Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
Kabul İletileri Ekonomisi 9 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

Kabul İletileri Ekonomisi

( Lütfen bu yazıyı Kabul Edilme İhtiyacı yazısından sonra okuyunuz.)

Kabul Edilme ihtiyacının kişiler arası ilişkideki en temel aracı “kabul iletileri”dir. Kısaca tanımı tekrar hatırlarsak “Diğerini gördüğümüzü ve kabul ettiğimizi gösteren her türlü ( sözlü, sözsüz) mesaja kabul iletisi “ diyoruz.

Bir önceki yazıda yaşamsal olduğundan bahsetmiştik. Bu yazıda da bir o kadar doğal ve doğuştan gelen fakat sonrasında yabancılaştırılan ve yapaylaştırılan bir kavram olduğundan bahsedeceğiz.

Kabul iletilerinin doğallığını görmek için çocuklara bakmak yeterli. Bu aralar güncelerde yazan çocuk sözlerinde de bizi gülümseten temel noktalardan biri bu aslında. Çocuklar kabul iletileri konusunda çok cömerttirler, gülerler, dokunurlar, dürüstçe içlerinden geldiği gibi söyleyebilirler, isterler, hoşlarına gitmediğinde reddederler.

Hoşlarına giden bir durum olduğunda çığlık atmaları, hoşlanmadıkları birini gördüklerinde “sen git”, yaptıkları bir şey olduğunu “baaaak güzel olmuş mu?”, hoşlarına gitmeyecek bir şekilde “sen ne güzel bir kızsın?” dendiğinde suratlarını asıp gitmeleri veya “bak ne güzel yaptım” demelerine defalarca tanık olmuşuzdur.  

Peki ne oluyor da çocuklarda bu kadar doğal ve içten olan bu davranış ve söylemler zamanla değişiyor, yetişkinlik halinde halı altına süpürülen veya görmezden gelinen davranış ve söylemlere dönüşüyor.

Claude Steiner  ( 2009) toplumu gözlemlediğinde özellikle sevgi ve ilginin ifadesi olan kabul iletilerinin bazı kurallarla sınırlandırıldığını belirtir. Bu kurallar A Warm Fuzzy  Tale[i] ( Çeviri Füsun Akkoyun , Sıcak Yumuşların Öyküsü) öyküsünde

“Yetişkinler ise bu duruma hemen el atarak çocukların, Sıcak Yumuş tedariklerini ve kullanmalarını önlemek üzere bir yasa çıkarırlar. Yasa ile belgesi olmayanların Sıcak Yumuşlarını serbestçe vermeleri cezalandırılacak bir suç olarak kabul edilir.”

belirttiği gibi kabul iletilerinin verilmesi, alınması, istenmesi, reddedilmesi ve kendine verilmesini bazı kurallarla sınırlandırılmıştır.  Bu kuralların bütününe C. Steiner “Kabul İletisinin Ekonomisi” adını vermiştir. Kabul iletisi ekonomisinin 5 kuralı ise şunlardır.

  1. Almak istediğin, ihtiyaç duyduğun kabul iletisini alma,
  2. Vermek istediğin kabul iletisini verme,
  3. Almak istediğin kabul iletisini isteme,
  4. İstemediğin kabul iletisini redddetme,
  5. Kendine kabul iletisi verme,

Bu noktada kapitalist sistemin kendi insanını yaratmak ve kişilerin kabul ihtiyaçlarını yöneterek, toplumsal yapıyı kontrol ettiği ve tüketim toplumunu güçlendirdiği söylenebilir. Neyin kabul iletisi olduğuna paranın mı? Sıcak bir merhabanın mı? karar veren gerçekte inanın kendisi mi?  Kişinin değerinin cebindeki para ile mi? Yapabilirlikleri ile mi? İçtenliği ile mi? değer bulacağını belirleyen kişiler mi? Yoksa sistem çocukluk döneminden başlayarak bu kuralları işlemesi için elinden geleni yaparak bu durumu yaratıyor demek iddialı mı olur bilmiyorum.

 Şimdi bu beş kurala biraz daha yakından bakalım  

Almak istediğin, ihtiyaç duyduğun kabul iletisini alma:

Bazıları alma özürlü olabiliyor (Bazen hepimizin olduğu gibi)

A-     Çok güzel olmuş eline sağlık

B-      Yok canım, tuzu biraz fazla az olmalıydı

veya

A-     Çok güzelsin

B-      Saçmalama

Kişi verilen kabul iletisini almıyor. Bu kişinin kendine dair algısından kaynaklanabildiği gibi, karşısındakine veya duruma yönelik algısı veya gözardı mekanizmalarından da kaynaklanabilir. 

Burada altı çizilmesi gereken durum; yüzeysel bir kibarlık yapıp almamaktan bahsetmiyoruz, gerçekten metabolizma tarafından alınmamasından bahsediyoruz. Kabul iletilerinin hissetmekle ilgili olduğunu unutmayalım, söylenen söz veya davranışın içten hissedilmesi.  Volkan geçen gün bir sohbette ödül mü yani dedi, olumlu kabul iletilerine bir açıdan içsel ödül demek yanlış olmaz. Almak, içselleştirmek anlamında kullandığımız bir kavram.

Aslında almamak değil de Türkçe alamamak desek belki daha doğru olur. Çocukluğumuzda anne babamızdan başlayarak toplum almanın yanlış ve kabul edilemez bir davranış olduğunu içselleştirmemizi sağlıyor ve ortaya bu durumlar (senaryolar) çıkıyor.

Vermek istediğin kabul iletisini verme:

Kabul iletisi verme özürlülüğü ise, iyi bir davranışı gördüm ve davranışı beğendiysem bile söyleme temelinden beslenirken, aynı zamanda “bunu söylersem kırılır” düşüncesinden de beslenir. (C. Steiner olumlular verilmediği için kişilerin olumsuz kabul iletisine razı olduğunu söylese de Berne’den yola çıkarak koşullu olmak kaydı ile olumsuzun da besleyici olduğunu düşünüyorum.)

Özellikle güçle beraber kişilerin yaptığı olumlu davranışlar görüldüğünde “zaten yapması gerekir, söylemeye gerek yok” mantığından hareketle ifadelerden sakınılır.  Kişisel fikrim bu kalkanın ardında “gördüğüm güzel şeyi içimden geldiği gibi söylersem ciddiye alınmam” gibi bir dinamiğin de yatıyor olmasıdır.

Almak istediğin kabul iletisini isteme

En son ne zaman eşinize dönüp “Benim yaptığım neyi seviyorsun?”  dediniz. Veya kızınıza/ oğlunuza dönüp “baba / anne olarak sence ben neleri iyi yapıyorum?” dediniz. Burada okuyunca bile içimizden saçmalama böyle şeye ne gerek var diye bir sesin geçmesi hiç şaşırtıcı olmaz. Şu bir gerçek ki? Hepimiz bu soruların cevabını merak ederiz. Ama bu sorulmaz, imalardan, dolaylı davranışlardan anlaşılır zaten demiş birileri kabul etmişiz.  Merak ediyor muyuz? Bazen emin olamıyor muyuz? Duymayı istiyor muyuz? Peki neden istenmesin?

Reddetmemek

Her verilen kabul iletisini gerçek olarak kabul edip reddetmemek de bir başka sorun. Unutulmaması gereken bir şey de kabul iletisi, iletiyi veren kişinin bakışından veriliyor. Bu her zaman gerçek veya doğru olmayabilir. Her verilen kabul iletisi sizin için iyi olmayabilir ve kişi doğal olarak o an için kendisi için iyi olan kabul iletisini, iyi olmayan, işlevsel olmayan ayırma potansiyeline sahipken, kullanamayabilir.

Kabul iletileri için bir benzetmede elek veya file örneğidir. Bazılarının filelerinin aralıkları o kadar geniştir ki, verilen kabul iletisi aralardan kayar ve düşer yani alınmaz, boşluk yaratır. Bazılarının filesi ise o kadar sıktır ki, her türlü kabul iletisi filede kalır ve ağırlık yapar. 

Kendine Kabul İletisi Verememek

Kendine kabul iletisi vermek verilen kabul iletisini içselleştirmek kadar zor olabilir. Kişi ihtiyaç duyduğu kabul iletisinin ne olduğunu en iyi bilendir. Şartlar ne kadar iyi olursa olsun, ihtiyaç duyduğu kabul iletisi ortamda olmayabilir, bu durumda kendi ihtiyaç duyduğu kabul iletisini kendine verebilmek yaşamın sağlıklı idamesi için gereklidir. Kısaca “iyi ki şunları, şunları yapabildim” diyememenin ağırlığı başa çıkılması zor bir durumdur.

Peki bu bilgiler ışığında biz ne yapalım da bu ekonomide yaşayan kişiler olarak Sıcak Yumuşların Öyküsündeki Koca Popolu Kadın ve Çocukların dünyasına katılalım?

Bu sorunun cevabını ben de tam bilmiyorum, belki birkaç görüş olabilir,  yazı da yeteri kadar uzadı bunu da bir sonraki yazıda paylaşalım.

İlgili günce: Kabul Edilme İhtiyacı

                    Gözardı Mekanizması ve Geri Bilirim

 

Kaynaklar:

Claude Steiner ( Ed. Muzaffer Şahin) Akılı Bir Kalple Duygusal Okuryazarlık, Bilge Sistem, 2009



[i]  Çevirisi Füsun Akkoyun (Sıcak Yumuşların Öyküsü) Çözümlemeli Analiz Kitabının baskısı tükendiği için bu yazı ile eş zamanlı olarak güncede sizinle paylaşılacaktır. ( Çeviri aynen alınmış, düzetme yapılmamıştır.) Bu gözle okuyabilirsiniz.

 

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...