipg.org/files/documents/2011/02/standards-21st-century-learnertr.pdf

5-) http://www.egitisim.gen.tr/site/arsiv/51-17/289-21-yuzyilda-nasil-bir-egitim.html

      (EĞİTİŞİM E-EĞİTİM BİLİM VE SANAT DERGİSİ-Yazar Yrd. Doç. Dr. Kemal Duruhan)

6-) http://erg.sabanciuniv.edu/egitimizlemeraporu2010

         (ERG-EĞİTİMİ İZLEME RAPORU 2010)

7-) http://projeler.meb.gov.tr/pkmtr/document/e_kitap/21yuzyil.pdf

         (MEB- Projeler Koordinasyon Başkanlığı-21. YÜZYILDA EĞİTİMİN GELECEĞİ)

8-) http://old.mku.edu.tr/image/egitimfak/file/kitaplar/kitap%2018.pdf

          (MEB-Eğitimi Araştırma ve Geliş. Dairesi Başk. –EARGED-21. YY ÖĞRENCİ PROFİLİ)

9-)Memduh Er ve Emre Sevinç tarafından İstanbul Bilgi Üniversitesi adına IODL ’06 için yazılmış “Know-where: A Radical Approach to E-learning in 21st Century” başlıklı makale

10-)http://erg.sabanciuniv.edu/PISA2009degerlendirme

           (ERG-PISA 2009 Sonuçlarına İlişkin Değerlendirme başlıklı Bilgi Notu)

11-) http://erg.sabanciuniv.edu/egitimizlemeraporu2010

            (ERG-Eğitim İzleme Raporu 2010)

12-) http://www.belgeler.com/blg/2rjr/kusak-pazarlamasi

13-)http://www.egitisim.gen.tr/site/egisitimnedir.html

14-)http://www.infopik.com/infografik/teknoloji-cocuklari-z-kusagi)

 

 

                                                       

 

 

 

 

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...