Bir zamanlar bir kralın dünyalar güzeli bir kızı varmış. Kral erkek çocuğunun olmaması ve yaşının da ilerlemesi üzerine krallığı bırakabileceği bir kral adayı bulmak için kızını evlendirmeye karar vermiş. Bunun içinde dünyanın bir çok yerine ve kendi ülkesindeki herkese bunu fermanla duyurmuş. Kızıyla evlenmek isteyenlerde büyük sınavlardan geçirilecekmiş. Binlerce prens, soylu kişiler ve fakirler bu ülkeye kral olabilmek için saraya gelmişler. Kral adayları at binme, ok atma, kılıç kullanma gibi bir çok zorlu elemeden geçirilmişler. Son elemeye ise sadece iki kişi gelebilmişti. Bunlardan birisi komşu krallığın prensi, diğeri ise bu krallığın içinden fakir, çiftçi bir gençmiş. Son ve en önemli elemeyi başlatmadan önce kral halkına ve elemeyi geçen bu iki gence dönerek: “asıl bu sınavla kimin kral olacağı belirlenecektir. Bu sınavı hanginiz geçerse onda bir kralın düşünce yapısı var demektir.” Diye gür bir sesle konuştu.
İki genç oldukça şaşırmışlardı.
Kral sözlerine devam etti: “ her ikinizde labirentlerle dolu bir mağaraya gireceksiniz. Mağaranın çıkış noktasından ilk çıkan benim mührümü taşıyan büyük bir kayanın üzerine bağlanmış olan notu açmadan buraya getirecek. Bu notu en kısa sürede getiren bu sınavı kazanmış olacak ve ülkeye kral olacak. Mağaraya girmeden önce yanınıza istediğiniz erzak ve malzemeyi alabilirsiniz. Ben size sadece bu dolambaçlı mağaranın haritasını vereceğim. “ dedi.
Kral her iki gecede mağaranın haritasını uzattı. Zamanı başlatmak için kum saatini çevirdi ve gür bir ses tonuyla “başlayın” diye bağırdı.
Komşu krallığın prensi soyluluğun kendine verdiği aşırı ve ahmakça bir güven ve kibirle, yanına sadece bir yay ve bir kılıç alarak mağaraya girdi.
Çitci fakir genç, ise prens bunları yaparken kralın verdiği haritayı açmış inceliyordu. Prens, çiftçi gence küçümser bir gözle bakarak, yüzünde sinsi bir gülümsemeyle “ şu zavallı, fakir, çiftçi parçasına bak. Bu yarışın zamana karşı yapıldığının farkında değil herhalde oturmuş haritayı inceliyor.” demiş.
Çiftci genç prensin söylediği sözlerin hepsini duymuştu. Ama bu sözleri önemsemedi bile. Çünkü doğru yaptığından emindi. Çiftçi genç kralın verdiği haritayı incelemeye devam etti. Mağarada karşısına çıkacak yol ayrımlarında hangi yoldan gitmesi gerektiğini haritanın üzerinde işaretledi. Haritadan önüne çıkabilecek engelleri tespit etmiş ve bu engelleri aşabilmek için yanında götüreceği erzak ve malzemeyi belirlemiş. Prensten saatler sonra mağaradan içeri girmiş.
Bu müthiş sınavı seyreden halk çiftçi gence açıyordu. Halk kendi arasında “ prens mağaraya gireli çok oldu, birazdan çıkar. “ diye mırıldanıyordu.
Uzun ve heyecanlı bir bekleyişten sonra elinde not ile mağaradan ilk çıkan fakir çiftçi genç olmuştu. Halk son derece şaşkındı. Kralın yüzünde ise “işte ülkemin yeni kralı” ifadesi vardı.
Aynı kararı siz verir miydiniz?
Ne yapardiniz?. ...karari siz verin. Komik bir cümle beklemeyin, çünkü yok. Yine de okuyun.
Ayni karari siz verir miydiniz?
Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul icin bağıs toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı. Okula kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu: 'Dışardaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğa herşeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. Oğlumda doğal olması gereken şeyler nerede?'
Bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar.
Baba devam etti.
'Ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek
insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranış şekillerinde kendini gösteriyor.'
Ve sonra aşağıdaki hikayeyi anlatmaya başladı:
Shay ve babası bir gün parkta Shayin tanıdığı birkaç çocuğun baseball oynadıklarını gördüler.
Shay sordu, 'Acaba oynamama izin verirler mi?'
Shay'in babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu.
Shay'in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla birşey beklemeyerek) Shay in oynayıp oynayamayacağı nı sordu. Çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra 'Şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım' dedi.
Shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım t-shirtini giydi. Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu gördüler. Sekizinci turun sonunda Shay'in takımı birkaç puan kazandı ama hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
Dokuzuncu turun sonunda Shay'in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay'e gelmişti.
Bu noktada Shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar? Şaşırtıcı bir hamleyle Shay'e sopayı verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu biliyorlardı çünkü bırakın topa vurmayı Shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu.
Ama Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şanslarını
Arkadaşlık
Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla...
Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,
Ama;
''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama ''Çaya kaç şeker alırsın?''
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...
CAN YÜCEL
Gözler arasındaki ilişkiyi biliyor musun? Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar. Buna rağmen asla birbirlerini görmezler. Arkadaşlık bunun gibi olmalı.