Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
hayat bilgisi

hayat bilgisi

2. SINIF

Kazanım: A.2.14. Arkadaşları ile farklılıklarının doğal olduğunu kabul eder.

Süre: 40’+40’

 

Merak uyandırma: İki akvaryum maketi hazırlanır. Birine farklı büyüklük ve renklerde balık resimleri konur. Diğerine de aynı büyüklük ve renkte balık resimleri konur.

 

İlgiyi Odaklama: Hangi akvaryumu daha çok beğendiniz? Neden?

 

Öğrenme deneyimi: Sınıfımızdaki öğrencilerin ilgi alanları ve yetenekleri ile ilgili resimler hazırlanır.(Her grup için sınıftaki öğrencilerin isimleri de küçük kâğıtlara grup sayısı kadar yazılıp önceden hazırlanır.)

Her gruba resim, müzik, matematik, beden eğitimi, kitap okuma, espri yapma, taklit yapma, sinema gibi yetenek ve ilgi alanlarını anlatan resimler ve öğrenci adlarının yazılı olduğu kâğıtlar dağıtılır. Arkadaşlarının isimlerinin yazılı olduğu kâğıtları ilgi duydukları alanın yer aldığı resmin üzerindeki boş yerlere yapıştırmaları istenir.

Sınıf içinde aynı yeteneklere ve ilgilere sahip bireyler olduğu gibi farklı olanların olduğuna dikkat çekilir. Bunun doğal ve zenginlik kaynağı olduğu vurgulanır. Daha doğrusu hatırlatılır. Sınıfça yapılan çalışma ve etkinliklerin çok güzel ve başarılı olmasını sağlayanın bu farklılıklılarımız olduğu örneklerle açıklanır.

 

Deneyimin paylaşılması: Her gurubun çalışması panolara asılıp inceleyip karşılaştırma yapmalarına fırsat verilir.

 

NOT: Bu çalışma için sınıfını çok iyi tanıyan ve her öğrencinin iyi yönlerini ortaya çıkartarak öğrencilerin birbirlerinin iyi yönlerini fark etmelerini sağlayan bir öğretmen gerekir. İlgi alanları ve yetenekleri ile ilgili resimler hazırlanırken hiçbir öğrencinin atlanmamasına dikkat edilmelidir.

Bu çalışma çok riskli midir? Fikirlerinizi bekliyorum.

ZAMAN YÖNETİMİ

ZAMAN YÖNETİMİ

ZAMAN YÖNETİMİ


Asagidaki gerçek hikâye Kellog Business School’da (Northwestern
Üniversitesi) Is Idaresi master ögrencileri ile Zaman Yönetimi dersi
profesörü arasinda geçer:
Profesör sinifa girip karsisinda duran dünyanin en seçilmis ögrencilerine
kisa bir süre baktiktan sonra, “Bu gün Zaman Yönetimi konusunda deneyle
karisik bir sinav yapacagiz” dedi Kürsüye yürüdü, kürsünün altindan kocaman
bir kavanoz çikartti Arkadan, kürsünün altindan bir düzine yumruk
büyüklügünde tas aldi ve taslari büyük bir dikkatle kavanozun içine
yerlestirmeye basladi
Kavanozun daha baska tas almayacagina emin olduktan sonra ögrencilerine
döndü ve “Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu
Ögrenciler hep bir agizdan “Doldu” diye cevapladilar
Profesör “Öyle mi?” dedi ve kürsünün altina egilerek bir kova micir
çikartti Miciri kavanozun agzindan yavas yavas döktü Sonra kavanozu
sallayarak micirin taslarin arasina yerlesmesini sagladi
Sonra ögrencilerine dönerek bir kez daha “Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu
Bir ögrenci “Dolmadi herhâlde” diye cevap verdi
“Dogru” dedi profesör ve gene kürsünün altina egilerek bir kova kum aldi ve
yavas yavas tüm kum taneleri taslarla micirlarin arasina nüfuz edene kadar
döktü
Gene ögrencilerine döndü ve “Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu
Tüm siniftakiler bir agizdan “Hayir” diye bagirdilar
“Güzel” dedi profesör ve kürsünün altina egilerek bir sürahi su aldi ve
kavanoz agzina kadar doluncaya dek suyu bosaltti
Sonra ögrencilerine dönerek “Bu deneyin amaci neydi” diye sordu
Uyanik bir ögrenci hemen “Zamanimiz ne kadar dolu görünürse görünsün, daha
ayirabilecegimiz zamanimiz mutlaka vardir” diye atladi
“Hayir” dedi profesör, “bu deneyin esas anlatmak istedigi "Eger büyük
taslari bastan yerlestirmezsen küçükler girdikten sonra büyükleri hiç bir
zaman kavanozun içine koyamazsin" gerçegidir”
Ögrenciler saskinlik içinde birbirlerine bakarken profesör devam etti:
“Nedir hayatinizdaki büyük taslar? Çocuklariniz, esiniz, sevdikleriniz,
arkadaslariniz, egitiminiz, hayâlleriniz, sagliginiz, bir eser yaratmak,
baskalarina faydali olmak, onlara bir sey ögretmek! Büyük taslariniz belki
bunlardan birisi, belki bir kaçi, belki hepsi Bu aksam uykuya yatmadan önce
iyice düsünün ve sizin büyük taslariniz hangileridir iyi karar verin Bilin
ki büyük taslarinizi kavanoza ilk olarak yerlestirmezseniz hiç bir zaman bir
daha koyamazsiniz, o zaman da ne kendinize, ne de çalistiginiz kuruma, ne de
ülkenize faydali olursunuz Bu da iyi bir is adami, gerçekte de iyi bir adam
olamayacaginizi gösterir” Profesör, ders bittigi hâlde konusmadan oturan
ögrencileri sinifta birakarak çikti

Kısa Bir Öykü:"Zaman Düzenleme"

Kısa Bir Öykü:"Zaman Düzenleme"

Bir zamanlar bir kralın dünyalar güzeli bir kızı varmış. Kral erkek çocuğunun olmaması ve yaşının da ilerlemesi üzerine krallığı bırakabileceği bir kral adayı bulmak için kızını evlendirmeye karar vermiş. Bunun içinde dünyanın bir çok yerine ve kendi ülkesindeki herkese bunu fermanla duyurmuş. Kızıyla evlenmek isteyenlerde büyük sınavlardan geçirilecekmiş. Binlerce prens, soylu kişiler ve fakirler bu ülkeye kral olabilmek için saraya gelmişler. Kral adayları at binme, ok atma, kılıç kullanma gibi bir çok zorlu elemeden geçirilmişler. Son elemeye ise sadece iki kişi gelebilmişti. Bunlardan birisi komşu krallığın prensi, diğeri ise bu krallığın içinden fakir, çiftçi bir gençmiş. Son ve en önemli elemeyi başlatmadan önce kral halkına ve elemeyi geçen bu iki gence dönerek: “asıl bu sınavla kimin kral olacağı belirlenecektir. Bu sınavı hanginiz geçerse onda bir kralın düşünce yapısı var demektir.” Diye gür bir sesle konuştu.

İki genç oldukça şaşırmışlardı.

Kral sözlerine devam etti: “ her ikinizde labirentlerle dolu bir mağaraya gireceksiniz. Mağaranın çıkış noktasından ilk çıkan benim mührümü taşıyan büyük bir kayanın üzerine bağlanmış olan notu açmadan buraya getirecek. Bu notu en kısa sürede getiren bu sınavı kazanmış olacak ve ülkeye kral olacak. Mağaraya girmeden önce yanınıza istediğiniz erzak ve malzemeyi alabilirsiniz. Ben size sadece bu dolambaçlı mağaranın haritasını vereceğim. “ dedi.

Kral her iki gecede mağaranın haritasını uzattı. Zamanı başlatmak için kum saatini çevirdi ve gür bir ses tonuyla “başlayın” diye bağırdı.

Komşu krallığın prensi soyluluğun kendine verdiği aşırı ve ahmakça bir güven ve kibirle, yanına sadece bir yay ve bir kılıç alarak mağaraya girdi.

Çitci fakir genç, ise prens bunları yaparken kralın verdiği haritayı açmış  inceliyordu. Prens, çiftçi gence küçümser bir gözle bakarak, yüzünde sinsi bir gülümsemeyle “ şu zavallı, fakir, çiftçi parçasına bak. Bu yarışın zamana karşı yapıldığının farkında değil herhalde oturmuş haritayı inceliyor.” demiş.

Çiftci genç prensin söylediği sözlerin hepsini duymuştu. Ama bu sözleri önemsemedi bile. Çünkü doğru yaptığından emindi. Çiftçi genç kralın verdiği haritayı incelemeye devam etti. Mağarada karşısına çıkacak yol ayrımlarında hangi yoldan gitmesi gerektiğini haritanın üzerinde işaretledi. Haritadan önüne çıkabilecek engelleri tespit etmiş ve bu engelleri aşabilmek için yanında götüreceği erzak ve malzemeyi belirlemiş. Prensten saatler sonra mağaradan içeri girmiş.

Bu müthiş sınavı seyreden halk çiftçi gence açıyordu. Halk kendi arasında “ prens mağaraya gireli çok oldu, birazdan çıkar. “ diye mırıldanıyordu.

Uzun ve heyecanlı bir bekleyişten sonra elinde not ile mağaradan ilk çıkan fakir çiftçi genç olmuştu. Halk son derece şaşkındı. Kralın yüzünde ise “işte ülkemin yeni kralı” ifadesi vardı.

Aynı kararı siz verir miydiniz?

Aynı kararı siz verir miydiniz?

Ne yapardiniz?. ...karari siz verin. Komik bir cümle beklemeyin, çünkü yok. Yine de okuyun.
 
Ayni karari siz verir miydiniz?
 Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul icin bağıs toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı. Okula kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu:  'Dışardaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğa herşeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. Oğlumda doğal olması gereken şeyler nerede?'
 
Bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar.
 
Baba devam etti.
 'Ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek
 insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranış şekillerinde kendini gösteriyor.'
 
Ve sonra aşağıdaki hikayeyi anlatmaya başladı:
 
Shay ve babası bir gün parkta Shayin tanıdığı birkaç çocuğun baseball oynadıklarını gördüler.
 
Shay sordu, 'Acaba oynamama izin verirler mi?'
 
Shay'in babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları  tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu.
 
Shay'in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla birşey beklemeyerek) Shay in oynayıp oynayamayacağı nı sordu. Çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra 'Şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım' dedi.
 
Shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım t-shirtini giydi. Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden  dolayı babanın mutluluğunu gördüler. Sekizinci turun sonunda Shay'in takımı birkaç puan kazandı ama hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

Dokuzuncu turun sonunda Shay'in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay'e gelmişti.
 
Bu noktada Shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar? Şaşırtıcı bir hamleyle Shay'e sopayı verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu biliyorlardı çünkü bırakın topa vurmayı Shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu.
 
Ama Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şanslarını
Arkadaşlık

Arkadaşlık

Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla...
Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,
Ama;
''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.


Yoksa zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama ''Çaya kaç şeker alırsın?''
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...


CAN YÜCEL

Gözler arasındaki ilişkiyi biliyor musun? Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar. Buna rağmen asla birbirlerini görmezler. Arkadaşlık bunun gibi olmalı.