Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
RENKLİ MATEMATİK DÜNYASI'NDA BULUŞTUK...

RENKLİ MATEMATİK DÜNYASI'NDA BULUŞTUK...

Okuldan ayrıldığımdan beri zaman zaman farklı etkinliklerde bir araya gelmeye çalıştığım kuzucuklarımla bu kez  Rahmi Koç Müzesi RENKLİ MATEMATİK DÜNYASI'nda bir araya geldik. Müzeyi gezdik, yemeklerimizi yedik,matematik atölyesinde eğlendik ve öğrendik. Y...

FARKLILAŞTIRILMIŞ SINIF EĞİTİMİ

FARKLILAŞTIRILMIŞ SINIF EĞİTİMİ

İnsanlarla ilgili hangi olaydan bahsedersek edelim, devreye çan eğrisi girer. Bu eğri bir alanda en iyi, en geri ve ortalama insanları gösterir. Aslında eğitimde en çok üstünde durulması gereken de bu 3 grup insana nasıl eğitim verileceğidir. Üstelik aynı anda. G&o...

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ ÇEKEN ÖĞRENCİLERİNİZ İÇİN.....

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ ÇEKEN ÖĞRENCİLERİNİZ İÇİN.....

“Her şey ben ilkokula yazıldıktan sonra başladı. Bir akşam evde ders çalışırken annemin bana tuhaf baktığını fark ettim. Yazdıklarımı dikkatle inceledikten sonra mırıldandı. Az sonra elinde düz beyaz bir kağıtla çıkageldi.

“Bir ağaç çiz” dedi, bana.

Çizdim. Önce köklerini, sonra aşağıdan yukarıya doğru gövdesini ve daha sonra dallarını ve yapraklarını... ben çizerken annem “Allah Allah” diye söyleniyordu. Sonra kendisi bir tane çizdi. Önce kalın bir gövde, sonra dallar ve yapraklar, en son kökler... Ne fark eder ki?..
Sonra yazı yazdırdı. Yazdım. Hemen yanına kendisi yazdı. Baktım B’leri, D’leri, N’leri benimkilere benzemiyor. Onunkiler ters.
Sabah ayakkabılarımı bağlarken (ben hala bağlayamıyordum)

- “Öğretmenin bu yazdıklarına bir şey demiyor mu? diye sordu. Zaman zaman bana kızdığını söyledim. Tahta da yazılanları deftere geçirirken zorlandığımı, gecikince de “Tembel” diye fırça yediğimi anlattım.
“Niye zorlanıyorsun?” diye sordu annem.
“Çünkü tahta da yazılanlar da senin gibi...” dedim. “Ters aynı...”
Öyleydi gerçekten de, benim “ev” diye yazdığımı sınıftakiler “ve” diye okuyorlardı. N’leri, P’leri, K’ları ters yazıyorlardı. Herkesin sağ bildiği benim solumdu.Tahtadakileri defterime geçirirken düzeltmeye çalışıyordum. O yüzden gecikiyordum.

O gün öğleden sonra annem okula geldi. Öğretmenle bir şeyler konuştu. Ertesi günde kapısında “Davranış Bilimleri Enstitüsü” yazan bir yere götürdü.
“Bak bu abla doktor. Seninle biraz konuşacak” dedi. Güler yüzlü bir abla adını söyleyip tokalaşmak için elini uzattı. Uzattığı eli tersti. Tokalaşamadık. Sonra o da bir şeyler yazıp çizmemi istedi. Bunun çocuklarda çok sık rastlanan bir sorun olduğunu söyledi. O sözcüğü ilk kez orada duydum.... DİSLEKSİ....
Doktor dönüp arkasındaki dosyalardan bir kağıt çıkardı.

- “Bu çizimler ve yanındaki notlar Leonardo da Vinci’ye ait” dedi. Yazılar bana çok tanıdık geldi. Benim gibi düz yazan birini bulmuştum işte.Sonra masanın üstündeki aynayı elindeki kağıda tutup bize gösterdi.Annem hayretler içinde kaldı.Notlar onların diline tercüme edilmişti sanki. Ayna bir şifre çözücü gibi düzeltmişti yazıları... doktor abla bunun bir hastalık değil, bazı çocuklar da rastlanan türden bir bozukluk olduğunu anlattı uzun uzun. Disleksilerin bazı harfleri ve sayıları ters yazdıklarını, ancak bunun bir zeka eksikliğinden kaynaklanmadığını, hatta tersine, disleksil çocukların çoğunda üstün zeka saptandığını söyledi.
Edison’un, John Lennon’ın, Michelangelo’nun, Steven Spielberg’in, Prens Charles’ın, J.F. Kennedy’nin disleksil olduklarından söz etti. Yine bir disleksil olan Einstein’ın okumayı 9 yaşında söktüğünü ve normal okulda başarılı olamayınca da babası tarafından askeri okula yazdırıldığını anlattı.

- “ Bu saydığım isimlerin hepsi birer dahi idi. Bize göre ters yazmalarına itiraz edilmediği, tersine hoşgörü ile bakıldığı için dehalarını kanıtlayabildiler.” dedi. Çıktığımızda hastalığımı sevmeye başlamıştım. Yanılmamıştım işte. Ben değildim ters yazan onlardı.... farklılığımdan utanmamaya başladım. Ertesi gün okula cebimde bir ayna ile gittim. Ayna benim tercümanım olmuştu adeta. Yazdıklarımı onların diline ç

OYUNUN, HAREKET YOLUYLA EĞİTİMDEKİ YERİ

OYUNUN, HAREKET YOLUYLA EĞİTİMDEKİ YERİ

Çocuklar zamanlarının büyük bir bölümünü oyunlarla geçirmektedirler. Çocukların gelişimlerini destekleyen oyunlara fırsat verildiğinde onlarla iyi bir iletişim kurulabilir. Çocuklar doğumlarıyla birlikte getirdikleri bir zekaya sahiptirler. Bu zeka potansiyellerini belli bir noktaya getirebilmek için (özellikle okul öncesi ve 6-8 yaş çocukları) çok meraklı, çevresine ilgilidirler, gördüğü, duyduğu her şey onun için keşfedilmemiş, gizli ve ilginçtir. Büyük bir çaba ile araştırır, eline geçirdiği herhangi bir şeyi kırar, bozar, kurcalar,gördüğü her olayın nedenini, niçinini öğrenmeye çalışır. Sürekli sorular sorar, zaman zaman anne-babalar bıkabilir. Cevaplamaktan çekindiğimiz birçok sorularla karşılaşıyoruz. Çocuklar her zaman kendilerinin anlayabileceği bir dille cevaplar beklemektedirler. Çocuğunuza onun dilini tercüme ederek yaklaşmayı denediniz mi? Çocuğun dili oyundur. Evcilik oynayan bir çocuk düşünelim. Çocuğu o farkında olmadan gözlersek; çocuk ya günlük yaşamını oyuna aksettirecek ya da bazı olayları olmasını istediği şekilde oyununa yansıtacaktır. ( http://www.arsiv.biltek.tubitak.gov.tr, Bilim ve Teknik dergisinin arşivinden; Psikolog Sibel Çağlayan'ın Çocuk Eğitiminde Oyun başlıklı yazısından alınmıştır.)

Çocuklar, duygu ve düşüncelerinin oyunlarda daha rahat ifade ettiklerinden onlar için oyunlar birer eğitim aracı olarak kullanılabilir. Çocuk oyun aracılığıyla kendi dünyası ile çevre arasında bir ilişki kurar. Çevresindeki olayları algılamaya çalışır ve oyunlarına da bunları yansıtır. Çocuklar oyun ortamında farkında olmadan öğrenir, diğer çocuklarla iletişim kurar,işbirliği kavramını geliştirir. Yaratıcılıklarını kullanabilirler ve hayal güçleri zamanla gelişen bir yapıya sahip olur. Çocuklar oyun yolu ile düşünmekte ve deneyim kazanmaktadırlar. Yeteneklerinin sınırların çevrelerindeki objelerin özelliklerini deneme-yanılma yoluyla iyi kavramaktadırlar. (Hazar, 1996) Oyunlar çocukların fiziksel gelişimlerine, sosyalleşmelerine, hareket yoluyla yaşantılar edinmesine, hareket ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olur. Çocuklar birikmiş enerjilerin belli bir şekilde boşaltmak zorundadırlar. Aksi takdirde çocuk saldırgan bir kişiliğe sahip olabilir. Oyunlar sadece beden eğitimi dersinde değil diğer alanlarda da kullanılmalıdır.

Çocuklar her şeyi oyunla algılar. Bunun için onların dilini yani oyunu kullanabilme yeterliliğimiz olmalıdır. Beden eğitiminin genel tanımını yaparken,hareket etmeyi öğrenmek ve hareket yoluyla öğrenmek diye tanımlamıştık. Hareket yoluyla öğrenmek, çocukların zihinsel, sosyal,duygusal ve fiziksel gelişimlerine katkıda bulunmaktadır. Bunlar en çokta oyunlarda gerçekleşir. Çocuklar hareket yoluyla birçok şeyi öğrenirler. Aslında oyunlar gerçek yaşamın birer aynası gibidir.

Çocuklar; paylaşmayı, insanlar arasındaki ilişkileri, çatışmaları, anlaşmazlıkların nedenlerini ve sonuçlarını, karar vermeyi, sorun çözmeyi, çevresini anlamayı oyun içinde öğrenmektedir. Örneğin; saklambaç oynarken üzerine çıktığımız ağaç dallarını, yapraklarını, kuşları fark ederiz. Öte yandan oyunların kurallarından başlarız bir topluluk içinde yaşamanın kurallarını benimsemeye. Kısacası oynadığımız

BENİM ADIM ÖĞRETMEN

BENİM ADIM ÖĞRETMEN

Ders zili bugün çaldı. Bütün öğretmenler ve öğrenciler için verimli bir dönem olması dileğiyle...

Öğretmen arkadaşlara benden küçücük bir hediye:)))

Aşağıdaki linke tıklayınız.

http://www.youtube.com/watch?v=XyOp86pRH84&feature=related